Kerem Yıldırım

Ahmet Kekeç: Fikir Çilesiyle Pişmiş Bir Dava Adamı

Kerem Yıldırım

Ahmet Kekeç, dar-ı fena’dan dar-ı beka’ya irtihal etti.

Mekanı cennet olsun. Allah-u Teala (c.c) taksiratını hasenata tebdil eylesin.

Ahmet Kekeç 3 Ocak 1961'de tarihinde Malatya'da dünyaya geldi. Ahmet Kekeç, sırasıyla Atatürk İlkokulu, Atatürk Ortaokulu, Atatürk Lisesini okudu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nden atıldı. Aylık Dergi, Mavera ve Yöneliş dergilerinde hikâye, deneme ve eleştiri yazıları yazarak yazı hayatına başladı. 1985'te ilk hikâye kitabı olan "Son İyi Şeyleri”  çıkardı. Bir kısmı gazete yazılarından oluşan 10 kitabı bu dönemden sonra yayımlandı. Ahmet Kekeç, Millî Gazete, Yeni Haber, Vahdet, İmza ve Akit gazetelerinde muhabir, editör ve köşe yazarı gibi görevler üstlendi.

Ahmet Kekeç, Gençlik dergisi tarafından 1997'de "yılın yazarı" seçildi. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği "Basın -Fıkra Ödülü"nü, 1999'da ise "Yağmurdan Sonra" adlı romanı ile Tuzla Belediyesi Roman Yarışması'nda birincilik ödülünü aldı. Kekeç, son yıllarda çalışmalarını roman üzerine yoğunlaştırmıştı 

Anadolu’nun mayasıyla yoğrulmuş bir alperen olarak yaşadı. İstikameti daima Hakikat üzereydi.

Sağlam bir muvahhid, kavi bir mü’min  ve tavizsiz bir mücahiddi.

Gazeteci-Yazar Sadık Albayrak, Onu kısaca şöyle ifade ediyor; "Haysiyetli, onurlu bir yazardı. Yazıları da tam hedeften vuran bir üsluptaydı. Edebiyat, sanat, hikâye hepsini biliyordu ve kalemini son derece kıvrak ama istikrarlı bir şekilde kullanan biriydi.”

Her şeyden önce O, Malatya’nın çilekeş bir evladıydı.

Hiçbir vakit kendisi için yaşamamış, daima Müslümanların dertleriyle hemdert olmuştur.

Nerede bir haksızlık varsa sağına soluna bakmadan karşı çıkmış, mazlumun ve mağdurun sesi olmayı hayatının düsturu haline getirmiştir.

Ülkemizi kaosa götüren 28 Şubat darbesine karşı kalemiyle ve kelamıyla onurlu bir şekilde mücadele etmiş, her hal ve şartta hakikati haykırarak hainlerin korkulu rüyası olmuştur.

 28 Şubatta ülkemize ve milletimize karşı yapılan hain darbe için şöyle diyordu;   “Tarihin en alçak, sonuçları itibarıyla en yıkıcı ama en salak darbesiydi”.

“Bir gün karşılaşırsak Çevik Bir’e şunları söyleyeceğim: “Allah’ın bir daha milletimize göstermesini istemediğiniz şeyi, siz ve silah arkadaşlarınız bizzat bu millete yaşattınız. Postmodern darbe yaparak yüz binlerce insanın canını yaktınız, 2001 ekonomik krizinin temellerini attınız, ülkeyi geriye götürdünüz. Şimdi rahat mısınız?”

Yine ülkemize karşı bir darbe girişimi olan Taksim gezi ayaklanması sürecinde de vatanperverliğini göstermiş, kalemini asla kiraya vermemiş, ihanet şebekelerinin tehditlerine boyun eğmemiştir. 

Şahsi derdini kendine saklar, en büyük derdi memleketi için doğru bildiğini yazmaktan şaşmazdı. 

28 Şubat'tan 17-25 Aralık'a, Gezi'den 15 Temmuz'a rüzgârın eseceği yöne bakmadan, yarın başıma ne gelir hesabı yapmadan yazan ve konuşan bir dava adamıydı.  

O, imanına adanmış bir hayat yaşadı.  Dava’nın ağır sorumluluğunu omuzlarında taşıdı. 

Ümmete karşı vazifesini bihakkın yerine getirdi. O, Zor zamanlarda zorlukları göğüslemesini bilerek, cihad ruhunu kuşanarak şerefli bir hayat sürdü.

Ahmet Kekeç, fikir çilesiyle pişmiş bir dava adamıydı.

Samimi bir Müslüman olduğuna şahitlik ederiz. Rabbim rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları