Kerem Yıldırım

Allah'tan uzaklaşan kendinden de uzaklaşır

Kerem Yıldırım

Yüce Allah (cc) insanı yaratırken ona hem irade hem de nefis vermiştir.
Melekleri ise, sadece Allah'ın emrine boyun eğen, Onun iradesine göre hareket eden nurani varlık olarak yaratmıştır. 

Bunun tam zıddı olarak Şeytan gibi sadece kötülük yayan, iradesini sadece kötülük için kullanan bir varlığın yaratıldığını biliyoruz 
İnsanoğlu, hem iyi olan şeyleri yapmaya hem de kötülük işlemeye yönelebilecek bir yapıya sahiptir.

İnsan, Rabbimizin emrine amade olduğu sürece ona yaklaşır ve böylece kendisini de bulmuş, gerçek değerine kavuşmuş olur.

Ancak insanın nefsı yönünün genel anlamda ağır bastığını, Allah'tan uzaklaşarak şeytani duygulara yaklaştığını görüyoruz.

Allah'tan uzaklaşan insan kendi gerçek kimliğinden de uzaklaşmış, Allah'ın kendisine bahsetmiş olduğu değerini kaybetmiş olur.

Hem Rabbinden hemde kendinden uzaklaşan insan hayatını israf etmiş demektir.

Halbuki Dünyaya geliş gayesi, kendisini veya Rabbini tanımak olan insan nefsinin değil de ruhunun/ imanının emrettiği şekilde hayatını idame ettirebilse melekten bile üstün bir değere sahip olabilmektedir.

İnsanlığın ilk babası Hz Adem (as) ve insanlığın anası olan Hz Havva anamız cennette şeytanın aldatmasıyla bir defa hata yaptılar ve bunun bedelini Cennetten çıkarılarak ve dünyaya gönderilerek ödediler. 

Hz Adem (as) yaptığı hatanın ne kadar büyük olduğunu anladı ve hemen Hz. Havva annemizle birlikte tövbe ettiler.

Allahu Teala (cc)da onların tövbesini kabul etti ve dünyada insanların serüveni başladı.

İnsanlık tarihine baktığımız zaman birçok defa sapmanın, dalalete düşmenin ve bunun sonucunda da felakete maruz kalmanın yaşandığını görüyoruz.

Ne zaman ki insan Rabb'inin çizdiği, peygamberleri vasıtasıyla gösterdiği sırat-ı müstakim de yürümeye devam etmiş, Rabbi ile arasana hiçbir tağutun girmesine müsaade etmemiş, işte o zaman 

Allah katından en büyük değere ulaşmıştır.

Aksine ne zaman da Rabb'inden uzaklaşarak nefsinin ve şeytan gibi tağutların Rabbi ile arasına girmesine müsaade etmişse, varlıkların en değersizi haline gelmekten kurtulamamış, birçok afet ve belalara maruz kalmıştır.

İnsan Rabbinden uzaklaşınca Rabbinin kontrolünden kaçabileceğini zannediyor. Halbuki hiçbir zaman Allah'ın kontrolünden kaçmak mümkün değildir. 

İnsan ister Allaha inansın, isterse inanmasın, ister en ıssız çöllere gitsin, isterse yerin dibine insin, isterse burçlara çıksın her an Allah'ın kontrolündedir. 

Şunu asla aklımızdan çıkarmayalım ki, Yüce Allah, Kiramen Katibin adlı yazıcı melekleri ile sürekli insanları kontrol etmekte, yaptıklarımızı ve söylediklerimizi kayıt altına almaktadır.

Lakin bazen nankörlüğün en uç noktasına ulaşan insanoğlu şeytanıyla ve nefsi ile baş başa kaldığında Rabb'inin kontrolünden uzaklaştığını ya da kurtulduğunu zannetme gaflet ve dalâletine düşebiliyor.

Biz Rabb'imizi unutsak bile Rabbimiz bizi unutmuyor.
Biz Onu görmesek bile, O bizi sürekli görüyor ve gözetliyor.

Öyleyse davranışlarımızı O'nun ölçülerine uygun yapmalıyız.
Sözlerimizi O'nun ölçüleri çerçevesinde söylemeliyiz 

Hesap günü mahcup duruma düşürmek istemiyorsak,  bize dünyada her nimeti bahşeden Rabbimize karşı bedbaht bir kul olmamak için, her an Rabbimizle birlikte olduğumuzu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Allah’ı unutan şeytanın esiri olmaktan kurtulamaz.

Şeytanın esiri olan her iki dünyada da felah bulamaz.

İnsan gerçek değerini Rabbini niyaz ederek kazanır.

Ne mutlu o kimseye ki hayatı sadece Rahmana adanır.

Değerini kaybetmek istemiyorsan Allah’ı unutma

Allah ile arana hiç bir tağutun girmesine göz yumma.
 

Yazarın Diğer Yazıları