Necip Cengil

Çevrene Doluşanlara Uyarsan

Necip Cengil

En’am suresinde mealen “Yeryüzünde bulunanların çoğu, kendilerine uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar ve temelsiz bir tahminden başka bir şeye de dayanmıyorlar” buyuruluyor.

Yeryüzü anlamını veren “arz” kelimesi, ülke ve şehir anlamına da gelebiliyor. Yani her ne kadar ayette geçen “arz” kelimesi bütün yeryüzü anlamıyla tercüme edilmiş olsa da, ülke ve şehir manalarını da içerir. Zira özelde Mekke şehrini anlatıyor. Mesela Maide 21 ve İsra 104 te “arz” kelimesi sınırlı bir coğrafyayı, şehri anlatır.

Bu ayetin daha da özele indirgenmesi durumunda mesela şehri yönetmeye talip olanlara “çevrenize doluşanlara uyar, isabetli bir istişare ortamı oluşturmazsanız, o kalabalık zanlarıyla, kuruntularıyla, temelsiz görüşleriyle sizi yönlendirir ve sizi Allah’ın razı olacağı yoldan uzaklaştırır” diyor olabilir. Zira çoğunluk oluşturanlar sayıca çoğunluk oluşturabildikleri gibi, lobi faaliyetleriyle de baskın olabilirler. Neticede her çoğunluk hakkı, hayrı ve güzelliği temsil etmez, onlara çağrı yapmaz, bunu bilmek gerekir. Çevremizi sarıp, bakışlarımızı körleştirmek isteyenlere karşı uyanık olmamız gerekir. “Biz senin iyiliğini istiyoruz” diyen herkes aslında onu istemeyebilir ve bizi saptırmayı, yanlış yönlendirmeyi programlamış olabilirler.

Her defasında şehri zarara uğratan kişilerden bahsedilince düşündüğüm konulardan biri de bu idi. 

Şehri yönetmeye talip olup seçilenlerin veya atananların çevrelerine doluşanlar onları tabir yerindeyse yoldan çıkardı. Zaten ayette de “seni yoldan çıkarırlar” anlamı var. Yoldan çıkmak kişinin kendi arzusu olabilir ve çevresi onu bu yönde besleyebilir veya kişi iyi şeyler yapmanın peşindeyken çevresine doluşan kalabalık onu saptırıp, kendi kirli emellerine alet edebilirler. Haliyle sağlıklı bir istişare ortamı oluşturmak gerekir. Yakayı birilerine kaptırıp sonra da “bunlar beni yoldan çıkardı” demekle kurtulamayız. Nitekim Ahzab suresinde de buna vurgu var "Ey Rabbimiz, doğrusu biz başkanlarımıza ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan saptırdılar" ” "Ey Rabbimiz, onlara azabı iki kat ver. Onları büyük bir lanetle rahmetinden kov" (diyecekler)."

Ayrıca “Her insan topluluğunu önderleriyle, imamlarıyla, liderleriyle birlikte çağıracağımız o günde” ayetini de unutmamak gerekir.

Görüşlerimizi etkilemeye, yönlendirmeye, kafalarındaki kurnazlıkları bizimle gerçekleştirmeye çalışanlara dikkat etmez isek, uyandığımızda çok geç olabilir. “Beni şunlar etkiledi, onları cezalandırın” dememiz bir anlam ifade etmez. Tabi öncü biz isek ve çevremize kendi kirli işlerimizi dikte ettirip yaptırmışsak, o zaman da onların “bizi başımızdakiler etkiledi, onları cezalandırın” demeleri boş bir söylem olur.

Çevremize doluşanlar; araya birilerini koyarak veya olmayan özellikleri varmış gibi kendilerini süsleyerek bize yaklaşabilirler. Mevlana “Acı suda tatlı suda berraktır. Sakın görünüşe aldanma” der. Yine “İnsan şeytanları da, çarpılarak şeytan cinsinden olmuşlardır. Şeytan birisini kandırmada aciz oldu mu, bu çeşit insanlardan yardım ister” demektedir bir başka sözünde… Bize yaklaşmaya, çevremize doluşmaya çalışanlara aklımızın, bilgimizin, kalbimizin, tecrübemizin ve istişare pencerelerini açarak bakmalıyız. Yalnız ciddi bir sorunu burada hatırlatmam lazım: Eğer kendimizi yenilemiyorsak, okumuyorsak, bilgimizi tahkim etmiyorsak fi tarihinde kalmış aklın, depoda yıllanmış ve artık neredeyse aflatoksin üreten bilginin, istişare etmeye dair ilmi yetersizliğin etkisi de bizi yanlışa sürükler.

Duyuyorum filan milletvekili, filan itibarlı kişi falana kefil olmuş, önermiş, bu arkadaş şurada olacak demiş. Kıstasları ne, neye göre önerdiler, ne kadar tanıyorlar, sadece aynı “aile bağı” veya “hizip örgüsü” veya “ideolojik çevre etkisi” mi var? 

Adalet bir şeyi yerli yerine oturtmak olduğuna göre, eğer önerdikleri kişiler, geldikleri makamda şehre, ülkeye zarar verirse yaptıkları “adaletsizliğin” hesabını veremeyeceklerini düşündüler mi? 

Ve yetkili kişilerin çevrelerine doluşarak aslında ondan nemalanmak isteyenler kursaklarına ateş biriktirmiş olacaklarını tefekkür ediyorlar mı?

Yoksa “günü kurtarmak” diye bir inanışları mı var? Eğer böyleyse bu kurtuluş mu batış mı, iyice düşünsünler!

Yazarın Diğer Yazıları