Vahdettin Yiğitcan

Kurban Sektörü

Vahdettin Yiğitcan

Değerli okurlar günümüzden 40-45 yıl öncesine kadar, imkânı olan vatandaşlarımız kurbanlarını kendi kontrollerinde bahçelerinde ehil kasaplara kestirirlerdi. Kesim sonrası oluşan kanlı atıklar ve yerlerdeki kirlilik bir güzel temizlenerek eski haline döndürülürdü. 

Şehirleşmenin cazibesi ve özendirilmesi nedeniyle zaman içerisinde köylerin boşalması sonucunda şehirlerimiz aldığı aşırı göç dolayısıyla tıklım tıklım doldu ve nefes alınamaz betondan labirentlere döndürüldüler. 

Apartman hayatı dediğimiz yeni yaşama biçimi, komşuluk münasebetlerini ve mahalle kültürünü hızla tuzla buz ederek ortadan kaldırdı. Modern ilişkilerin hüküm sürdüğü apartman ortamı, kimse kimseyi tanımaz ve selamlaşma zahmetine katlanmaz hale getirdi. Bu durum hiç alışık olmadığımız yeni modern yaşam tarzı olarak, inanç değerlerimiz başta olmak üzere tüm kültürel geleneklerimizi temelinden sarstı ve yeniden 
biçimlendirdi.

Şehirlerin taşıyamayacağı bir biçimde kalabalıklaşması beraberinde sosyal ihtiyaçların karşılanamaması sonucunu doğurdu. 

Gerek merkezi gerekse de yerel yönetimler yerinde ve yeterli planlamayı yapmadıklarından halk, karadüzen bir hengâmenin içerisinde kendi yöntemleriyle sorunlarını çözmeye çalıştılar...

Çok iyi biliyorum, o yıllarda her Kurban Bayramı sonrasında İstanbul'da gazeteler ve televizyonlar, açık arazilerde ve hijyenik olmayan koşullarda kesilen hayvanların görüntüleriyle "kurban vahşeti" haberleriyle yayın yaparlardı.

Ne belediyeler ne de hükümet vatandaşa yol ve yön gösterici olmazlardı. 

Bildikleri tek şey YASAK koymaktan ibaretti.

Zaman içerisinde belediyeler hem kurban satışı hem de kesim yerleri konusunda vatandaşlara yardımcı olmak konusunda gayret içerisine girdiler. Yerli mi derseniz elbette değil, ancak eski ilkelliğe nazaran aşama kaydetmiş durumda diyebiliriz.

Kurban Kuruluşlarının Amansız Yarışı

Şehirleşmenin getirdiği çaresizlikler nedeniyle insanlara artık kurbanlarını kestirmek ağır bir külfet. Hadi kestirdiniz diyelim kime dağıtacaksınız. Yeni yaşam ortamlarında insanların gelir düzeyleri benzer özellikler gerektirdiğinden kurban kestirmenin manevi hazzı da kalmıyor. Bu gibi nedenlerden dolayı kurban ve yardımları en iyisi ciddi ve dürüst yardım kuruluşlarının eliyle dağıtmak, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak...

Her Kurban Bayramı ve Ramazan  Ayında yüzlerce yardım kuruluşu millete sevap işletebilmek için kıran kırana dört koldan  reklam kampanyaları başlatarak kendi aralarında amansız bir yarışa girişiyorlar. Kurbanınızı ve yardımlarınızı ihtiyaç sahiplerine biz ulaştıralım yarışı.

Bu reklam kampanyaları bedava yapılmıyor elbette, gazete, televizyon ve afişlere binlerce lira ödeniyor. İnsanın aklına gelmiyor değil... Acaba bu değirmenin suyu nereden geliyor?  

Bizim burada kimsenin samimiyetini ve dürüstlüğünü sorgulamak gibi bir niyetimiz yok. Ne var ki, her durumda olduğu gibi bu yardım kuruluşları arasında da iyi ve halis niyetliler olduğu gibi vatandaşın inancını istismar etmek isteyen art niyetli kişiler ve kuruluşlar da olabilir. Hem de yüksek bir ihtimalle. 

Bu durumda Devlet'e büyük iş düşüyor. Sağlıklı bir şekilde bu yardım kuruluşlarını denetleme işi Devlet'in görevi.

Vatandaşın Kurban Kesilmesi ve yoksullara dağıtılması şartıyla ya da gıda yardımı için verdiği para sakın ola ki, reklam harcaması olarak kullanılmasın.

Yazarın Diğer Yazıları