Necip Cengil

Seçenle Seçilenin Söyleşisi

Necip Cengil

Hayırlı sabahlar dedi seçen selamın verdi
Hoş geldin dedi seçilen güzelce buyur etti.
Diyeceklerim var, oy sandığına yazamadığım
Dinleyeyim o sözleri, okuyamadığım
Seni tanımıyordum, getirdiler aday ettiler, kefiliz, iyidir dediler bana
Dilerim layık olurum, bana güvenenlere, sana önerenlere…

Ha bu şehir, nicedir gün görmedi seçtiklerinden, umarım kırarsın o zinciri, şehre soluk verirsin. Umarım sırtına sandığı alıp kapatmazsın gözlerini, aklını, tüketmezsin umursamazca nefesini, enerjini. Ve yok etmezsin şehrin hayallerini.  Dilerim şehrin yitirdiği umutlarına can verirsin. Biz seni insan olarak seçtik, kendini insanüstü görmeyesin!

Bana nefes olsun, enerji olsun diye, akıl olsun diye verdiysen oyunu, sahip çıkacaksın, soracaksın, uyaracaksın, ben verdim oyu, gerisi ona kalmış, oyun mu oynar, proje mi yapar. Çeyizlik sandık gibi özel birikim mi yapar, şehre mi hizmet eder demeyeceksin. Yöneticiyi azdıran alkışlayan kitledir, seçenlerdir unutmayacaksın. Gelip el pençe divan durarak, makam odama, beni dev gibi gösteren aynalar asmayacaksın.

Şehrin sokaklarında koruma ordularımla gezip, mesai arkadaşlarıma küfür, hakaret, galiz sözler söylersem “yaşa, bravo” demeyeceksin. Söylediğim yalanlardan anlamlı hikâyeler üretmeyeceksin. Mademki oy verdim, yalan da söylese, şehrin umutlarını da tüketse, şehre kazandırması gereken zenginliği özel birikimine de katsa desteklerim demeyeceksin. Ben şehrin sırtından indikten sonra değil, sırtınıza kambur olduğumu anladığın an konuşacaksın. Basra’yı harap edip gittikten sonra kuracağın itab cümlelerinin hiçbirinin ne şehre ne bana faydası olur. 

Sen yazmadın ama ben okudum söylemek istediklerini; makam kapısından girerken karşıma çıktı sözler. Makama değer katmayacaksan, makamdan itibar edineceksen oturma dedi bazı seçmenler, yazılıydı, talim edip terbiye edindim.

Geldim, konuşalım, söyleyeceklerim var dedim dinleyecek misin? Şurada yanlış yaptın, haddini açtın desem kale alacak mısın? Yoksa gelip ziyaretine, allayıp, pullayıp, sen aslansın yaparsın dememi mi terci edersin?

Ne konuştum şimdiye kadar? Gel konuş dedim, makam odama dev gibi gösteren aynalar asma demedim mi? Ben şehrin sokaklarını doğru okuyamamış olabilirim, doğrusu bu demeyeceksen niye gelirsin? Doğrusunu söylemeyeceksen, bana ancak özel, ayrıcalık talep eden isteklerinle gelirsin. Her gelen ayrıcalık talepleriyle gelirse, kimse yolu beslemeye gelmezse, beni alkışların büyüsüne terk ederseniz, nasıl hizmet üretebilirim, şehri yıllardır terk edildiği gaflet uykusundan nasıl uyandırabilirim?

Başkan doğru dersin lakin biz böyle alışmadık. Bizi dinler gibi yapıp, biz kapıdan çıkınca, kulaklarındaki tıkaçları çıkararak, ne dedi bunlar diye dar çevrelerine sözlerimizi alay konusu edinenler gördük. Oyumuzdan başka hiçbir şeyimizi önemsemeyenlere şahit olduk. Her gelen mi böyleydi yoksa biz mi öyle olmalarını sağladık, sorgulamak lazım. Şimdi desem ki başkan sizin de kulaklarınızda tıkaç var mı, kızarsınız.

Neden kızayım. Söz o ki edeple, anlaşılır söylene ve aşikâr ola, adam o ki edeple dinleye ve silinmeyecek şekilde yaza! Yazdıklarından projeler canlana, projeler şehre umut ola!

Son sözleri birlikte söylemiş olsunlar:

Şimdi gel bir proje, öneri meclisi oluşturalım. Sen konuş, ben konuşayım, birbirimizi dinleyelim, birbirimizi tamamlayalım. Birbirini ağırlayıp duran ahbap çavuşlara dönüşmeyelim. Sözlerimiz buharlaşıp yok olmasın, sözlerimizden rahmet bulutları oluşsun diye çalışalım. Peşin hükümlü olmayalım, umutla dolmak ve mutlu bir şehrin rüyalarını gerçekleştirmek için çalışalım!

Varın bu söyleşiye hakikat deyin veya hayal işte diyerek geçiştirin, nasıl isterseniz!

Yazarın Diğer Yazıları