Necip Cengil

Şehrin Emini Olmak

Necip Cengil

Belediye başkanı seçmenin iki aşaması var; ilki başvuranların içinden bir ismi partinin adayı olarak belirlemek, ikincisi seçmenin oylarıyla en çok oyu almak. Her iki aşamada da “şehrin emini” olan/olması gereken kişiyi belirlemiş olursunuz. Eğer iki aşamayı da geçen şahıs “şehrin emini” olursa her iki belirleyicinin yüzü ağ olur, isabet etmiş olurlar. Aksi halde şehri yanlış kişilerin eline teslim etmiş olmanın yükü hepsinin omuzuna binmiş olur.

“Şehrin Emini” olarak seçilen kişiler de mesela “İmar Emini” “Fen İşleri Emini” “Su ve ona bağlı işler emini” “Hesap İşleri Emini” “Bilgi İşlem Emini” “Sosyal İşler Emini” “Çevre İşleri Emini” gibi her belediyenin belki kendi iç işlerinde belirledikleri “eminlikler” seçer veya atarlar.

Tüm “Emin” lerin işi, gerçekten “Şehrin ve Atandığı İşin Emini” olmaktır. Zira emaneti teslim almışlardır. O emaneti hakkıyla taşımaları gerekir. Yapacakları ihaleler, doğrudan alımlar, imar işlemleri gibi işlemlerde usulsüzlük yapmamalılar. 

Bugüne kadar duyduklarımızı, yani kulaktan kulağa yayılanları hatırlayarak ve hatırlatarak konuyu izah etmeye devam edelim.

“Efendim ihaleler şeffaf değil ve aslında daha az rakama mal olacak ihaleler şişirilerek yapılıyor ve aradaki fark, şehrin/ kamunun kasasından çıkıp birilerinin cebine giriyor” denildi, işittik, üzüldük ama üzüldüğümüzle kaldı ve araştırılmadı.

“Efendim doğrudan alımlarda, faturalar şişirildi, “şişme farkı” birilerinin cebine aktı” denildi, işittik, dinledik, üzüldük ve üzüldüğümüzle kaldık. Araştırılmadı, soruşturulmadı veya bunlar yapıldıysa da haberimizi olmadı ve usulsüzlükle suçlanan kişiler ellerini kollarını sallayarak şehrin damarlarında yol almaya devam ettiler.

“Efendim filan kurumda işi alınanların maaşları ödendi, bir kısmı kendilerinden, elden geri alındı, o para nereye gitti, gidiyor bilinmez” denildi. İşittik, dinledik, üzüldük belki içimizden ismi geçenlere hakaret ettik ama öyle kaldı. Araştırıldı mı, gereği yapıldı mı, hayır veya biz bilemiyoruz.

“Efendim adam kuruma giriyor, atadıklarına en galiz hakaretleri yapıyor, aşağılıyor, onları iradesizleştiriyordu” denildi. Ne yaptık, bundan yönetici olmaz diyebildik mi, demedik. Yapacağını yaptı, çekti ve gitti, sonradan arkasından “ohooo daha bilmediğiniz neler var” demeye başladık. İyi de bu yaklaşımımız usulsüz değil mi? Karıştırma, işine bak dedik ve geçiştirdik.

Yani “emin” diye atananlar emanete ihanet etti denildi, konuşuldu ve konuşulduğu ile kaldı. Eminlik zinciri kendi silsilesi içinde kırıldı, darmadağın edildi.

Bunları yazarken isim vermek gerekmez. Evet, konuşanlar isim de verdiler. Lakin mesele sadece isimler değil, usulsüzlüğün yollarının kapatılması meselesidir. İsimlerin tespiti ilgili birimlerin işidir. Konuşulanların doğruluk paylarının açığa çıkarılması da ilgili birimlerin uhdesindedir.

Soru şu: usulsüzlükler konuşulurken, ilgililer sus pus, ilgisiz ise yukarıda yazmaya çalıştığımız “eminlikler” “emin olunan” olarak kalır mı?

Kalmaz zira insan günaha meyillidir ve kurallar işletilmez ise usulsüzlükler güle-oynaya sergilenir, üzerlerine bir de kahve keyfi çekilir.

Şehrin Emini kurumların eminlerini belirler, dedik. Bunda en önemli kıstas emanet bilinci oluşmuş kişiler belirlemek, emanet bilinci oluşmuş kişiler arasında da ehliyet ve liyakat kıstaslarıyla meseleye yaklaşmaktır. 

Mesela “bizim adamımız” gibi tuhaf kabuller vardır. “Bu arkadaşı niye atadık” diye sordunuz diyelim “efendim o arkadaş bizim adamımız, sözümüzden çıkmaz, itaat eder” gibi bir cevap aldınız. Bu atama, belirleme şekli ehliyet ve liyakat esasıyla yapılmıştır diyebilir miyiz, diyemeyiz! Ehil ve liyakat sahibi kişiler arasında itaat özelliği olanları seçebilirsiniz ancak itiraz edebilen, öneri getiren kişileri seçmek şehrin yarınları için daha gereklidir.

Her defasında aynı şeyler konuşuluyorsa, baştan beri kurallar doğru işletilmiyor demektir. Her gelen belki “kendi kadrolarıyla çalışma hakkına” sahip ama emanet bilinci, ehliyet ve liyakat kıstasları işletilmiyorsa “kadroların emin olmayışı” şehri zarara uğratır. Her defasında iyileşmesi zor urlar bünyeye yerleşir.

Bütün bunlarla birlikte, yazılamayan nice hatalar zinciriyle birlikte her sorumlu kişinin “şehrin emini”  “atandığı kurumun emini” olup olmadığını sorgulaması gerekir. Kendisini sorgulayamayan kişiyi düzeltmek zor hatta mümkün değildir, en fazla ceza verirsiniz. O da “yine yırttık” der, kuralsızlığı, güvensizliğiyle şehre, hayata zarar vermeye devam eder.

Yorumlar 1
Cevdet Arslan 05 Mayıs 2024 21:38

Üstat kalemine/klavyene sağlık. Birçok şey konuşuluyor biliyorlar aslında ama, dediğiniz gibi kurallar işlemeyince ehliyet ve liyakatsız yetkiyi alan; işine geldiği menfaatine uygun davranmaya başlıyor Buda topluma zarar kamuda verimsizlik oluşturuyor.

Yazarın Diğer Yazıları