Yasin Övüt

Ahvalimiz budur, biz buyuz.!

Yasin Övüt

Bir zamanlar acizliğimizi bilirdik. Çünkü her şeyin sahibinin kim olduğunu bildiğimizdendi. Canımızı emanet niyetine taşır, herhangi bir şeyden benim diye bahsetmeye utanırdık.

"Senin ki senin benim ki benim." demeye başladığımız vakit hayranlıkla yâd etmeye başladığımız vakitti. 

"Senin ki senin benim ki de senin." dediğimiz günleri, sonra baktık ki; "Hepsi benim" oluvermiş.

Lütfedip, güzellikleri kendimizden, kahırlarımızı ise başkalarının vehmine bağladık. " Kahrın da hoş, lütfün da" hikmeti Twitter'a meze oldu.

"ağlatan da 'O', güldüren de.!" 
Sırrını, Gözyaşlarımızın tadı, tuzu gittiğinde anladık. 

Velhasıl kelam, Köyün garibi idik.! Sanal alem gelmeden önce. Asıl garip olan, sanal alem dediğiniz dünyaymış fark ettik. Haya'yı, edebi, utanma'yı kaybettiğimiz zaman anladık denizden gelen Musa’yı kaybettiğimizi. Asasız kaldık. 
Rezalet türleri yaşıyan yaşıyana...! 
Ne yese, ne içse sanalda paylaşır olduk. 
Düştüğümüz çamurdan eşindik de eşindik..! 

Hani.! 
Günlerce, Yağmur yağmamışsa.! Tekbir bulut yokduysa gökyüzün de.! 
Köylü mahzun, köylü perişan.! 
Yağmur için yankılanan nidalar Caddeler, sokaklardaydıya.! 
Aç doydu, fakiri giyindi, yetimin başı okşandı.! Yok yine yok.! 
Peki, niye yok? 
Soramıyorum, soramıyorum bir türlü. 
Akıllımız Hikmet'e masal muamelesi yapıyor, Delimiz Bulutlara sövüyor, Okumuş bir şey yetiştirmeyi öneriyor, Tecrübelimiz Köyü terk etti bile. 

"Sizi bilmem ama ben rahmet olsam böyle bir köye varmazdım.! "

Selâm ve dua ile... 
 

Yazarın Diğer Yazıları