Erdoğan'ın etrafını boşalttılar

İYİ Parti Malatya İl Başkanı Süleyman Sarıbaş, esas iktidar sahiplerinin Tayyip Erdoğan'ın etrafını boşalttığını iddia etti. Sarıbaş, 'Bu süreç Efkan Ala ile başladı. AK Parti'nin kurucu babalarını siyasetten uzaklaştırdılar. Evrensel değerleri savunan Bülent Arınç ve Abdullah Bey gibiler birer birer gittiler' görüşünü savundu.

Erdoğan'ın etrafını boşalttılar

Geçtiğimiz aylarda İYİ Parti Malatya İl Başkanlığa atanan Süleyman Sarıbaş, daha önce planlanan ancak deprem ve salgın nedeniyle geciken basın ziyaretleri kapsamında gazetemizi ziyaret etti. Sarıbaş ziyarette, Türkiye ve Malatya gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Malatya'ya ve aktif siyasete neden döndüğünü açıklayan Sarıbaş, “AK Parti'nin içerisinde ne kadar sağduyulu insan varsa ya köşesine çekildi ya da kovuldu” dedi. Sarıbaş, hiç bir beklentisinin olmadığını yaşananları anlatmak için döndüğünü ifade etti. 

Malatya'yı büyütmek lazım

Belediyelerin bazı görevlerinin mecburi olduğunu söyleyen Sarıbaş, vatandaşları ilgilendiren ulaşım, su, çöp toplama, yeşil alanları koruma, park ve mesire alanları yapması gerektiğini dile getirdi. Sarıbaş, "Belediyenin 2 milyar borcu varsa bu belediyeyi çalışır hale getirmek lazım. Ayağı basanların belediyeyi çalışır hale getirmesi, vatandaşa hizmet eden mekanizmayı kurmaları lazım. Ne yapmaları lazım? Ya bu borcu silecekler yeniden araç gereç, hırdavat tahkim ederek, belediyeyi çalışır hale getirecekler, ondan sonra çıkıp diyeceğiz ki, Sayın Başkan borcun harcın bitti, aracın gerecin tamam çalışın. 16 yıldır Malatya belediyesi iktidarın elinde Malatya gelişmedi dersek yalan olur. Doğal olarak Malatya gelişti. Hükümet hiç karışmasaydı da, İzmir'e karışmıyor, İzmir daha fazla gelişiyor. Dünya Gazetesinin iller arası 2018 büyüme endeksi yayınlandı. Malatya nerede? Sondan üçüncü sırada. 81 il içerisinde büyüme rakamlarında sondan 3. sıradayız, 81 il içerisinde 79'uncu sıradayız. 2018-2019’dan daha iyiydi. Yani biz büyümemişiz. Malatya'yı büyütmek lazım. Malatya'yı, çalışanlara muhalefet etmekten ziyade yol gösterici büyütmeye yönlendirmek lazım. Malatya, nasıl büyür? Malatya hizmet sektörü ile tarım sektörü ile sanayi sektörü ile büyür. Bu sektörlere baktığın zaman Malatya'nın büyüyeceği sektör tarım sektörüdür. Özel sektörde, Malatya gelip büyük ağır sanayi büyük paralar harcayarak, sanayi kuracağını düşünmek hayaldir. Doğuda devletin bizzat elini taşın altına koyup yatırım yapması lazım. Devlet silah sanayisine yatırım yapmak istiyor. Malatya'da silah sanayisine yatırım yapılacak alan var. Şoför Okulu'nun alanı var. Akçadağ Öğretmen Okulu'nun arazisi var. Hazine arazisi burada devletin vazgeçilmezi olan sanayi tesisleri yapabiliriz" dedi.

Kuru Kayısı Lisanslı Depo önemli bir gelişme

Sarıbaş, Kuru Kayısı Lisanslı Deponun Malatya'ya kazandırılması önemli bir gelişme olduğunu vurgulayarak, "Çünkü yıllardır kayısının depolanmadığını savunuyoruz. Üretici kayısının emanete, depoya bırakabilmeli, avansını alabilmeli, satmak istediği günde o günkü borsa fiyatı neyse parasını alabilmeli, uluslararası rekabet sağlayabilmek için, tüccar rekabetini sağlamak için deponun önemli bir yeri var. Geçmişte Kayısı Birlik modeli vardı, o model yanlış bir modeldi. Oysa lisanslı depoculuk, modeli daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Çalışmaları destekliyorum ama yeterli kapasite olur mu olmaz mı şu an şu an için bilemiyoruz. Tabii şu an için 10 bin ton kapasite olduğu söyleniyor. Ama ileride rekoltenin 100 bin 150 bin ton olacağı yıllar olacak. Ürünün en az yüzde 20'sinde korunabileceği bir depoyla rekabet edebilirsiniz" diye konuştu. 

Hem işsizlik var hem işçi yok

Sarıbaş, üretimin önemine dikkat çekerek, "Tarım çok önemli. Tarımın, ana girdisi mazot, ilaç, işçi, işçilik. Malatya'da hem işsizlik var hem işçi yok. Kayısı sezonunda işçi bulamazsınız ama Malatya en çok işsizin, olduğu şehirlerden bir tanesi. Devlet insanları üretime teşvik etmeli. Devletin altyapısı var. Devlet bunları yapabilecek elemanları istihdam ediyor. Tarım İl Müdürlüğüne gidin, 20-30 tane veteriner, ziraat mühendisi vardır ama aktif olarak hiç biri sahada değil. Hepsi masa başında. Oysa eleman var bu tesisleri yapacak, vatandaşı ortak edecek bu elemanlarla da vatandaşı işe dahil edecek" dedi.

Hükümete öneride bulunduk

Ülke gündemiyle ilgili konuşan Sarıbaş, uluslararası alanda herkesin pandemi dönemi yaşadığını anımsatarak, parti olarak hükümeti hiç eleştirmediklerini belirtti. İYİ Parti'nin hükümete öneride bulunduğunu anlatan Sarıbaş, "Zaten yapıcı muhalefetin amacı siz muhalefet yaparken söyleyeceksiniz, hükümeti de o konuda uyaracaksınız. Önümüzde üniversite imtihan imtihanı var. Önce Temmuz dediler, çocuklar kendilerini ona göre ayarladılar sonra bir ay önceye aldılar. Şimdi biz bu konuda dava açtık. Çocukları, aileleri bu psikolojiye alıştırdınız mı şimdi öne aldınız. Zaten üç buçuk aydır içeride çıkamıyorlar. Çocuk, anne ve babalarına hastalığı bulaştırmaktan ve kaybetme endişesi içerisinde, dolayısıyla bu endişeyi bir nebze de olsa atlatıldıktan sonra sınav yapılabilirdi. Bizde o zaman destek verirdik" şeklinde konuştu. 

Toplanan deprem vergisi ne oldu?

Sarıbaş, 1999 yılında yaşanan depremden sonra toplanan deprem vergisine değinerek, "Türkiye deprem kuşağında, Malatya'da bunlardan biri. 99 depreminden sonra, gelir vergisi, kurumlar vergisinin dışında bir de deprem vergisi konuldu. Yaklaşık olarak o günden bugüne 84 milyar lira para toplandı, kasaya girdi ama bunu depreme harcamıyoruz. Maliye bu parayı, genel bütçenin içerisine koydu. Biz dedik ki, yanlış yapıyorsunuz genel bütçenin içerisinde gelir vergisini, kurumlar vergisini, KDV’yi koyuyorsun ki, bizim gelirlerimizin zaten yüzde yetmişi dolaylı vergiler direkt olarak insanlar vermiyor. Mal alırken, tüketirken vergisini veriyor. Deprem vergisini sadece ve sadece şehirlerin kalkınmasında depreme dayanıklı, insanların sağlıklı ve huzur içinde yaşadığı konutlar için kullanın. Bunun için toplandı ama alınan verginin deprem için harcanmadığı ortada" ifadesini kullandı. 

Vatandaş devlete güvenmeli

15 Temmuz şehitleri için yaklaşık 395 trilyon lira yardım toplandığını ifade eden Sarıbaş, “Bunlar şehitlere verilmedi. Paranın nerede olduğunu da bilmiyoruz. Bir dediler bütçeye aktardık bir dediler ki ayrı bir fonda değerlendiriliyor ama biz parayı göremiyoruz. Üçüncüsü ise İsrail'e gönderilen Mavi Marmara gemisinden kazanılan tazminat. Tazminat aldık ama tazminatı Mavi Marmara'da ölenlerin yakınlarına vermedik. İsrail'den aldığımız tazminatı sahiplerine vermedik. Şimdi bütün bunları topladığımızda zaman ciddi devlet anlayışını zedeleniyor, güvenirliği ve itibarı ortadan kalkıyor. Bir devlete vatandaşın güveni ortadan kalkarsa, devleti kaybedersiniz. Devlet, sözüne sadık olan babadır. Şimdi yine pandemi sürecinde bir para topladık. Henüz bir harcama yapılmadı. Yapıldı mı bilmiyorum. Sayın bakan genel bütçeden kişi başı bir harcama yapıldığını söylüyor. Alanlar var mı? alanlar var" dedi.

241 milyon lira iç borçlanmaya gidildi

Sarıbaş, Nisan ve Mayıs aylarında hazinenin 241 milyon lira iç borçlanmaya gittiğini öne sürerek,  "Hazinenin Nisan ve Mayıs ayı iç borç ödemesi 19 milyar lira. Ama 240 milyar lira borçlandı ve hazinede bir para yığılması sağlandı. Kimin parası, fonların, bankaların parası. Borçlanmasaydı o para bankalarda olacaktı. Bankalar, reel sektöre, ihtiyaç sahiplerine açacaklardı, kredi vereceklerdi. Fakat öyle kolay vermeyeceklerdi. Bir proje üzerine veya geri dönüşü sağlam olan krediler verecekti. Hükümet bunu yapmadı. Parayı bankalardan kendi aldı, şimdi Halk Bankası, Ziraat Bankası, VakıfBank üzerinden kendi istediklerine veriyor. Herhangi bir kefalete, bir şeye dayanmadan Devlet Garanti Fonu (KGF) kendi istedikleri şahıslara dağıtıyor. Şimdi şu söylenebilir; her mahalleye bir milyoner yaratmak. İktidar kendi mahallelerini kendi milyonerlerini yaratmak istiyor Bu saygıyla da karşılanır ama o milyonerin de yaptığına bakmak lazım" diye konuştu.

Yasakları değil serbest olan şeyleri tartışıyoruz

Sarıbaş, kendisinin de AK Parti'nin içerisinden geldiğini hatırlatarak, 2002 yılında AK Parti'ni 3 temel prensip üzerine kurulduğunu söyledi. Sarıbaş, "Yolsuzlukla mücadele, yoksullukla mücadele ve yasaklarla mücadele. Bunları yapacaktık. Üçünün esası demek; siyaseti vatandaşa dair yapmak demektir. Yoksullukla mücadele etmek demek, gelir dağılımını düzeltmek demek. Geriye baktığımızda düzelttik mi? Bugün 36 milyon vatandaşımız sosyal yardım alıyor. Yani 36 milyon kişi veya 10 milyon aile, 36 milyon vatandaşımız sosyal yardıma bağımlı hale geldi. 6 buçuk milyon işsizimiz var. Yasaklar konusunda hiçbir şey söylemiyorum, artık yasakları tartışmıyoruz serbest olan şeyleri tartışıyoruz. Ne serbest? Yasağı koyan kim kaldıran kim? Çünkü eskiden yasaklar kanunla koyulurdu. Şimdi bir kişinin lafı ile konuluyor. İçişleri Bakanlığının genelgesi ile koyuluyor yani yasağı koyan makamlar bile değişti. En çok mustarip olanlar gazeteciler. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki,' Onlar gazeteci falan değil' Kriterleri de kendisi koyuyor. Kimin gazeteci olup, kimin gazeteci olmadığı kriteri kendisine ait " yorumunda bulundu.

Bürokrasi kokuyu çabuk alır

Bir iktidarın her ihaleden bir nema almak gibi bir yola sapmanın o iktidarın sonunun yakın olduğunun göstergesi olduğunu savunan Sarıbaş, "Niye böyle olur biliyor musunuz? Bürokrasi, kokuyu çabuk alır. Bürokrasi bir iktidarın yavaş yavaş gittiğini görür ise der ki, bu iktidar gidiyor, giderayak bende şunu kenara koyayım, ola ki başıma bir şey gelir bu burada dursun. Türkiye şu an ona dönüşüyor. Bütün ihaleler, senet gibi yazılıyor. Bütün devlet daireleri en ufak işte dahi böyle" iddiasında bulundu.

AK Parti’nin kurucularını uzaklaştırdılar

Sarıbaş, “Bu iktidar niye böyle oldu? Nedenini söyleyeyim; iktidar ilk anda uluslararası anlamda Avrupa Birliği Kriterleri, Manchester Kriterleri, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi Değerleri, Avrupa Birliği hayali ile işe koyuldu. Dünya da Türkiye'ye bir kredi açtı. Bu iktidarın önünü kesmek isteyen Türkiye'deki belli güçler de iktidarı önce 2002'de seçime sokmadılar, başaramadılar kazandı. 2007'de e-muhtıra dediler, yok efendim Anayasa Mahkemesi kararları dediler, o da olmadı. Olmayınca esas iktidar sahipleri, bir şey yapmak lazım dediler ve Tayyip Erdoğan'ın etrafını boşaltmak istediler ve boşalttılar. Efkan Ala ile başladı süreç ve devam etti. AK Partinin kurucu babalarını siyasetten uzaklaştırdılar. Evrensel değerleri savunan, Bülent Arınç, Abdullah, Bey gibi onlar birer birer gittiler. Peki, onlar gitti yerlerine kim geldi. Şimdi ben Sayın Erdoğan'a ulaşmak için kime giderim, Fahrettin  Altun'a, İbrahim Kalın'a, MİT Müsteşarına ulaşmam lazım. Geçmişlerini araştırdınız mı? Ben kötü adamlar demiyorum, Sayın Erdoğan'ı sivil siyaset arkadaşlarından kopardılar, millileştiler. Ondan sonra Tayyip Bey neyi savundu? Beka, Sayın Bahçeli'nin söylemeyeceği lafları söyledi. Ne yaptı, şuanda Türkiye'nin milliyetçi tek adamı Tayyip Erdoğan’ı, Devlet Bahçeli ayakta alkışlıyor. Çünkü Tayyip Erdoğan sivil siyaset arkadaşlarından koparılıp, devletin adamı haline getirildikten sonra, milletin adamından devletin adamına. Aynı arkadaşlar, Devlet Bahçeli gittiler, dediler ki, o başkan olacak siz de destek vereceksiniz. Sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek el pençe durdular.  Şuan televizyonlarda savunucusu kim, Doğu Perinçek" dedi.

Bülent Arınç kamunun sesidir

Bülent Arınç'la ilgili konuşan Sarıbaş, "Bülent Arınç kamunun sesidir. Arınç'ı esir aldılar. Hiç beraber olmadık. Kendisiyle yıldızlarımız hiç barışmadı. Bülent Bey'in Meclis Genel Sekreteri emekli olduktan sonra geldi beraber avukatlık yaptık. Dedi ki, 'Bülent Bey akçeli işlere zerre kadar, toz kadar yakın olmadı' meclisin en üst bürokratı, bütçesi, ödemeleri başkanın imzası ama onun nezdinde asla bir toz kadar tenezzül etmedi" açıklamalarına yer verdi.

Çoğu, yanlışın farkında

Sarıbaş, kendisiyle beraber siyasete başlayan AK Parti'nin sivil vicdanları, sivil kadrolarının yanlışı gördüğünü anlatarak, "Yanlışın farkında ama maalesef, bulunduğu pozisyon olarak, çoluk çocuğunun geleceği olarak, statüsü için bunu dillendiremiyor. Bizim anlayışımız da saray var mıdır? Mütevazilik vardır. 13 tane uçak nedir?  Trabzon'da bir etkinlik var, 3 bakan ayrı ayrı uçaklarla gitmişler. Şimdi bizim muhafazakar kesim elini vicdanına koysun, Allah için Ecevit, İnönü yapsaydı ayyuka çıkartırdık. Bu da ayıptır deyin ya. Devletin bir uçağı üçünüzü götürmeye yetmiyor mu? 500 milyon dolarlık uçak alıp, hediye ettik. Biz de 81 milyon bunu yuttuk. Dünyanın hiç bir yerinde kimse kimseye 500 milyon dolarlık hediyeye vermemiş. Şimdi 10 lira yardım topluyoruz. Sat o zaman, 500 milyon dolarlık uçağı? Ne yapar 3 buçuk katrilyon yapar. Ne insanlarda 10 lira para topluyorsun.  Ben devletimin uçağı olmasın demiyorum. Ama yerine göre kullanılsın. 3 bakan aynı yere gidiyorsa, 3 ayrı uçakla da gitmesin yani. Biat ettiğimiz dinin kurucusu deve ile geziyordu"  diye konuştu. 

Kimse perdenin arkasını görmüyor

Süleyman Sarıbaş Malatya'ya niye geldi? Sorusuna yanıt veren Sarıbaş, "Bunları anlatmaya geldik. Bu millet bunları duysun diye geldim. Hiç bir beklentim yok. Vekil olmuşum, olmamışım çok umurumda değil. Fakat muhafazakar kesim, Tayyip Erdoğan diyor, perdenin arkasında neler oluyor kimse görmüyor. AK Parti'nin içerinde ne kadar sağduyulu insan varsa ya köşesine çekildi, ya da kovuldu" sözlerine yer verdi.  Haber-Foto: Nevzat Kanar-Abuzer Adak