Türk Dizileri Toplumu Yozlaştırıyor: Aldatma, Şiddet ve Lüks Yaşam Normalleşiyor
Türk yapımı diziler, her geçen gün izleyicileri daha fazla yozlaştırıyor. Reyting rekorları kıran ve milyonları ekran başına kilitleyen birçok dizide, şiddet, aldatma gibi unsurlar adeta hayatın bir parçasıymış gibi sunularak topluma enjekte ediliyor. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vehbi Bayhan , dizilerde sıkça işlenen entrika, aldatma, şiddet ve lüks yaşam temalarının izleyicilerin bilinçaltına 'hayatın normali' gibi yerleştiğini toplumun ahlakını yabancılaşmaya yol açtığını söyledi.
ŞİDDET VE ALDATMA TEMALARININ NORMALLEŞMESİ
Diziler gerçek hayattan esinlense de son tahlilde kurgu olduğunun altını çizen dizen Bayhan, İzleyiciler anlatılan hikayenin gerçek olduğunu düşünür. Mesela 21 yıl önce Kurtlar Vadisi dizisinde rol icabı ölen Süleyman Çakır için gıyabi cenaze namazı kılanlar, mevlit okutanlar, halı saha maçından önce saygı duruşunda bulunan bir fanatik izleyici kitlesine sahibiz. Dizilerdeki şiddet, birbirini aldatma, lüks yaşam örüntüleri izleyenlerde olumsuz davranış modellerine yol açmaktadır. Kente göç etmiş ve tutunmaya çalışan bireyler dizilerdeki gösterişli ve varsıl hayatı izlediklerinde kendilerini öteki ve başarısız olarak görmekte, psikolojik açıdan bunalıma girebilmektedir. Ayrıca izleyenler gösterişli hayatlara erişmek için dizilerdeki illegal işlerle kısa yoldan köşe dönme felsefesiyle suç içeren davranışlara yönelebilmektedir. Dizilerdeki şiddet, aldatma ve kırılgan ilişkileri seyredenler birbirlerine güvensizlik, anlamsızlık bağlamında yabancılaşmaktadır. Gerçek hayatta da insanlara güvenmemekte ve paranoid-şizoid bir ruh hali ile kuşkucu ve içine kapanan bireylere ve topluma dönüşebilmektedir. Dizilerde işlenen şiddet, birbirini aldatma, çarpık ilişkiler, entrika ve yalan üzerine kurulmuş hikayeler toplumun ahlak yapısını bozmaktadır. Daha doğrusu bilinçaltında yozlaşmış örüntüler bulunan ve toplum baskısıyla gizleyenlerin bu davranışları sergilemesine yol açabilmektedir. Ahlak, toplumsal açıdan nesilden nesile geçen toplumsal davranışı düzenleyen önemli kurallar dizgesidir” ifadelerini kullandı.
Bu tablo ne yazık ki ahlaki çöküşün, daha açık bir ifadeyle “ahlaksızlığın zirvesi”dir. Temennimiz; milletin değerleriyle bağını koparan bu görsel kirliliğin geri dönüşü olmayacak şekilde hayatımızdan çekilmesi değil, tam tersine aklın, inancın ve ahlakın yeniden sahneye çıkmasıdır. Dua ve mücadelemiz; bu zırvalığın, bu ruhsuz kurgu dünyasının toplumsal hayatta karşılık bulmaması içindir. Unutulmamalıdır ki güçlü toplum, güçlü senaryolarla değil; güçlü aile, güçlü değerler ve sağlam karakterlerle inşa edilir.
Bakmadan Geçme