Nesibe Aldemir

Elde var istemek

Nesibe Aldemir

İnsan doğası gereği ihtiyaçları olan bir varlıktır. Bu ihtiyaçlarının da yaşamını yitirene kadar sonu gelmiyor. Hayatta kalmamız ve yaşamı idame etmenin gereğidir bu sonu gelmeyen ihtiyaçlar. 

Abraham Maslow, İhtiyaçlar Hiyerarşi diye bir piramidin içine sığdırmış bütün ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi. Oysaki insan doğduğu eve ve çevreye göre karşılayabiliyor ihtiyaçlarını.

Örneğin sadece hayatta kalma mücadelesi veren ilkel topluluklar için diploma veya eğitim bir anlam ifade etmiyor. Doğduğu ailede şiddete maruz kalan kişi için dayaksız geçen gündür en büyük ihtiyaç. Bugün artan fahiş kira bedelleriyle karnını doyurmak ve insanca yaşam sürmek mücadelesini verenlerin en büyük ihtiyacı ay sonunu getirmektir. 

Maddi ihtiyaçlarını gidermiş sıkıntısız geçim sürenler manevi ve üst düzey ihtiyaçlara yönelirler. Peki, hepsine erişenler yani piramidin en sonunda olanlar için ihtiyaçlar son buluyor mu?

İnsanın geçmişten günümüze uzanan serüvenine göz atınca bu ihtiyaçların son bulmadığını görüyoruz. Sadece değişiklik gösterdiğine şahit oluyoruz. 

Seküler dünya düzeni bize öyle prangalar vurmuş ki ihtiyacımız olanı da olmayanı da bize ihtiyacımız gibi göstermektedir. Giymediğimiz kadar kıyafetler, bir kez giyip bir kenara attığımız ayakkabılar, kıyafetlerimize uydurmak zorunda olduğumuz renk renk çantalar… Ardı arkası kesilmeyen sertifikalar, diplomalar, ihtiyacımız olmayan bir yığın bilgi…

Belki de dönüp sormadan sorgulamadan sepetimize dolduruyoruz bunca yükü. Nerede ne zaman nasıl kullanacağımızı bilmeden sırtlandığımız bu yükler altında ezilirken yaşamanın özünde saklı olan cevheri göremiyor ve duyamıyoruz.

G/özlerimizin önüne perde gibi inen seküler dünyaya kendimizi teslim etmişiz. Bu teslimiyet neticesinde esas ihtiyaçlarımızı da yok sayıyoruz. Farkında olmadan hızla ve hazla geçen zamanın içinde kaybolup gidiyor karşılanmayan manevi ihtiyaçlarımız.

Biz bile bizi unuttuk. Kendimizi etrafımıza iyi göstermek çabasından, g/özümün içine sokulan görsellik telaşından mıdır bilinmez bize neyin iyi geldiğini, bizim ne istediğimizi sormaz olduk gönlümüze.

Elde var istemek. Daha fazlasını daha güzelini daha iyisini istedik. Elbette bunları istemek olmaması gereken bir durum değildir. İnsanın refah içinde yaşamak arzusu gayet tabidir. Yukarda da belirtiğimiz gibi insan ihtiyaçları sonsuzdur bitmez ta ki dünyadaki hikâyesi bitene kadar. 

Bizim en büyük yoksunluğumuz sadece maddi ihtiyaçlarımıza kulak vermemizdir. Manevi ihtiyaçlarımıza, kendimizi dinlemeye, sessizliğe, var oluşumuzdaki g/izleri sürmeye kör ve sağır olduk. Bu haseple topyekûn yetimliğe maruz kalmışız. Piramidin en üst seviyesine varanlarımız da grileşen dünyada mutsuz ve yalnız.

Hayat gayesi yalnızca yemek, içmek, giymek ve dahi diploma için okumak olan insanımızın ruhu boşlukta. Kalp odasının duvarında yapılacaklar, alınacakları listesi asılı olanlarımız, ne zaman fark edecek odasını saran örümcek ağlarını? Penceresini ne vakit açacak da içeriyi bir güzel havalandıracak? Maslow’un belirlediği ihtiyaçların ötesindeki ihtiyaçlarının da olduğunu ne zaman hissedecek?

Dumura uğramış zihinlerimiz, körelmiş gönüllerimiz, kalplerden bağı kopmuş akıllarımızla elde var isteklerimiz… Soralım kendimize ve dönüp bakalım içimize. Ömür harmanı sert rüzgârlarda savrulmadan unuttuğumuz ihtiyaçlarımızı hatırlayalım. Vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları