Zeki Taşkıran

Lübnan'dan Bayram Notları...!

Zeki Taşkıran

Bayramdan 2 gün önce İHH İnsani Yardım Vakfı gönüllüsü olarak Lübnan’da bulunan Filistinli mülteci kamplarına kurban dağıtım ve yardımda bulunmak üzere yola çıktık. 4 günlük bir program dolu dolu geçti. Burada ki hayata dair notlarımı ve hissiyatımı affınıza sığınarak özetle paylaşmak istiyorum.
    
1948 yılında İsrail kurulurken, hapsedilen ve sürgün edilen on binlerce Filistinli kardeşimizin bir kısmı da diğer çevre İslam Ülkeleri gibi Lübnan sığınmışlar, daha sonra 1963 ve 70‘li yıllarda yine sığınmacı olarak Lübnan’a geçmiş on binlerce Filistinli kardeşimiz.  İşte bu bayramda Filistinli mültecinin kamplarına misafir olduk. Bizimle birlikte başkaca Türk kardeş yardım dernekleri ve Katarlı kuruluşlarda yardım için bu kamplarda idi. Filistinli mültecilerin kaldığı 6 kampın tamamında yardım ve gözlemde bulunmak için gruplara ayrılmak zorunda kaldık. Benim de içinde bulunduğum grup, 3 kampta faaliyette bulunduk. 
    
74 yıldır yurtsuz ve sahipsiz olan Filistinli mültecilerden yaklaşık 18 bininin kaldığı Burj El Barajneh kampında İHH olarak kestiğimiz kurban paylarını dağıtmak için gittiğimizde gördüğümüz manzara dehşetti. Kamp yıllar öncesinde kurulurken çadır, sonra tek katlı evler sonra nüfus çoğaldıkça 10 yılda bir evlerin üstüne 1 kat atılarak bugüne 10 katlı bina olarak gelmiş. Google yada Youtubeden “Burj El Barajneh kampında İHH” diye girdiğinizde göreceğiniz foto ve izleyeceğiniz videolardan niye dehşete düştüğümü anlarsınız kardeşlerim. Elektrik hatları yerden 2,5 metre yüksekten geçiyor. Bu arada elektrikler genelde kesik. Su boruları da aynı şekilde ortalarda geçiyor. Sokakların genişliği 1 metre genişliğinde, hatta bazı yerlerde 2 insan bir arada geçemeyecek darlıkta. En dehşet verici durum ise şebeke suyu olarak bu kamplarda tuzlu deniz suyu akıyor. Arıtma sorununu ve elektrik sıkıntısını İHH’dan arkadaşlarımız raporlayıp çözmek için genel merkeze bildirdiler. Koca kampta gıda ve ilaç sıkıntısı had safhada. Temizlik ve hijyen hiçyok. Çöplerin kaldırılacağı bir yer yok. Katlı açık cezaevi tabiri çok uygun bir nitelendirme olur kanısındayım. Rabbime sonsuz şükretmeyi ve halimden hiç şikayetçi olmamayı burayı görünce öğrendim.
    
Bir sonra ki durağımız; Ayn El Helva kampı. 120 bin Filistinli mültecinin yaşadığı yarı açık cezaevi olarak niteleyebileceğimiz bir kamp! Bu kampa giriş ve çıkış tek kapıdan. Buranın giriş ve çıkışı Lübnan askeri tarafından didik didik aranarak gerçekleştirilmekte. Kampın etrafı 5 metre yükseklikte beton duvarla çevrili. Kampın içine girdikten sonra 120 bin kişilik kamp onlarca mahalleye bölünmüş. Kimisi Hizbullah’ın, kimisi İslami Cihad Örgütünün, kimisi Hamasın, kimisi El Fetih’in mahallesi ve grupları. İçeride her örgütün ayrı silahlı elemanları bekliyor. Tabiri caizse “yaşasan da aynı ölsen de aynı” sözü bura için söylenmiştir herhalde. Yine açlık yine sefalet yine esaret… Mülk edinme hakkı yok, ikametgah hakkı yok. 74 yıllık vatansızlık… 4 günlük yoğun kurban, gıda, vs yardım dağıtımı sonrası dönüş moduna geçtikten sonra partner derneklerle istişare toplantısı gerçekleştirdik.
    
Lübnan’da ki hayırsever işadamlarının öncülüğünde kurulan partner dernekler ile yapılan istişare toplantılarının sonunda gördük ki Lübnan, çok mezhepli çok dinli ve karma karışık bir devlet. Burada yaşayan mülteciler dahil Müslümanların durumu çok vahim. Hem Hizbullah-Şii hem Dürzi hem Hristiyanlar tarafından yönetim ele geçirilmeye çalışılıyor. ABD siyonizmi ile Fransız sömürüsü hakim. Suudi ambargosu Katarı engellemekte. Türkiye hiçbir şekilde yok. Sünni, Şii, Dürzi ve Hristiyanların arasında kalmış yüzbinlerce Filistinli mülteci hayatta tutunmaya çalışıyor. Rabbim İHH İnsani Yardım Vakfı başta olmak üzere bu coğrafyayı unutmayan tüm kişi ve kuruluşların eksikliğini vermesin. Rabbim biran evvel İslam coğrafyasına birlik ve beraberlik nasip etsin.    

Yazarın Diğer Yazıları