Vahdettin Yiğitcan

DEİZM DE NEREDEN ÇIKTI DEMEYİN

Vahdettin Yiğitcan

Evet, muhterem hazirun, doğru oturacağız ve dosdoğru konuşacağız...

Köy orijinli görgüsüz dindarlık, sonunda, ultra lüks bir yaşam özleminin yanında deizme meyyal bir gençlik yetiştirdi...

Bu ülkenin, yani yeryüzünde eşi benzeri olmayan muhteşem güzel ülkemizin nerelerden nereye geldiğini ve de nereye gitmekte olduğunun idraki bizleri sarih berrak neticelere götürecektir...

Fidan gibi gençlerimiz iyi dinlesinler; yaşlılarımız ise bir zahmet hafızalarını bir bir yoklasınlar...

Sû-i niyetli, daima inkâr içinde olan malûm kesimler istisna, onlara ne yapsanız da yaranmanızın imkân ve ihtimali yoktur...

Lütfen hatırlayalım, biz yaşlı başlı insanlar için daha dün denecek kadar yakın bir geçmişte bu güzel ülkenin halini...

Fırtınalı bir denizde kağıttan bir gemi gibi nereye savrulacağı meçhul bu ülkenin, sabahında başka akşamında bambaşka sallantılar yaşayan yarınından ümitsiz vatandaşlarıydık...

Ben, sözünü ettiğim o yıllarda orta halli bir gazeteci olarak İstanbul'da yaşam savaşı veriyordum...

Mağduriyet ve bir türlü yakamızı kurtaramadığımız mahrumiyetlerimizden teker teker dem vuracak değilim...

Ancak şu kadarını söylemekle yetineceğim...

Muayene olabilmek için gecenin üçünde kalkar dördünde sıraya girer ve bütün günümüz hastane koridorlarında koşuşturmakla geçerdi.

Reçeteye yazılan ilacı bulup bulamamak da şansa kalmıştı...

Ortanca oğlumu Ok Meydanı SSK hastanesinde ameliyat ettirebilmek için doktorun özel muayenehanesine "vizite" ücreti ödemişliğim vardır.

Çöp dağları İstanbul'un kaderi olmuştu... Genç nesillere şaka gibi gelir...

Her gün değişen fiyatlar nedeniyle milletin yarın tasavvuru altüsttü...

1994'ü takip eden yıllarda Refah Partili belediye başkanları yerel yönetimlerde iktidara geldiklerinde yaptıkları adam gibi hizmetleriyle özellikle de büyük şehirlerde millete rahat bir nefes aldırttılar...

Evet, o yıllarda büyük bir şevkle yola çıkan o efsane belediyeciler İstanbul'u yaşanabilir bir şehir kıldılar...

Devam eden yıllarda ise tüm yurtta test edilen Refah Partili başkanların yönetimlerindeki belediyelerin başarısı vatandaşlarca 2002'ye gelindiğinde AK Parti için referans olarak değerlendirildi...

2002 Kasım ve 2018 Mayıs, aradan 16 yıla yakın bir süre geçmiş.

AK Parti o günden bu güne iktidarda... Dile kolay telaffuz etmesi...

Ne badirelerden geçerek ne hıyanetlerden sıyrılarak bu günlere erişti...

AK Parti Hükumetlerinin yaşadığı tüm engelleme ve sıkıntıların tamamı milletin gözü önünde meydana geldi...

AK Parti'nin iktidar koltuğunda verdiği mücadelenin ve yaptığı hizmetlerin dökümünü çıkarmak sınırlarımızı çok aşar...

DANANIN KUYRUĞUNUN KOPTUĞU YER

Dindar kimliği ile temayüz etmiş köy kompleksli AK Partili yöneticilerin şaşaa ve lüks düşkünlüğü genç kuşakların dikkatinden kaçmadı... Kimi belediye başkanlarının istifaya davet edilmeleri çok çeşitli istifhamlara yol açtı...

İktidar dönemi boyunca "Dindar Gençlik" yetiştireceğiz söylemini sözde bırakarak, altını maalesef boşalttı AK Parti...

Recep Tayyip Erdoğan'ın canhıraş verdiği mücadele ve projelerinin arkasına saklanan gözü dönmüş AKP'liler ise davulcu yellenmesi rahatlığıyla bildiklerini okumaktan imtina etmediler...

Liyakatin yerine arkası güçlünün tercih edildiği bir istihdam anlayışı ile karşı karşıya kaldı millet...

İnsan fıtratına ağır gelen bu tutum ve davranışlar özellikle gençlerimizi dini değerlerin samimiyetini sorgular hale getirdi...

DEİZME GİDEN YOLDA

Diyebilirsiniz ki AK Parti Hükumetleri ile deizmin ne alakası var?

Evet, ben de tam bu noktada rehavete kapılmadan zihnimizi bir bir yoklayalım diyorum...

Son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda yeni yetişen gençler arasında deizmin yayılma istidadı gösterdiğine işaret ediliyor...

Bu durumun sebepleri üzerine kafa yormamız gidişatın ciddiyeti açısından kaçınılmaz yükümlülük...

Gençler bizim gençliğimiz...

Bilindiği üzere din, yani iman ettiğimiz İslam, şekli ibadet mükellefiyetlerinin yanı sıra, adaleti, dürüstlüğü, merhameti, hakkaniyeti ve tevazuyu da emreder... Bu meziyetlerin ifası da birer ibadettir...

Kibri, adaletsizliği, zulmü, haksızlığı ve her türlü aşırılığı da yasaklar...

Din denildiğinde elde olan bu ölçüler her mümine uygulanabilecek adeta test gibidir...

"Aleme Verir Talkını Kendi Yutar Salkımı" öz deyişinde olduğu gibi çelişik davranışlar ister istemez genç zihinlerin zehirlenmesine yol açmıştır.

Evet değerli hazirun, dünya bildiğimiz o eski dünya değil...

Bilgi ve haberleşme an sekmeksizin dünyanın öbür ucuna sıcağı sıcağına saniyeler içerisinde ulaşıyor...

Bu akıl almaz hızlı iletişim imkânlarını da genç kuşaklar uzmanca kullanıyor...

Hiçbir şey gizli kapaklı kalmıyor...

Düne kadar inancı gereği taktığı başörtüsü nedeniyle mağduriyetler yaşayan bayanlara merhamet duygusuyla destekler verilirdi...

Şimdi ise türbanlı ablaların birden bire son model otomobillerin direksiyon başında görülmeleri iktidar rantı olarak değerlendiriliyor...

Milyon dolarlık, korunaklı yalıtılmış sitelerde her türlü konforu haiz daireler sıradan vatandaşlarda tahayyül ötesi bir erişilmezlik hissi uyandırıyor...

Ve bu daireler günün yirmi dört saati televizyon, radyo, gazeteler ve internet sitelerinde cayır cayır reklamlarla satılıyor...

Bu paraları kimler nerelerde hangi işlerden kazanıyor?

"Caprice Gold Maldives, Ebu Eyyub El Ensari House" Maldivler'de keyif sürme projesi...

Ebu Eyyüb El Ensari ismi projeye ulvi bir boyut kazandırıyor...

Sonradan görme dindar çevrelerin hangi bastırılmış özlemler içerisinde olduğunun çok basit bir dışa vurumu Maldivler...

Dindarların dizginlenemeyen nefsani arzuları her fırsatta ve her zeminde kabak gibi açığa çıkıyor...

Genç insanlar ise dindarlarını dizginleyemeyen dinden. Allah'a sığınmakta buluyorlar çareyi benim dindar muhteremlerim...

DEMİRHAN KADIOĞLU ÇOCUKLARA UMUT AŞILADI

İstanbul'da1994 yılında bir gazetede çalışırken gazeteci arkadaşım Ahmet Kekeç tanıştırmıştı sevgili Demirhan Kadıoğlu ile fakiri.

Alabildiğine saygılı, konuşurken tane tane kelimelerin hakkını vererek telaffuz eden ve müthiş sakin tabiatlı güleryüzlü bir insandı Demirhan. Malatya'ya geldiğinden geç haberim oldu... Geleceğinden haberim olsaydı ne yapar eder "Hoş Geldin" ziyaretine giderdim... Kısmet değilmiş... Gelelim haberimize:

Malatya Büyükşehir Kent Konseyi Çocuk Meclisi’nin organize ettiği “Yazar Olacak Çocuk” etkinliği çerçevesinde yazar öğrenci buluşmalarının misafiri yazar ve çizer Demirhan Kadıoğlu idi.

Büyükşehir Kent Konseyi Fethi Gemuhluoğlu konferans salonunda düzenlenen söyleşi programına 91 Bin Dev Öğrenci Ortaokulundan 75 öğrenci katıldı.

Demirhan Kadıoğlu, öğrencilere çok samimi açıklamalarda bulunduğu sohbetinde, hayata çok zor şartlar altında başladığını,  yetiştirme yurtlarında yetiştiğini, hayatın zorluklarıyla çocuk yaşta karşılaştığını ve zaman zaman çeşitli problemler yaşamasına rağmen hayata hiçbir zaman küsmediğini belirtti.

Yazarlık hayatına ise 1985 yılında gazetecilikle başladığını ifade eden Kadıoğlu, gazetecilik hayatında çizgi romanla ve karikatürle uğraştığını söyledi. Kadıoğlu, çocukluk döneminde imkansızlıklar sebebiyle kitaplara ulaşmanın zor olduğunu, şimdiki çocukların kitaplara ulaşmasının daha kolay olduğunu ifade etti.. Çocuklara kitap okumaları noktasında tavsiyelerde bulunan Kadıoğlu, “her kitabın ayrı bir tadı var mümkün olduğu kadar bütün kitapları okumaya çalışın” dedi.

Sohbet sıcaklığında geçen konuşmada çocuklar Demirhan Kadıoğlu’na, çok çeşitli sorular yönelttiler. 

Söyleşi programının sonunda Kadıoğlu, öğrencilerin resimlerini çizerek, kitaplarını imzaladı.

Öğrenciler yapılan söyleşi programından memnun kaldıklarını belirterek, Demirhan Kadıoğlu’na ve Büyükşehir Kent Konseyi Çocuk Meclisine teşekkür ettiler.

KENDİ DİLİNDEN DEMİRHAN KADIOĞLU

1966’da İstanbul’da doğmuşum. İlk, orta ve lise öğrenimimden sonra çeşitli meslek dallarında görev aldım. Fotoğrafçılığın ardından 1983’te Yeni Nesil Gazetesi’nde “kamera” bölümünde, daha sonraki yıllarda Can Kardeş çocuk dergisinde fiilen çalışmaya başladım... Burada çizgi roman ve renklendirme çalışmalarına başladım. 2000’de Can Kardeş Yayın Koordinatörü olarak görev başına geçtikten sonra, hikaye, masal ve çizgi roman çalışmalarını da yürüttüm.

Yedi yıl sürdürdüğüm Can Kardeş Dergisi Koordinatörlüğünden sonra Bizim Radyo Haber Müdürlüğü olarak devam ettirdim. Yeni Nesil gazetesinin arka sayfasında siyasi karikatürlerle başlayan çizim hayatı, iç sayfalara da günlük çizgi roman ve bant karikatürlerle devam etti...

Çeşitli kanallarda televizyon programları yaptım. Dost TV’de “Ne var Ne yok,” “Demirhan Abi’den masallar” programını üstlendim.

Haftanın altı günü Hilal TV’de “Çiz Bakalım” programının hem yapımcısı, hem sunucusu olarak program yaptım.

“Moralhaber.net” sitesine günlük siyasi karikatürler çizdim.

UMRE VE HAC YOLCULARINA BEDAVA KÂBE ANILARI

Malûm Mübarek Ramazan ayına bir kaç gün kaldı.

Ramazana yaklaştıkça müslümanları bir yıl bekledikleri bu ayın uhrevi ulvi heyecanı kuşatır..

İftar, Teravih, Sahur derken camilerde mahyalar, mukabeleler, sosyal hayatımızın zenginliğine bakar mısınız?..

Ramazan ayının adı ahalinin diline düşer düşmez tatlı bir beklenti içine girilir...

Günümüzden kırk elli yıl öncesine gidersek çok daha fazla teşrifatla karşılanırdı Ramazanlar...

Evlerde Ramazan gelmeden temizlikler yapılır, köşe bucak pırıl pırıl ışıl ışıl temizlenirdi...

Bayrama yakın bayram temizliği, illâ da misafir odaları... Aynalı, cam raflı, züccaciye vitrini büfeler... Kaneviçeler...

Her daim dilimden düşürmediğim cennet hatunu rahmetli biricik annem ne titiz, tirendaz bir kadındı...

Annemin temizliği, becerikliliği ve yemekleri konusunda ustalığı çevremizde daima saygıyla anılırdı...

Söz Ramazan'dan açılınca ister istemez  mümine ve mütevekkil rahmetli annemden söz ettim..

Ramazan alışverişleri... Ramazan’nın olmazsa olmazı, Allah ne verdiyse, çeşit çeşit iftariyelikler...

Yine bildiğiniz üzere Ramazan ayında umre ziyaretleri sıklaşır...

Doğrusu Ramazan ayında yapılan umrenin manevi hazzı ise çok yüksektir...

Oruçlu bir müslümanın dünyanın dört bir yanından gelen kardeşleriyle Kâbe'de bir araya gelmesi, insanın ömründe ender yaşayacağı sevinçlerin başında gelse gerek...

Düşünebiliyor musunuz, dünyanın bilmem neresinden gelen bir mümin kardeşinle omuz omuzasın...

Gözlerindeki ışıltı seninkiyle aynı...

O muhteşem "Hicret"i birlikte yaşamış gibisiniz...

Bilal'in sesinden aynı ezanı dinlemişsiniz sanki...

Bu güzelliklerin tadına varabilmek için...

Efendim sözü daha fazla uzatmayacağım...

Değerli Münib Engin Noyan’ın Kâbe Anılarını anlattığı videoyu dinledim...

Kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi...

Bilindiği gibi umre ve hac yolcuları yüklerini denkleştirirken ben de onlara güzel bir ikramda bulunayım istedim...

Aşağıda verdiğim internet adresinde o konuşmayı mutlaka dinlesinler ve fakire de o beldelerde dua etsinler... https://www.youtube.com/watch?v=5E5D6cLkoyg  

ORTAM SANAL TEHLİKE GERÇEK AİLELER SORUMLULUK SİZDE

Halkla İlişkiler ve İletişim Uzmanı Gülsüm Karapınar'ın kaleme aldığı yazıda internet ortamındaki çocuklarımızı bekleyen muhtemel tehlikelere dikkat çekiliyor... Ailelerin sanal ortam diyerek konuyu hafife almamalarına vurgu yapılan yazıda ortam sanal ama tehlikeleri de bir o kadar gerçek deniliyor...

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte “sokakta oynayan çocuklar” devri kapandı, sanal ortamda kendi “sanal sokaklarını kuran çocuklar” devri başladı. Artık ebeveynler olarak uyarı dilimizi de teknolojiyle birlikte güncellememiz gerekiyor. Eskiden anne babalarımız, bizleri sokaktaki tehlikelere karşı ikaz ederdi; bizler ise buna ek olarak çocuklarımızı sanal dünyanın tehlikelerine karşı uyarmak zorundayız. Çünkü “sanal sokaklar”a da en az gerçek hayattakilere olduğu kadar dikkat etmek gerek. Tanımadığı insanlarla yazışan, konuşan çocuklarımız; kimi zaman tehdit, taciz ve zorbalıkla karşı karşıya kalabiliyor.

On yaşındaki bir çocuk, basit bir bilgisayar oyunu oynarken birden ekrana düşen gayrı ahlaki bir yazıyla ya da görselle karşılaşabiliyor. Yaşıtı zannederek bilgisayar kanalıyla iletişime geçtiği kişi, pedofili hastası bir yetişkin çıkabiliyor. Çocuklarımız sanal ortamda konuştukları kişinin beyanına öylesine güveniyorlar ki en özel bilgilerini dahi çekinmeden paylaşabiliyorlar. İşte böyle bir “kurtlar sofrası”nda onları yalnız ve savunmasız bırakmamamız gerekiyor. Bahsi geçen bu “kurtlar sofrası”nın merkezinde ise sanal oyunlar yer alıyor. Kötü niyetli insanlar; çocuklara bu oyunlar aracılığıyla ulaşıyor, telefon numaralarından ev adreslerine kadar elde ettikleri bilgiler sayesinde, çeşitli yönlendirmelerle istediklerini yaptırıyorlar.

         HOŞ SADA

     "Hayal etmeden hiç bir icat yapılamaz,

     Kullandığımız son teknoloji de dünün hayaliydi."

           TADIMLIK

    "Girmeden tefrika bir millete,

        Düşman giremez;

    Toplu vurdukca yürekler,

       Onu top sindiremez."

Yazarın Diğer Yazıları