Necip Cengil

Üstadımla Söyleşi/ Şehirlerin Ruhu Adına

Necip Cengil

"Cansız sandığımız her şeyin bir ruhu vardır, taşların bile... Şehirler bu ruhların toplandığı mekânlardır ve her ruhu incitmeden yerleştireceğimiz şehirler inşa etmeliyiz. Bu şehirleri inşa etmek için de bilmeliyiz ki; kendi ruhlarını geride bırakmış, bir yerlerde tutsak kılmış yöneticilere şehrin yönetimi teslim edilirse, bunlar şehrin ruhlarını duyamaz, anlayamaz, incitir, her incinme bir öfke oluşturur ve şehir dağılmış, öfkelenmiş ruhların şehri haline gelir. Şehirlere toprağın, taşın, nebatatın, hayvanların ve insanların ruhlarını duyacak, anlayacak yöneticiler atamak, seçmek lazım. Aksi halde öfkelenmiş, dağılmış ruhların, huzursuz şehirleri oluşur" dedi üstadım.

"İnsanların huzursuzluğunun, öfkesinin, mutsuz hallerinin sebebi de bu ruhları duymayan, anlamayan ve kendi ruhlarını da bir yerlerde tutsak kılan yöneticiler midir" dedim.

"Sebeplerin başında gelir, gayret bütün ruhların hoşnutluğunu esas alan şehirler inşa etmeye matuf olmalı oysa nicedir yeryüzünde ruhların incitildiği, öfkelendirildiği şehirler ve yöneticiler hakikati ile yaşıyoruz."

“Umudun var mı dedim, şehirlerin ruhlarını anlamış yöneticilerin yeryüzüne buyur edileceğine?”

“Umudumuz hep diri olmalı” dedi. “ Bir bütün olarak şehir, şehri oluşturan ruhlardan, ruhtan habersizleşmiş ise çok zamana ihtiyacımız var demektir. Kırk yıl çöllerde dolaştıracak ve neticede “şehirlerin ruhunu anlamış olarak kapılarından girin” diyecek bir Musa gerekir. Lakin bugün için kısa günün kârı hesabıyla yola çıkıldığını görüyorum. Kafalarda sorun var; taraftar ve karşıt terimleri, tefekkür ve hakikat kelimelerinin önünde kabul görüyor. Ahlak ne yazık ki ekseriyetin dilinde şekilde kalan ibadetlerin gerisinde… Yalan “iş bilmenin” anahtarı, kapılar açıyor, hakikatin ufkunu görünmez kılıyor.

Süslü binaların büyüleyen makamları, şehirlerin ruhunu anlamaktan önce geliyor ve oralara oturmak sanki cenneti hak etmekmiş gibi kabul ediliyor. Sokrat bu şehirlerden birinde dirilse, yeniden aynı şekilde suçlanır ve aynı cezaya çarptırılır. Tıpkı tarihte peygamberlere ve onlara tabi olanlara söylenen laflar yeniden canlanır: Bunlar temiz kişilermiş ha atın şehirden dışarı!”

“Üstadım bir yorgunluk oturdu içime, yığılıp kalacağım” dedim.

“Nicedir düşünmek yerine tabi oluyoruz, düşünmek o yüzden ağır geliyor. Dikkat et bu sözler aslında yüreklerde fırtınalar estirir ama tabi olmak tefekkür etmeye baskın geldiğinden nice okuyan öfkelenir, nicesi bıyık altından güler, nicesi bu tarih öncesinden kalma sözlerle günümüz yaşanmaz diyebilir. Belki bir kısmı “hakikat bu lakin gücümüzün ötesinde” diye karşılar. Yine de ümitvar olmalıyız. Kötümserliğin en azından içimizde galebe çalmasına fırsat vermemeliyiz.”

“Güzel diyorsun da üstadım, beyinlerin de işgal altında olduğunu söylüyorsun sanki…”

“Doğrudur nice insanın beyni, yüreği işgal altında. O yüzden adil olamıyorlar. O sebeple merhamet sadır olmuyor kendilerinde. Var olmayı galebe çalmak, galebe çalmayı ezmek, yok etmek, hayatları karartmak, kazanmayı metanın kulu haline gelmek olarak anlıyorlar. Bilesin ki, bastığı toprağa merhametle davranmayan, toprağın üstündeki ve altındaki canlara merhamet edemeyen hallerini birkaç göstermelik ifadeyle gizlemeye çalışmaları var ya, aslında neticede kaybedenlerden olmaya dair korkularını bastırmak içindir. Oysa merhamet, adalet, şefkat, barış insan kalabilmenin şartlarındandır. Nicemiz insan kalamadan “insancılık” oynuyor. Nicemiz kıyafetlerin arkasına gizlemeye çalıştığı insanlık dışı hali pazarlıyor.”

“Neden böyle?”

“Nedeni Kitap öğretiyor zaten: De ki çok az düşünüyorsunuz! Yarın hesapta “sanki bir gün veya daha az kaldıklarını” ikrar edecekleri kısa dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmenin neticesidir bu hal! Hesabı uzak, yaşadıklarını tercihe yakın görmenin sonuçları…”

“Şehirlerin ruhu dedik nereye geldik!”

“Bazılarımız cansız gördüğümüz taş kadar bile Allah’a hesap vermenin ağırlığını düşünmüyor. Sadece “Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi var ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de var ki çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da var ki Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir” ayetini düşünsek şehirlerin ruhunu anlayacak nice kapılar açılır.”

Yorumlar 2
Necip Cengil 02 Aralık 2023 22:37

Kıymetli okuyucular, bu uzun zamandır benimsediğim bir yazı tarzı, üstadım bilgi ve hikmet, vasıl olduğumdan istifade etmeye çalışıyor ve paylaşıyorum...

Ahmet 02 Aralık 2023 08:34

Üstün bilgili bu insan kim yazmamışsınız.

Yazarın Diğer Yazıları