
Zindandan Mavi Düşlere
Nesibe Aldemir
Suriye’de yaşanan gelişmelere, bu tarihi günlere şahit olmanın sevincini yaşıyoruz. Suriye halkının özgürlüğüne kavuşması tükenmiş umutlarımızı yeniden filizlendirdi. Yıkılan Zalim Esed rejiminin zulmü nihayet son buldu.
Kendi vatanında vatanına hasret bırakılan insanlar, uzun süren bir esaretin ardından yeniden yurtlarına kavuştu. Bayram sevinci yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin sevincini paylaşıyoruz. Bu sevinç hepimizin ortak sevincidir.
Zalimlerin zalimliği insanlık tarihi boyunca devam edegelen bir olgudur. Firavunlar tarih boyu var olmuştur var olmaya da devam etmektedir. Onları besleyen büyüten ve diktatör haline getirenler ise Firavundan daha da zalim varlıklardır.
Menfaatleri uğruna yeryüzünü kana boyayanlar, masum insanların onurluca yaşama hakkını elinden alanlar… Bilmem kaçıncı yüzyılın kaçıncı teknoloji yılındayız. Dünyaca çağlar atlayıp bununla övünüyor haldeyiz. Tüm bu sözde gelişmişliğimizle aklımız sınırlarını aşmış ama vicdanımız yerle yeksan.
Sednaya Hapishanelerinde yaşanan insanlık dışı muameleleri izleyince insanın ne denli zalim ve duygusuz bir varlık olabileceğine şahit olduk. Rabbim ayetleriyle insanı tanımlarken insanın cahil, nankör ve zalim olduğuna vurgu yapar. Bu ayetlerin ışında zalimlerin ulaşabildikleri zalimlik seviyesine tanık oluyoruz. Bu tanıklık sarıldığımız dinin ipine sarılanan ellerimizi daha sıkılaştırıyor.
Kâinata örnek yaratılan Efendimizin biz kadınları kristal diye niteleyip değer verdiği bir dinin mensubu olmaktan mesrurdur yüreğimiz bir kez daha. Kadını inciten, aşağılayan, onurunu çiğneyen ne kadar düzen varsa yerin dibine batsın. Sözde rejim sözde savaş dedikleri türlü oyunlarla kadınların ve masum çocukların hayatını karartan eli kuruyası zalimlerin elinde kirleniyor dünya.
Kirlenen dünyanın kirine inat daha iyi yaşayıp daha iyi var olmaktır gayemiz. Suriye’de gökyüzüne hasret, kuşları tanımayan çocukların hatırına kanat çırpmaya devam edeceğiz. Sevdamızın çiçeği daha da büyüyecek içimizde. Zalime ve zulme inat insanlığın hakkını savunup onurunu korumaya mücadele edeceğiz. Yeri gelecek kucaklaşacağız yeri gelecek uçurtmalar uçurtacağız gökyüzüne. Ağaçları tanımayan çocuklarla ormanlarda kaybolacağız. Kanayan yaralarımızı birlikte saracağız.
Suriyeli kardeşlerimizin uğradıkları zulmü görmezden gelenlerle, onları dünya üzerinde zelil edenlerle aynı atmosferi paylaşmak yüreğimizi daraltıyor. “Ne işiniz var burada, gidin ülkenizde savaşın, bu ülkede mülteci olmak varmış” gibi söylemlerle ne de incittiniz gönüllerini. Düşünün ülkesini bir gecede terk etmek zorunda kalıp göç etmeye zorlanan insanların yerinde olmak ister miydiniz? Yabancı gözlerin üzerinize bıçak misali değmesinden rahatsızlık duymaz mıydınız? Sanırım hiç birimiz bu sorulara evet cevabını veremezdik. Haddimizi aşan söylem ve eylemlerle zalimlerin ekmeğine yağ sürenlerden olduk farkında mısınız?
Sednaya Hapishanelerinde akıl almaz yürek kaldırmaz görüntüleri izlerken söylediklerinden utananlarımız oldu mu? İnsanlığın onuru ayaklar altında çiğnenirken ırkın, dilin ve dinin konu edinmesi ne denli tutarlı insanlığımızla? Sözde insan hakları mahkemelerimiz nerede? Hem dünya hem ülkeler hem de insanlar neredesiniz?
Şimdi sarılın kalemlerinize ey aydınlar! Yazın yaşanmış bunca zulmü dökün sayfalara, senaryolara… Filmler çekin, romanlar yazın, tarih kitaplarına kazıyın Sednaya Hapishanelerindeki insanlık dışı muameleleri. İşkencelerle aklını yitirenleri, açlıktan ölenleri, gökyüzüne hasret çocukları, iffetiyle oynan kadınları… Şairin mısralarında dediği gibi “Her eylem yeniden diriltirsin bizi, gelin nehirler düşleyelim göl kenarında.” Gökyüzüyle ilk defa buluşan ve yıllar sonra vuslata eren gözlerle beraber yeniden açılsın g/özlerimiz vesselam.