Kerem Yıldırım

Umutsuz Vak'a: Din Ve Vatan Düşmanlığı

Kerem Yıldırım

Rabbimizin bizlere en büyük ikramı Müslüman olarak yaşamaktır. 

Binlerce kez hamdolsun ki, Müslüman bir toplumda, vatanın kıymetini bilerek yaşamak ne onurlu bir hayattır.

Dinimizin temel değerlerine sahip çıkarak namusun ne yüce bir değer olduğunu bilmek ne güzel bir haslettir.

Bu vazgeçilmez değerlerimiz bizim hayata bakış açımızı belirlerken,  aynı zamanda hayatımıza anlam kazandırmaktadır.

İyi bir insan olmanın, şuurlu bir Müslüman olarak yürümenin temel esaslarıdır bu değerler.

İslam dinini hayatımızdan çıkardığımız vakit geriye hiçbir şey kalmaz.

İslam olmayınca, millet olmanın, vatanın ve namusun da anlamı olmayacaktır.

 Tarihi olaylara baktığımız vakit  bu meyanda birçok örnekle karşılaşırız.

Genel çerçevede, biz millet olarak İslam'a bağlı kaldığımız müddetçe yücelmişiz ve dünyaya adalet dağıtmışız.  

İslam'da uzaklaşınca da gerilemekten, müstevlilerin tasallutuna maruz kalmaktan kurtulamamışız.

Her dönemde olduğu gibi günümüzde de ne yazık ki hem içeride hem de dışarıda İslam’la aramızı açmaya çalışan şer cephesi asla boş durmuyor ve durmayacakta.

Din düşmanlığı amansız bir hastalık gibidir. Tedavisi maalesef yoktur. Yani umutsuz vak'adır. 

Bugün ülkemizde İslam'a ve Müslümanlara karşı savaşan, şeytanın gönüllü askerliğini yapan birçok odak mevcuttur.

Bunlar bazen bir parti, bazen bir dernek, bazen bir meslek odası, bazen da bir terör örgütü şeklinde görünürler.

Ortak özellikleri İslam’a karşı olan düşmanlıklarıdır.

Bu odaklar İslam düşmanlığı ile birlikte vatana, millete, ümmete, aileye ve namusa da düşmandırlar. 

Şeytanlarını memnun etmek için yemedikleri herze yoktur.

Bu kesimlerin "gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, kalpleri var hissetmezler. Çünkü bunların kalpleri mühürlenmiştir."

Ülkemizin menfaatine bir icraat yapıldığında ilk bunlar itiraz etmeye, bağırmaya, güzellikleri gölgelemeye çalışırlar. 

Ne kadar gayri meşru iş varsa sahiplenen bu güruh, Mekkeli müşriklerin Hz. Muhammed (sav)in gelen vahiyleri insanlara anlatırken, gürültü çıkaran, alkışlarla vahiy gölgelemeye çalışan azgın putperestlerin temsilciliğini yapmaktadırlar.

Aile ve namus düşmanlığında ebu cahilleri gölgede bırakacak kadar çukurlaşmış bir seviyesizlik hakimdir bunlarda.

Ülkemizin faydasına olan her şeye karşıdır bu embesiller.

En son örneği Karadeniz'de büyük bir doğalgaz keşfiyle birlikte dramatik bir şekilde yaşanıyor. 

Ülkemiz ve milletimiz için son derece hayati önem taşıyan bu muhteşem keşfe karşı çıldırmış gibi saldırıyorlar.

Adeta gaz sıkışması yaşıyorlar.

İnsan olmanın en asgari şartlarından birisi ortak payda değil mi. Bu doğalgaz sayesinde ülkede yaşayan herkes karlı çıkacak.

Varsa yoksa memleket, millet, vatan düşmanlığı.

Tabii bu arada Müslümanlar olarak bu şer cephesine karşı gerekli karşı duruşu göstermeyi, ilkeli tepkiyi vermeyi asla ihmal etmemeliyiz.

Ceberrut ve müstekbir Calut ve ordusunu bir sapan taşı ile yerle bir eden Hz Davud'un (as) asil duruşunu kuşanmalıyız.

İslam düşmanları şeytanın değirmenine su taşırken ve cehenneme doğru hızla yaklaşırken,

Bizler Hakkın değirmenine su taşıyarak Allah'a yaklaşmanın ve cennete ulaşmanın yollarını aramalıyız.

Şerrin varlığı, Hayrın ne kadar kıymetli olduğunun en güzel ispatıdır.

Önemli olan bizim hangi cephede yer aldığımız.

Unutmayalım ki siz kimin yanında iseniz akıbetiniz yoldaşlık ettiklerinizle aynı olacaktır.

Şeytanın taşeronluğunu yapanlar Haktan rahatsız olurlar.

Allah ile savaştığını zannedenler soluğu cehennemde alırlar.

Yazarın Diğer Yazıları