Necip Cengil

Şekerde Keskin Yaklaşımlar

Necip Cengil

Konu Sayın Şevket Keskin tarafından basına taşınıp, Malatya Milletvekili Sayın Hakan Kahtalı da ortağı olduğu şirkete yapılan suçlamaya cevap yazınca Malatya kamuoyu tarafından duyuldu: Şeker konusu izaha muhtaç!

Öncelikle şunu belirtelim, uygulanan yanlış özelleştirme politikaları devletin şeker piyasasındaki rolünü zayıflattı. Anladığım kadarıyla yüksek kapasiteye sahip şeker fabrikaları özelleştirilince, devletin şeker imalatındaki yüzdesi düşmüş oldu. Özelleştirilen şeker fabrikaları piyasanın normalleşmesi doğrultusunda değil kâr seviyesi doğrultusunda bir yol takip eder oldular. Zarar etmemek veya maliyete göre kâr seviyesini yüksek tutma ihtiyacını dile getirdiler. Yine anladığım kadarıyla, özelleştirilen şeker fabrikalarının tavrı piyasaları rahatlatmaya yönelik olmadı.

Araştırmalarımda edindiğim bilgilere göre, devlet sahip olduğu şeker stokunu, piyasada şeker fiyatı artmasın diye, “Türk Şeker” olarak torbasını (50 kg) 265 Türk Lirasından satacağını duyurdu. Bunu duyan bazı odaklar tırlarla bağlantı kurup devletin elindeki şekeri de halka kendi istedikleri fiyatla satmak için harekete geçtiler. Devlet bu girişimi duyunca sadece küçük esnafa, ihtiyaçlarına göre 3-5 torba şeklinde satmak tercihini dile getirdi. Bu sefer de küçük esnaftan kimileri fabrikadan 265 Liradan aldıkları şekerin torbasını, üçüncü kişilere, büyük esnafa, fabrikalara 400-450 Liradan satmaya çalıştı. Bu da duyulunca devlet her ilde bayilikler oluşturdu ve 5 kilogramlık paketler halinde, nihai satıcıda halkın uygun fiyatla şeker alabilmesi için fiyat sınırlaması de getirerek bu bayilikler vasıtasıyla şekeri dağıtma yoluna gitti. Her ilde belki ilin nüfusuna göre bayilikler oluşturuldu. Malatya’da bayilik gıda dağıtım toptancısı olarak Bir Damla şirketine verildi. (Tabi bayilik başka şirketlere de verilebilir veya birden fazla bayilik oluşturulabilirdi ama bu tercih edilmemiş.) Adı geçen şirketin ortağı Malatya Milletvekili Sayın Hakan Kahtalı olduğu için de, şekerde şimdiye kadar oynanan hiçbir oyun izah edilmeden, siyasi nedenlerle olsa gerekir, Hakan Kahtalı’nın ortağı olduğu şirket özelinde şeker meselesi gündeme getirildi. Tabi Sayın Hakan Kahtalı’nın ortağı olduğu firmanın şeker bayiliğini alması kendileri açısından yanlış bir adımdır. Bayiliği aldıklarına göre yıpratılmayı da göze almışlar demektir. Ancak söz konusu şirketin bayilik almasına hukuki hiçbir engel yoktur ve şartları yeterli her şirket gibi bu şirket de bayilik için girişimde bulunabilir. Lakin bir şey daha önemli, Sayın Şevket Keskin de bilerek veya bilmeyerek konuyu eksik aktarıyor ve zannımca bu da etik bir tavır değildir. Bizim konuları dile getirme tarzımız, birilerini yıpratmak ve kendimize alan açmak şeklinde anlaşılacaksa ki anlaşılır, kullanacağımız dile dikkat etmemiz gerekir. Bir sorunumuz da empati yapamamak veya buna ihtiyaç hissetmemek olarak izah edilebilir. Ben konuyu araştırdığımda şeker alan kimi küçük esnafın 265 Liradan aldıkları şekerin torbasını 400-450 Liradan birilerine satmaları/ satmaya çalışmalarını duyunca, büyükten küçüğe hiçbirimizin kirlenmeden ari olmadığımızı düşündüm. “İlk taşı en temizimiz atsın” dediğimizde nerdeyse meydanda kimse kalmayacak duruma gelmişiz. Bunları da görmemiz gerekiyor.

Bundan sonrası için ne yapılabilir?

Konu asıl bu açıdan benim için önem arz ediyor.

Devlet, özelleştirmediği şeker fabrikalarının üretim kapasitesini ve pancar kotasını arttırarak vatandaşına nefes aldıracak adımlar atabilir. Pancar kotası için topraklarımız açısından bir problem olacağını sanmıyorum.

Etik problemini çözmek için bayilikler daha dikkatle dağıtılabilir veya bir ile tek bayilik yerine, birden fazla bayilik verilebilir. Şirket kapasite konusu bayilik meselesinde esnetilerek piyasa için daha çekici bir düzenleme yapılabilir.
Yalan yanlış, eksik bilgilerle, bilerek kamuoyunu yanlış bilgilendirmenin önüne geçmek için bilgilendirme adımları atılabilir. Meseleler, onları birilerini yıpratmak için kullanabilecek olanların insafına bırakılmamış olur.

Neticede keskin yaklaşımlar, hem fertlere hem topluma hep zarar vermiştir. Amaç her zaman doğru bilgilendirme olmalı. “Ben şunları duydum, şu kişileri bu bilgilerle vurayım da günlerini görsünler” tarzıyla bilgilendirme yapılmaz. Keskin yaklaşımlar (keskin sirke küpüne zarar, ifadesindeki gibi)her zaman küpüne zarardır.

Yazarın Diğer Yazıları