Nevzat Kaya

Onun Koltuk Derdi Yok, Halkına Olan Sevdası Var

Nevzat Kaya

Bu öyle makam odasına kapananlardan değil. Halkın içinden, halk gibi yaşayan bir Başkan. Kimseyi ayırt etmeden dinler. Mahallenin delikanlısı da derdini anlatır ona, emeklisi, kadını, çocuğu da...

Hani bazen dinliyor gibi yapanlar vardır ya. Bu onlardan değil işte. Notunu alır ve o talepleri ciddiyetle nasıl çözeceğini dert ederek çalışan biri.

Onun düşünce dünyasında uzaktan kumandalı bir yönetim anlayışı yok. Şehrin nabzını tutan, sokağın sesini duyan gerçek bir belediye başkanı profili var karşımızda. Koltuğunun yükünü değil, sorumluluğunu taşıyan biri. Protokollerin arkasında saklanan, yanına yaklaşınca yüzüne bakmaya çekinilen biri değil.

O şehrin ritmini kulağıyla değil, kalbiyle duyan biri. Kendisine ulaşmaya çalışanlara, dilekçe verin, mail atın diyenlerden de değil. "Gel şöyle bir otur, anlat" diyor. Bir kapıyı çaldığında, karşısına çıkan insanın gözlerinde tedirginlik değil, güven görmesi boşuna değil.

Çünkü bir yönetici makamdan çok insanı seviyorsa, işte o zaman şehir nefes alır, umut çoğalır. Hizmet sadece asfaltla, parkla, kaldırımla sınırlı değil, gönüllere dokunmakla ölçülür.

Bir de adalet meselesi var. Burası bana oy verdi, burası vermedi derdinde değil. Kişinin ne kadar oy verdiğine değil, kimin ne kadar ihtiyacı olduğuna bakan biri. Yol yapılacaksa herkese yapılacak. Çocukların yüzü gülecekse hepsinin yüzü gülecek. Çünkü şehrin sokakları, hangi görüşten olursa olsun herkesin ayak iziyle dolu. Adaletin de o ayak izlerini ayırmaması gerektiğini çok iyi biliyor. Adalet sadece mahkeme salonlarında aranmaz, bazen bir kaldırım taşının düzeltilişinde de kendini gösterir.

İlhan Başkan göreve geleli daha iki yıl bile olmadı. Gelişinin o ilk günlerini hatırlayın. Yerle yeksan olmuş bir şehir, borç bataklığı içindeki bir belediye, ödenememiş borçlardan dolayı banka hesapları bloke olmuş bir kurum.

Kendisini tanıyan bir çok kişi "kafan rahattı, kariyerin, işin gücün iyiydi, bu belanın içine neden girdin" diyorlardı. Belediyecilik gerçekten zor bir iş. Hele yerle bir olmuş, enkaza dönmüş bir şehrin yeniden ihyası, umudu tükenmiş bir halkın umutlarını yeniden yeşertmeye çalışmak ise en zor olanı.

Deprem sadece binaları yıkmadı. Malatya’nın geneli olmak üzere Yeşilyurt’ta da düzeni, güveni, geleceğe dair umudu yerle bir etti. Sokaklar enkazdı ama belediyenin içi de farklı değildi. Boş kasa, ağır borç yükü, her şeyden önemlisi yorgun bir halk. Açık konuşalım. Bu bir belediye devralmak değildi, kriz devralmaktı.

Ve bazen bir şehri yeniden kurmak için süslü cümlelere değil; cesur, hesap verebilen, halktan kopmayan idarecilere ihtiyaç vardır.

Evet, İlhan Başkan koltuğa oturduğunda ilk yaptığı şey büyük laflar etmek olmadı. "Her şey yolunda” demedi. Çünkü herşey yolunda değildi. Ne süslü afişler astı ne de pembe tablolar çizdi. Çıktı, “durum bu” dedi. Borçlar gizlenmedi. İsraf kalemleri tespit edildi. Popülist, göz boyayan işler rafa kaldırıldı. Şeffaflık dediğimiz şey tam da budur. Buna gerçeklerle yüzleşmek denir. Yani önce acıyı kabul edeceksin, sonra çözümün peşine düşeceksin. Ne de olsa tıpçı. Önce teşhis etti sonra tedaviye başladı.

Halkın arasına indi. Ama göstermelik değil, dert için. Mahalle aralarında dert topladı. Halk diliyle konuştu, halk gibi dinledi. Çünkü bu şehir, masa başından değil, yerinden kalkarak ayağa kalkacaktı.

Kaynaklar sınırlıydı ama ihtiyaçlar sınırsızdı. O yüzden “herkese her şeyi” değil, “herkese lazım olanı” yapma yoluna gidildi. Bu şehircilik biliminin “iyileştirici planlama” dediği şeydi aslında. Yani sadece bina yapmak değil, yaşamı onarmak.

Evet, bugün Yeşilyurt hâlâ yaralarını sarıyor. Elbette daha yapılacak çok iş var. Herşey yolunda demiyoruz. Ama gerçek olan bir şey var. Artık Yeşilyurt savrulmuyor. Artık plan var, yön var, irade var. Ve en önemlisi, belediyenin kapısında “yarın ne olacak?” korkusu yok.

Bana soracak olursanız depremden sonra devlet üzerine düşeni gerçekten yapıyor. Seçimden bu yana da gerek Büyükşehir Belediyesi olsun, gerek Yeşilyurt Belediyesi olsun ve gerekse de Battalgazi Belediyesi olsun üzerlerine düşeni gerçekten yapıyorlar. Belediyeler arasındaki müthiş koordinasyon ve uyum şehrin ihya ve inşasına hemen yansıdı. Bir önceki dönemi düşünsenize belediyeler birbirleriyle küs ve kavgalıydı. Bu o kadar derin bir ayrılıktı ki Malatya'da duymayan, bilmeyen kalmamıştır.

Yapılan itirazlara gelince, elbette eleştiriler önemlidir. Bunların ciddiye alınması gerekir. Fakat biraz anlayış, akıl, vicdan, izan... Yüz yıllık bir şehrin yerle bir olmuş makus talihinden bahsediyoruz. Yüzyılda yapılanı aylar içinde yapılmasını beklemek vicdani değil. Öyle kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Zaman lazım, irade lazım, mücadele lazım. Yanlışlar, hatalar, pürüzler, arızalar oluyor ve hep var olacak. Bunları söylemek, dile getirmek önemli. Fakat sırf muhaliflik olsun diye herşeye de itiraz etmek, hiçbir şeyden memnun kalmamak muhaliflik değil, mızmızlıktır.

Bu yüzden eleştiri yaparken bozmak ve yıkmak için değil, eksikliği gidermek, yol göstermek, onarmak ve yapmak için yapılır. Ahlaklı olanı budur. Vicdan bunu gerektirir.

Velhasıl içinde yaşadığımız şehir adına artık umutsuz değiliz. Gecikmeler olsa da çok değil yakın zamanda taşlar yerine oturacak. Yaşadığımız o korkunç günlere bir virgül atıp yeniden ayağa kalkmanın şükrünü eda edeceğimiz günler yakındır. İNŞALLAH.

Yazarın Diğer Yazıları