Malatya'da sahte kayısı şoku: İhracat darbe alır
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, sahte kayısıların Malatya ürünü gibi raflara sürüldüğünü, bu durumun hem iç piyasayı hem de ihracatı tehdit ettiğini söyledi.

İhracatımız darbe alır
Türkiye'nin büyük tehlikede olduğunu söyleyen Ağbaba, "Türkiye'de kayısının ithalatı yasak. Özbekistan, İran gibi ülkelerden Türkiye'ye kaçak yollardan kayısı getirildiği söyleniyor. Üzerinde Malatya kayısısı yazıyor ama bakınca kalitesinden anlaşılıyor. Bu iş umarım atlatılır ve eğer 1 yıl kayısı tutmazsa ihracatımız darbe alır." dedi.
İmaj açısından kötü
Sahteciliğe karşı bakanlıkla iletişime geçtiklerini ifade eden Ağbaba, "Ticaret Bakanlığı'yla iletişime geçtik, durumu izah ettik. Başka ülkelerden gelip kalitesiz kayısılar, Malatya kayısısına darbe vuruyor. Tüm dünyaya Malatya kayısısı diye gönderiliyor. Bu durum imaj açısından kötü. Türkiye pazarında da yer alıyor. Bu ürünler kontrolsüz şekilde piyasaya sürüldüğü için sahtecilik artış durumda. Sadece kayısı değil, diploması sahte, köftesi sahte. Adeta sahtekârların yaşadığı bir Cumhuriyet’e dönüşmüş durumda. Bunun önünde denetimsizlik, başıboşluk yer alıyor. Kendini muhafazakâr olarak ifade eden ülkede domuz eti tüketimi hiç olmadığı kadar artmış durumda. Nereye gidiyor bu? Kim yiyor bunları? Köfteye katılıyor, et ürünlerine katılıyor. Malatya kayısısı da böyle sahtelikle karşı karşıya. Sadece lafta muhafazakârlık, lafta dürüstlük." değerlendirmesinde bulundu.
Kayısı ihracatının yüzde 80'i Malatya'dan
Malatya'daki kayısının yüzde 100'ü donda etkilendiğini belirten Ağbaba, “Badem, ceviz ve kirazı da yaktı. Ağaçların dalları yanmış durumda, donun etkileri 2025'te değil, 2026'da da devam edecek. Malatya kayısısı don vurmadan önce 150 liraydı. Dondan sonra bir anda 450 liraya yükseldi. Bu fiyatların çiftçiye etkisi olmadı. ABD'den Brezilya'ya kadar ihracat yapıyoruz. Dünya kuru kayısı ihracatının yüzde 80 ila yüzde 90'ını Malatya karşılıyor. Malatya kayısısının kalitesi yüksek ve raf ömrünün uzun olması artı avantaj sunuyor” ifadelerini kullandı.
Çiftçi sayısı 24 yılda 3 milyon azaldı
Çiftçi sayısındaki düşüşe dikkat çeken Ağbaba, "2001 yılında 65 milyon nüfus varken, çiftçi sayısı 7,5 milyon civarındaydı. Şimdi nüfus 85 milyon civarında, neredeyse 20 milyon arttı. Oransal olarak baktığımızda çiftçi sayısı düşüyor. Bunun sebebi, genç nüfus artık tarım yapmıyor. Fidan pazarlarını gezdiğimizde ortalama müşterin 60 yaş ve üstü olduğu söylendi. Gençler tarımdan kopmuş durumda. Çünkü daha önceden insanlar arpadan, buğdaydan evini geçindirip, traktörünü, evini alırken; şimdi 500 dönüm ekin ekerek yaşamasını sürdürmesi mümkün değil. Genç nüfus şehirlere göç ediyor. Bunun sebebi tarıma bakış. Tarım ülke üzerinde yük gibi gözüktü. Saman bile ithal. Hayvancılıkta öyle oldu. Türkiye artık eti başka ülkelerden satın alır oldu." ifadelerini kullandı.
Satan için ucuz, alan için pahalı
Çiftçi açısından fiyatların düşük, tüketici açısından yüksek olduğuna vurgu yapan Ağbaba, "Şeftali yemeyen, kiraz yemeyen insanlar var. Niye? Fiyat pahalı olduğu için. Üreten için pahalı değil, ama alan pahalı. Satan için ucuz. Bir gıda kriziyle karşı karşıya Türkiye. Ne yapılmalı? Derhal çiftçiye destek olunması lazım. TARSİM'in kapsamının genişletilmesi lazım. Borçların ertelenmesi lazım. Gelişmiş ülkelerde çiftçiye devlet destek verir. Bizim devletimiz de destek vermeli, krediler faizsiz olmalı. Mazottan vergiyi kaldırması lazım. Tarım Bakanlığı'nın en önemli görevlerinden birisi çiftçiyi yönlendirmesi. Böyle birkaç yıl daha giderse, o 4,5 milyon çiftçimiz yarı yarıya düşer ve her yıl çiftçi sayımız azalmaya devam eder." dedi.
Çiftçiyi yük görürsen olacağı bu!
Eskiden tarımda kendine yeten ülkelerden biri olduğumuza vurgu yapan Ağbaba, "Bu siyasetle ilgili bir durum. AKP bunu siyaset olarak gördü. İneği Çek Cumhuriyeti'nden ithal ediyoruz, eti Brezilya'dan Arjantin'den alıyoruz. Sen çiftçiyi kendi üzerinden yük olarak görürsen, çiftçiyi desteklemezsen olacağı bu. Sadece tarıma yönelik değil, Türkiye'nin tamamında bir plansızlık var. Çiftçi bilgilendirilmiyor. Bu yaşadıklarımız sürpriz değil. Dışa bağımlı, her şeyini dışarıdan ithal eden, kendi çiftçisini desteklemeyen, tarımı yok etmeye çalışan bir siyasetin ürünü bu yaşadıklarımız." dedi.