Mehmet Zeki Dinçarslan

Kaç Bu Müslümanlardan

Mehmet Zeki Dinçarslan

Muhammed İkbal'in sözüdür: Kaç bu Müslümanlardan, sığın bu Müslümanlığa. Gazze'deki katliam sürmeye devam ettikçe ve dünya Müslümanları hadiseye kulaklarını tıkayıp hiçbir şey olmamış gibi davranmak şöyle dursun yer yer İsrail lehine tavır alınca İkbal'in ne kadar haklı olduğunu bir kere daha anlıyorum. 

Yüce dinimiz İslam'ın bir hayat rehberi olarak insanların Rab'leriyle olan ilişkileriyle birlikte dünyevi ilişkilerini de düzenleyici olarak tarafımıza gönderilmiş olduğu konusunda hiçbir şüphemiz yok. Fakat Müslümanların hallerine baktığımız zaman bir şeylerin yanlış anlaşılmış olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İslam bizlere zulüm karşısında kör-sağır-dilsizi oynamamızı ve hatta zalimin yanında durmamızı değil en azından kalbimizle zalimin karşısında olmamızı emretmiyor mu? Dünyanın dört bir köşesinde, çoğu Müslüman olmayan insanların meydanlara çıkıp zulmü lanetlediği bir ortamda İsrail'e taraf olmaktansa susmak çok mu zor? İsrail ürünlerini boykot etmek, İsrail ile ticareti kesmek, gündelik hayatı yaşarken bazı zevklerden feragat ederek günde on dakika olsun insanların bombalar altında olduğunu düşünmek çok mu zor? Daha fazlasını yapanlar var dünyada. Takdirle izliyoruz Amerikan üniversitelerinde yapılan gösterileri. Vicdan sahibi insanların diline, dinine, ırkına bakmaksızın alınlarından öpüyorum. Yazıklar olsun bizde kaçma hissi uyandıran Müslümanlara. 

İslam tarihinin belirli dönemlerinde büyük katliamlar vuku bulmuştur. En yakınları Bosna'da, Azerbaycan'da olanlarken tarihi geriye doğru sardığınız zaman Moğolların ya da Haçlıların yaptıkları büyük katliamlara rastlarsınız. Moğolların saldırıları o kadar büyük bir panik ve çaresizlik oluşturmuştur ki Müslümanlar arasında, korkularından bir köyü bir tane Moğol askerine bıraktıkları örnekler bile mevcuttur. Birlik olamama, bir araya gelememe, zulme karşı duramama, rahatından fedakârlık edememe gibi onlarca hastalık Müslümanların en temel hastalıklarındandır. Dün Moğol istilası sırasında sesini çıkarmayan kalabalıklar bugün İsrail'in katliamlarını yok saymaya devam etmektedirler. Haçlı seferleri sırasında kendilerine çok yakın yerlerin işgal altında olduğunu bilmelerine rağmen kurbanlık koyun gibi sırasını bekleyen, belki kendilerine uğramadan devam edeceğini düşünerek sesini çıkarmayan emirler tehlikeye rağmen reaksiyon göstermemiş, başka emirlerle bir araya gelerek düşmana karşı durmaktansa rahatlarının bozulmaması için dua ederek vakit geçirmeyi tercih etmişlerdir. Tarihin tekerrürü bu olsa gerek. Günümüzde de aynı senaryo aynı şekilde cereyan etmekte. Arap emirleri, Müslüman ülkelerin önderleri ve sakinleri hiçbir şey olmamış gibi hayatlarını sürdürüyorlar. Televizyonda ya da sosyal medyada Gazze ile ilgili bir haber çıkınca ya kanal değiştiriyorlar ya da ekranlarını kaydırarak daha eğlenceli görüntüler arıyorlar. 

İsrail gözü dönmüş köpek gibi saldırılarını sürdürüyor. Kâhin değilim fakat saldırıların başlaması ile birlikte bunun devam edeceğini ve Gazze'de bir tane Müslüman kalmayana kadar herkesin öldürüleceğini yazmıştım. Referans noktam Müslümanların tepkisiz, tepkisizlikten öte rahatlarına çok düşkün bir topluluk oluşu. Bir habere göre Suudi yetkililer sosyal medyada İsrail karşıtı söylemlerde bulunanları gözaltına alıyor. Ürdün kraliçesi İsrailli esirleri düşünerek gözyaşı döktüğünü açıklıyor. Birazcık araştırırsanız bu gibi yüzlerce haberle karşılaşırsınız. Haçlı seferleri bugün de devam ediyor, Moğol istilası bugün de var ve Müslümanlar yine tepkisiz, yine uysal, yine bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde. 

İkbal'in fikirleri bugün de geçerliliğini koruyor. İlk karşılaştığım zaman canımı sıkmış olan bu ifade zamanla yerine oturdu ve Müslümanlarla ilgili temel bir gerçek halini aldı. En azından kalp ile buğz etme erdemini bile gösteren sayısı o kadar az ki. Durum böyleyken yine de tepkilerini gösteren, konsolosluklar, büyükelçilikler önünde gösteriler yapan, dünyanın dikkatini çekmeye çalışan aktivist Müslümanlara da haklarını vermemiz gerekiyor. Onların da alınlarından tek tek öpüyorum. Dünya Müslümanlarının yüz akları rahatlarını bırakıp Gazze'yi dert edenler, rahatlarını bozup bir tepkilerini dile getirenlerdir. Hepsine selam olsun. 

Yorumlar 5
ilhan.icen 10 Mayıs 2024 18:45

Çok güzel bir yazı...Kalemine sağlık..

Asım 10 Mayıs 2024 17:06

Kaçacak yer yok Zeki abi.zaman yüz yıl öncesi değil ki.sınırlar ve benzeri kısıtlamalar var nereye kaçalım,sade Müslümanlardan değil, yaşanan zalimliklerden.haşa,amacım bütün insanlığın ve özelde Müslümanların ayıbı olan bir meselenin yanında günahkar biri olarak dünyalık laf etmek değil ama Zeki abinin değindiği maymunların haline sokulan bizlerin durumuna kendimce bir izah getirmek.öyle ki basit bir dünyalık mesele de dahi her şeyi eline gözüne bulaştıran bizlerden bir hayır gelmeyeceğini düşünerek paylaşmak istedim.ne hayır gelir ki kendi hakkını dahi savunamayandan.yaşanan bu süreçte güncel bir konu olan rezerv alan zalimliği tamda konu için gerekli bir mesele. Kentsel dönüşüm bir zorunluluktur ancak zorbalık değildir.en azından deprem bölgesinde o zorunluluk depremle beraber yerle bir oldu.sizler,olmayan hangi yapıları bahane ederek kentsel dönüşüm yapmaya çalışıyorsunuz.sizler yerinde dönüşümle evini yapmak isteyene dahi engel çıkarıp zorbalıkla rezerv alana dahil ediyorsunuz.deprem bölgesinde her hangi bir kentsel zorunluluk kalkmıştır.yapacaksanız eğer zorunluğu kaldıracaksınız.dayatmayla zorbalıkla vahşice sözde sosyal bir çalışma olamaz.engellenen kentsel rant değil,engellenen yerinde dönüşümle evini yapmak isteyenlerdir.bu barbarlıktır.zorlayarak, sözde bir Müslüman ülke değilse, kişinin malına müdahale mümkün olabilir mi.bakan beyde aldığı Emirler dogrultusun da toplumu ranta kurban edecek müdahalelerden kaçınmalıdır.iş zorlayarak rezerv alana dahil etmek bir vatandaşın malına musallat olmak namertliktir.çıkış şekli bile alçakça.olmayan riskli yapıların varlığıyla kentsel dönüşüm yaygarası kopara akrabalar ve yapılacak evlerin sağlamlık dışında Ankara'dan dayatmayla bölge insanına iklimine uygun olmayan projelerin uygulamalarının tek amacı var.rezerv alanda alt yapı sorunu oldukça az hatta yok.işte burda rantın büyüğü devreye giriyor.alt yapı sorunu olmayan rezerv alanlara 140m2 daire yapıp tam yerinde vatandaşın dairelerini vereceklerine.... gerçekte ise amacın Ankara da pay ettikleri şehirleri istedikleri kurban ederek paylarını götürecekler ve kura yoluyla rezerv alanda yeri olanları da zalimce yerlerinden edecekler.şayet amaçları çok şerefli bir işse o halde bu rezerv alanları rezerv alanda yeri olanlara müstakil evler yapmak için yeter hatta fazlaca müstakil evler yapılacak alanı kalır.yapın o halde müstakil evleri görelim amacınız hizmetiniz ne kadar insanı ve şerefli, onurlu.yok konut yapacağız derseniz o halde kaldırın rezerv alan dayatmasını.zaten herkes rezerv alanla evlerini istiyor diyorsunuz.kaldırın zorbalığı kim istiyor kim istemiyor bilelim.sosyal projeler dayatmayla yapılırsa ancak zalimliği getirir.biz aile binamızı ne diye rezerv alanla sağa sola savurup 5 taşınmazımızı parçalayarak birde,vasat sözde devletin yaptığı sosyal çalışma için devasa para borçlanmasına girelim bunun adına da sosyal devletçilik diyelim.emsal evi müteahhit şu an 1.6 milyona yapılan evleri devlet ihalelerinde göz göre göre nasıl rantlar döndüğünü 1 daire için milyonların havada uçuştuğunu tüm kamuoyu gördüğü halde üç maymuna döndürüldüğümüz ülkemizde her şey kahrolmuş vaziyette.üç maymunluğun diyarında haksızlığa ses edemeyenler başka zalimliklere de ses edebilir mi.bir ezanla ve bir caminin varlığıyla birazda isimler ve görselliklerle Müslüman olduğumuzu zannettiğimiz ülkemizde ki bizlerin durumu üç maymunun halidir.imanın en zayıf halkası kalbinle naletlemek bile mümkün değil.çünkü her şey o kadar aldatmaca ki.deprem öncesi hayat pahalılığı zaten had safhadaydı.deprem sonrası sözde dünyanın en yardım sever devletin toplumu hayat pahalılığın da şeytanın bile hüzne boğulduğu bir zalimlikle `0-700 leri aşan bir hayat pahalılığıyla toplum olarak bizlerin gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermiş olduk.katılmayana saygı duyarım.ama birbirimize bu denli zalimlikler yapan toplumun şu an dünya da ki en zalim olaylara ses çıkaracak bir gerçekliğimiz yok.kendimizi kandırmayalım.adalet,ekomik sistemi çökmüş ve diğer argümanları da yolsuzluklarla ve israfla talan olan bir ülke gerçekliğini inkar ederek zalimliklere destek oluruz.biz Müslüman mıyız ki kimden kaçalım.

Metin 10 Mayıs 2024 10:04

Allah razı olsun, inşallah uyanırız

Adem 10 Mayıs 2024 09:23

Kaçacak yer yok Zeki abi.zaman yüz yıl öncesi değil ki.sınırlar ve benzeri kısıtlamalar var nereye kaçalım,sade Müslümanlardan değil, zalimliklerden.haşa,amacım bütün insanlığın ve özelde Müslümanların ayıbı olan bir meselenin yanında dünyalık laf etmek değil ama Zeki abinin değindiği maymunlar haline sokulan bizlerin durumuna bir kendimce bir izah getirmek.öyle ki basit bir dünyalık mesele de dahi her şeyi eline gözüne bulaştıran bizlerden bir hayır gelmeyeceğini düşünerek paylaşmak istedim.ne hayır gelir ki kendi hakkını dahi savunamayandan. Kentsel dönüşüm bir zorunluluktur ancak zorbalık değildir.en azından deprem bölgesinde o zorunluluk depremle beraber yerle bir oldu.sizler,olmayan hangi yapıları bahane ederek kentsel dönüşüm yapmaya çalışıyorsunuz.sizler yerinde dönüşümle evini yapmak isteyene dahi engel çıkarıp zorbalıkla rezerv alana dahil ediyorsunuz.deprem bölgesinde her hangi bir kentsel zorunluluk kalkmıştır.yapacaksanız eğer zorunluğu kaldıracaksınız.dayatmayla zorbalık vahşice sözde sosyal bir çalışma olamaz.engellenene kentsel rant değil,enegllenen yerinde dönüşümle evini yapmak isteyenlerdir.bu barbarlıktır.zorlayarak, sözde bir Müslüman ülkesi değilse, kişinin malına müdahale çökmedir.bakan beyde aldığı Emirler dohrultusun da ranta rahmet okutacak müdahalelerden kaçınmalıdır.iş zorlayarak rezerv alana dahil etmek bir vatandaşın malına musallat olmak namertliktir.çıkış şekli bile hayasızca.olmayan riskli yapıların varlığıyla kentsel dönüşüm yaygarası ve yapılacak evlerin sağlamlık dışında Ankara'dan dayatmayla bölge insanına iklimine uygun olmayan projesi uygulamasının tek amacı var.rezerv alanda alt yapı sorunu oldukça az hatta yok.işte burda rantın büyüğü devreye giriyor.alt yapı sorunu olmayan rezerv alanlara 140m2 daire yapıp tam yerinde vatandaşın dairelerini vereceklerine.... gerçekte ise amacın Ankara da pay ettikleri şehirleri istedikleri gibi vurup vurup kafalarına göre paylarını götürecekler ve kura yoluyla rezerv alanda yeri olanları da zalimce yerlerinden edecekler.şayet amaçları çok şerefli o halde bu rezerv alanları rezerv alanda yeri olanlara müstakil evler yapmak için yeter hatta fazla müstakil evlerde yapılacak alanı kalır.yapın o halde müstakil evleri görelim amacınız hizmetiniz ne kadar insanı ve şerefli, onurlu.yok konut yapacağız derseniz o halde kaldırın rezerv alan dayatmasını.zaten herkes rezerv alanla evlerini istiyor.kaldırın zorbalığı kim istiyor kim istemiyor.sosyal projeler dayatmayla ancak zalimliği getirir.biz aile binamızı ne diye rezerv alanla sağa sola savurup 5 taşınmazımızı parçalayarak birde,vasat sözde devletin yaptığı sosyal çalışma için devasa para borçlanmasına girelim bunun adına da sosyal devletçilik diyelim.emsal evi müteahhit şu an 1.6 milyona yapılan evleri devlet ihalelerinde göz göre göre nasıl rantlar döndüğünü 1 daire için milyonların havada uçuştuğunu tüm kamuoyu gördüğü halde üç maymuna döndürüldüğümüz ülkemizde her şey kahrolmuş vaziyette.üç maymunluğun diyarında haksızlığa ses edemeyenler başka zalimliklere de ses edebilir mi.bir ezanla ve bir caminin varlığıyla birazda isimler ve görselliklerle Müslüman olduğunu zanneden ülkede ki bizlerin durumu üç maymunculuktur.imanın en zayıf halkası kalbinle naletlemek bile mümkün değil.çünkü her şey o kadar alamaca ki.deprem öncesi hayat pahalılığı zaten had safhadaydı.deprem sonrası sözde dünyanın en yardım sever devletin toplumu hayat pahalılığında şeytanın bile hüzne boğulduğu bir zalimlikle `0-700 leri aşan bir hayat pahalılığıyla toplum olarak bizlerin gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermiş olduk.katılmayana saygı duyarım.ama birbirimize bu denli zalimlikler yapan toplumun şu an dünya da ki en zalim olaylara ses çıkaracak bir gerçekliğimiz yok.kendimizi kandırmayalım.adalet,ekomik sistemi çökmüş ve diğer argümanları da yolsuzluklara ve israfa devam eden bir ülke gerçekliğini inkar ederek zalimliklere destek oluruz.

Ahmet 10 Mayıs 2024 07:25

İslam dünyasının netanyahu gibi lideri olsa kimse müslümanlara zulüm etmeye katletmeye cesaret edemezdi,saraylarda yaşayan liderlere selam olsun.

Yazarın Diğer Yazıları