Yargı bağımsız olmadı

Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)Malatya Şubesi ve İnönü Üniversitesi Ombudsmanlık Topluluğu işbirliğinde, 'Usul Ekonomisi Işığında Türkiye'nin Yargı Sorunları' konulu konferans düzenlendi. Konferansta, siyaset ve bürokrasinin adaletin üstünde etkili olduğuna dikkat çekildi.

Yargı bağımsız olmadı

İnönü Üniversitesi İBBF Konferans salonunda, Hukuk Fakültesi öğrencilerine yönelik düzenlenen konferansa, gazetemiz köşe yazarlarından Avukat Zeki Taşkıran, konuşmacı olarak katıldı. Taşkıran, ülkemizde adaletin tecelli etmemesi ya da geç tecelli etmesinin Cumhuriyetten beri gelen büyük bir sorun olduğunu belirterek, bunun nedenlerinden birinin de siyaset ve bürokrasinin adalet üstünde ki gizli etkisi olduğunu söyledi. Taşkıran, “Daha düne kadar 28 Şubat ve sonrasında etkisinin bittiği 2010’lu yıllara kadar sol cenahın yargıdaki etkisi alenen görülmekte, irtica ve sair yaftalarla Müslüman cenaha ait gazete, televizyon, akademisyen ve yazarlar cezalandırılmakta ve tazminatlara mahkum edilmekte iken, 2010 yıllardan itibaren 15 Temmuza kadar FETÖ’cü bir yargı iktidarı ile bu güç elde edilmeye çalışılmıştır. 15 Temmuz felaketinden sonra ise Yargı temizlenmeye başladı derken bu sefer de Ulusalcı ve Milliyetçi bir yargıçlar devleti zuhur etti. Ve maalesef Yargı bağımsızlığı ve Yargıçlık teminatı yok olup gitti. Solun yaptığı haksızlık ve hukuksuzlukları şimdi ise Sağ ve Ulusalcı kesim yapmaya başladı. Düşünün ki Cumhurbaşkanına hakaret davasında beraat veren bir hakimin hemen görev yeri alelacele değiştirildi. Yani anlayacağınız Türkiye’de yargı hiçbir zaman bağımsız olamadı” dedi.

Davaların çözümü iki kat uzamış

Ülkemizin içinden çıkılmaz hal almış olan dava ve takip dosyasının fazlalığını indirmek ve yargılama faaliyetini kolaylaştırmak için Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulduğunu ifade eden Taşkıran, “Fakat 3 hakimden oluşan bir dairenin elinde 2018 yılında yaklaşık 11.000 adet dosya inceleme bekliyorken 1 yılda 3 kişilik bir hakim heyetin inceleyebileceği dosya sayısının 2000 adeti geçmesi fiziken imkansızdır. Hiçbir şekilde alt yapısı oluşturulmadan, detaylı bilimsel çalışma yapılmadan bu istinaf sistemi getirtilmiş ve daha öncesinde sadece üst mahkeme olarak Yargıtay yolu açık olan dosyalar ek bir üst mahkeme ile Bölge Adliye Mahkemelerine o da olmazsa Yargıtay’a gönderilmektedir. Bu şekilde davaların çözümü 2 kat uzamış ve hak sahibinin kaderine razı olup Yargıya gitmekten ve hakkını aramaktan vazgeçmesine neden olmuştur. Keza yargıya başvururken alınan harçlar ile dava ve takiplerden dolayı bir yargılama boyunca tahsil edilen vergi, harç ve giderler çoğu dosyada 1/3 oranında olup alacağını tahsil etme peşinde olan vatandaşa devlet neredeyse ortak olmuştur. Vatandaş alacağını kurtarayım derken ve kurtarırken bu kez de devlet, alacağına çökmüştür” diye konuştu.

Adalet konusunda sınıfta kalmış geri bir ülke konumundayız

Taşkıran, 15 Temmuz sonrası Yargıdaki tasfiyeler sebebiyle tecrübeli hakim ve savcı sayısı düştüğünü dile getirerek, “Yeni alınan genç ve tecrübesiz hakimler illaki liyakat ve Adaletin kalitesi ve hakkın yerinde ve zamanında tesisinde geri kalmışlardır. Fetö bağlantılı kişilere selam vermiş olanlar dahi görevden ihraç edilmiş ve bu yapılırken vatandaşın hak ve hukuku ne olacak diye düşünülmemiştir. Cezaların caydırıcılığı ve eğitim yargının en büyük sorunu ve en büyük çözümüdür. Türkiye’de 20–30 defa hırsızlıktan sabıkası olan biri eğer ki hala dışarda gezebiliyor ve hala hakim önüne hırsızlıktan çıkıyorsa çok büyük bir sorunumuz var demektir. En ufak bir tartışmada ya da trafik kavgasında bir cana kıyılabiliyorsa insanımıza ahlaki ve manevi eğitim verilmemiş ve insanımız ilk ve orta öğrenimde sadece öğretim almış ama eğitimden mahrum kalmış demektir. Netice itibariyle ülkemizde gelinen nokta olarak adalet konusunda sınıfta kalmış geri bir ülke konumundayız” ifadelerine yer verdi.