Eşref Bolukçu

Dedikodu bir hastalık ve davranış problemidir

Eşref Bolukçu

Türk Dil Kurumu, dedikodu ile gıybeti aynı anlamda kullanmaktadır. Başkalarını çekiştirmek ve kınamak, o yokken onun hakkında özellikle olumsuz konuşmak olarak tanımlanan bir anlama gelmektedir. Dolayısıyla bu yazımda bu iki kelimeyi de aynı anlama gelebilecek şekilde kullanacağım. Dinimiz, insan ilişkilerini hak merkezli bir zemine oturtmuştur. Kalpleri incitecek ve çatışmaya sebep olacak olan gıybeti yasaklamıştır. 

Dedikodu, bir kişi ile ilgili var olan durumlar hakkında konuşmaktır. Birçok kişinin dediği gibi, “olmayan bir şeyden bahsetmiyorum ki, o kişi zaten böyle, bu da dedikodu sayılmaz…” değildir. En büyük yanılgı işte budur: Var olan durumları, özellikleri ve kusurları konuşmanın dedikodu olmadığının düşünülmesi…

Dedikodu bir davranış sorunudur, dahası bir hastalıktır. Zira dedikodu yapan kişilere baktığımızda, dedikodu yapmadan duramadıkları, konuşmalarının, dillerinin ve hayatlarının dedikodu ile dolu olduğunu görmekteyiz.

Gıybet bir hastalıktır çünkü insanlar arasındaki dostluğu, sevgiyi, merhameti tehdit etmektedir. Bir kimsenin gerek gıyabında gerek onun şahsıyla ilgili gerekse çocukları ve diğer yakınlarıyla ilgili kusurların konuşulması dedikodudur. Kişi hakkında konuşulan şeylerin gerçeği ifade etmesi dedikodu olma niteliğini değiştirmemektedir. 

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (Hucurât Suresi - 12 . ayet) Bu ayette, üç kötü huy ve alışkanlık ele alınmış, etkili bir üslûpla yasaklanmıştır: Gerçek bilgi ve kanıta değil, tahmine dayalı hüküm (zan), insanların gizliliklerini araştırmak (tecessüs) ve insanları arkalarından çekiştirmek (gıybet).

Bir kimsenin arkasından onun hoşuna gitmeyeceği bilinen bir şeyini konuşmak, başkalarına aktarmak gıybettir ve câiz değildir. Peygamber efendimize, “Birisinin arkasından söylediklerimiz doğru ise, onda bu kötü nitelik varsa yine de yasak olan gıybet gerçekleşir mi?” diye soranlar şu cevabı almışlardır: “Söylediğiniz onda varsa gıybet etmiş olursunuz, yoksa yaptığınız iftira olur” (Müslim, “Birr”, 70). Şu hadis de bu kötü huylar ve alışkanlıklarla ilgilidir: “Zanna kapılmaktan sakınınız, zan en fazla asılsız olabilen haber ve bilgi türüdür. Kulak kabartmayınız, gizlilikleri araştırmayınız, başkalarını kıskanmayınız, öfkenize kapılmayınız, birbirinize sırtınızı dönmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeşler olunuz” (Müslim, “Birr”, 28).

Evet dedikodu bir hastalık ve davranış sorundur. Çünkü dedikodu sadece bir kimseyi ayıplamak ve onurunu zedelemek şeklinde iki tarafla sınırlı kalmaz. Aynı zamanda laf taşıma ve başkasının ayıp ve kusurlarını araştırmaya da sebep olmaktadır. Dedikoduda abartılar ve eklemeler de olur. Dolaysıyla iftira ve yalan da işin içine girmiş olur.

Dedikodu haram olarak ele alındığı gibi dedikoduyu dinlemek de haram olarak kabul edilmiştir. Dedikodu yapılan ortamlarda ya o dedikoduya engel olunmalı ya da hoşnutsuzluk gösterilmelidir. Olmuyorsa o ortam terkedilmelidir.

Allah, bizleri dedikodu hastalığından korusun; dedikoduyu bir hastalık, bir davranış sorunu olarak yaşayanlara da bu durumdan kurtulmaları için akıl ve güç versin.

Yazarın Diğer Yazıları