Türk Dizileri Toplumu Yozlaştırıyor: Aldatma, Şiddet ve Lüks Yaşam Normalleşiyor
Türk yapımı diziler, her geçen gün izleyicileri daha fazla yozlaştırıyor. Reyting rekorları kıran ve milyonları ekran başına kilitleyen birçok dizide, şiddet, aldatma gibi unsurlar adeta hayatın bir parçasıymış gibi sunularak topluma enjekte ediliyor. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vehbi Bayhan , dizilerde sıkça işlenen entrika, aldatma, şiddet ve lüks yaşam temalarının izleyicilerin bilinçaltına 'hayatın normali' gibi yerleştiğini toplumun ahlakını yabancılaşmaya yol açtığını söyledi.
MODERNLEŞME VE KENT YAŞAMININ ETKİLERİ: DİZİLERDE NORMALLEŞEN DAVRANIŞLAR
Türk dizilerindeki konular birbirinden farklı ya da benzer olsa da Dallas dizisinin günümüz versiyonudur. Dallas dizisindeki aile ilişkilerindeki aldatma, entrika ve şiddetin günümüz dizilerinde yoğun biçimde işlendiğini söyleyen Bayhan, “Türk dizilerinde Türkiye’nin geçirdiği sosyolojik değişime koşut olarak köyden kente gelenlerin kentte tutunma ve yaşama öykülerindeki arafta kalma anlatılmaktadır. Bu anlatılırken modernitenin ve kent yaşamının getirdiği bireyselleşme, çıkarcılık ve şiddet anlatılmaktadır. Kentleşme ve modernleşme sürecinde boşanmaların arttığı, tek ebeveynli aile yapılarının çoğaldığı Türkiye’de dizilerde de boşanmış, tek ebeveynli parçalanmış aile modelleri sunulmaktadır. Eski Türk filmlerindeki ötekileştirilen “dul kadın imgesi” yerine, çağın ruhuna ve gerçeğine uygun boşanmış ama işi olan ve ayakta duran kadın modeli işlenmektedir. Bu modeller de izleyicileri etkilemektedir. Tek başına çocuk yetiştirmenin ekonomik, psikolojik ve sosyal zorluğunu düşünmeden kurgu olan dizilerdeki yaşamlara özenilmektedir. Dizlerde işlenen kadına yönelik şiddet de toplumdaki şiddetin bir yansımasıdır. Ancak bu şiddet eylemlerini haberlerde ve dizilerde izleyenler şiddeti kanıksamakta ve normal bir davranış olarak görmektedir. Türkiye’nin nüfusunun yüzde 80’inin kentlerde yaşadığı, modernizmin ve kentleşmenin bunalımlarının yaşadığı bir sosyolojik yapıda, artan boşanmaların, suç davranışlarının, uyuşturucu bağımlılığının arttığı, insanların birbirine güveninin azaldığı, anomik ve yabancılaşmış bağlamı dizilerde seyredenler bunalıma girmektedir. Bütün dünyada dizi ve sinema filmlerinde oyuncuların giydiği giysiler ve davranış örüntüleri öncelikle gençleri etkilemektedir. Türk dizilerinde de oyuncuların kullandığı objelerin hemen pazarlarda oyuncu karakteri adıyla satıldığını gördüğümüzü hatırlayın. Hürrem Sultan yüzüğü, Polat Alemdar yüzüğü gibi. Dizi aksesuarları popüler zamanlarında tüketim nesnesi olarak pazarlanmaktadır" şeklinde konuştu.
Bu tablo ne yazık ki ahlaki çöküşün, daha açık bir ifadeyle “ahlaksızlığın zirvesi”dir. Temennimiz; milletin değerleriyle bağını koparan bu görsel kirliliğin geri dönüşü olmayacak şekilde hayatımızdan çekilmesi değil, tam tersine aklın, inancın ve ahlakın yeniden sahneye çıkmasıdır. Dua ve mücadelemiz; bu zırvalığın, bu ruhsuz kurgu dünyasının toplumsal hayatta karşılık bulmaması içindir. Unutulmamalıdır ki güçlü toplum, güçlü senaryolarla değil; güçlü aile, güçlü değerler ve sağlam karakterlerle inşa edilir.
Bakmadan Geçme