Ali Yiğit

Vatandaşın işini yapmayan bürokrat gidecek..

Ali Yiğit

Bürokrat bürokrasinin temsil edildiği yerin başındaki kişidir.
Bizdeki ''Bürokrasi''nin tanımı işi uzatma ve kırtasiyeciliktir.
İşin özeti ipe un sermenin, bu gün git yarın gel demenin dolaylı anlatımıdır.
Deprem sonrası vatandaşın en sık karşılaştığı sorunların başında bürokrasi gelir dersem abartmış olmayız.
Vatandaş diyelim 10.000 TL'lik yardımı alamamıştır.
AFAD'a gidiyor.
Vatandaştan geriye dönük su veya elektrik abonesi istiyor.
Vatandaş götürüyor.
Olmaz birde nüfus müdürlüğünden geriye dönük adres var mı yok mu?
Onu da götürüyor.
Bu defa ''Muhtar'' beyanı isteniyor.
Vatandaş ''Muhtar'' a geliyor.
Oysa tarihçeli yerleşim yeri belgesinde kişinin önceki ve sonraki adresi gözüküyor.
Öyle bir belge istense sorun baştan çözülecek.
Afetzede bir konu için yetkili bir kuruma gidiyor evrakını uzatıyor.
Hımm senin işin burada değil valiliğe git.
Valilik Kaymakamlığa, kaymakamlık AFAD’a, AFAD Muhtara git diyor.
Tabiri caiz ise vatandaş kurumlar arasında develeme misali dönüp duruyor.
Şehrimizin yeni vekili olan Abdurrahman Babacan ''Vatandaşın işini yapmayan bürokrat gidecek demiş.
El hak doğru ve haklı bir çıkış
İşin aması var. 
Aklıma şöyle bir soru işareti gelmiyor da değil.
O bürokratları oraya getiren siyasetçileri kim gönderecek.
Gün gibi ortada duran bir gerçek var.
O gerçekte iltimasla iş başına getirilen bürokratların var olduğu gerçeğidir.
Aman o müdüre laf etmeyin o müdürü şu siyasetçi getirdi.
Aman şu müdürün akrabası bakanlıkta sözü geçen birisidir.
 İşin başına dönecek olursak, onu oraya getiren siyasetçiyi sorgulamak gerekmez mi?
Mesele derin..
Söylemler eyleme dönüşmedikçe uçurtma şenliğine katılan çocuklar gibi anlık sevinir uçurtma yere inince sevincimiz son bulur.
Sosyal medyada paylaşılan kıssadan bir hisse ile ''Bürokrasi''nin tanımını noktalayalım.
Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:
- "İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış.
O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat: "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış.
Köylü: "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez: "Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış..
Köylü: "Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur"
Bürokrat: "Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş: "Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."
Bürokrat: "Yahu.. Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş: "Ben ölmezsin demiyorum ki...
Bizim devletle bir işimiz olsa, siz de bu yolları önermiyor musunuz?
Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta....
Sen de ölsen, mevzuata uygun ölmüş olursun!..

Yorumlar 1
mahmut 06 Eylül 2023 10:18

MIHTAR MIHTAR DOĞRU YOLU BULACAN GİBİ AMA ZAMANINDA AZ YALAKALIK YAPMADIN

Yazarın Diğer Yazıları