Mehmet Zeki Dinçarslan

Engelli dostu şehir

Mehmet Zeki Dinçarslan

Şehirlerin medeniyet seviyesinin nasıl ölçüldüğünün konuşulduğu bir toplantıda güzel bir ifade duydum: Şehirlerin medeniyet seviyesinin kaldırım yüksekliği ile ölçüldüğünü söylemişti birisi. Kaldırım ne kadar yüksekse orada medeniyet düşüktür diye devam etmişti. Gelişmiş ülkelerde kaldırım neredeyse yok seviyesindeymiş, insanlar o kadar saygılıymış ki birbirlerine. 

Ben de şehirlerin medeniyet seviyesinin engellilerin topluma karışma oranıyla ölçüyorum. Toplum içerisinde görmüyor olsak da engellilik oranları oldukça yüksek seviyelerde. Ülkemizde engelli bireylerin nüfusa oranı % 7 civarında, yani her yüz kişiden 7’si engelli. Görme, işitme, konuşma, yürüme ya da öğrenme konusunda güçlük çeken bireylerin toplama oranıdır bu. Malatya gibi bir şehirde on binlerle ifade edebileceğimiz bir sayı çıkar karşımıza. 

Şehirde dolaşırken, bu seviyeyi doğrulayacak sayıda engelli göremezsiniz. Engelli bireylerin yaşadıkları zorluklar toplumun gözünden uzaktır zira engelliler görünmezdir. Bu görünmezliğin bir sebebi bu bireylerin topluma çıkmaktan çekinmeleriyse bir sebebi de şehirlerin engelliler için yeterli altyapıyı oluşturamamış olmasıdır. 

Zaman içerisinde engelli bireyleri ifade etme şeklimiz değişiyor fakat engellilerin hayatındaki değişiklikler dildeki değişiklikle paralel gitmiyor. Kör, topal, sakat gibi tabirler zamanla görme özürlü, yürüme özürlü diye değişti. Sonra özürlü kelimesi ayıp oldu engelli demeye başladık. Şimdilerde ise dezavantajlı kelimesi engellinin yerini alacak gibi. Hâlbuki engelli bireylerle konuştuğunuz zaman kendilerine nasıl seslenildiğini fazla umursamadıklarını görüyoruz. Esas sorunları hitap değil, yaşam kalitesi zira. 

Engellilerle ilgili çözüm üretmek, proje oluşturmak konularında ne yazık ki gerçeklikten uzak, geçiştirici sözler duyuyoruz. Engelliler için kamplar oluşturmak, merkezler yapmak engelli bireyleri bir araya toplama manası taşıyor ki birazcık empati yapabilen birisi engellilerin ihtiyaçlarının bir araya gelmek değil, toplumun içine homojenik bir şekilde dağılmak olduğunu çıkaracaktır. Bir araya toplayıp bizden uzak tutacağımıza kolaylaştırıcı tedbirlerle topluma katılmalarını sağlamamız gerekiyor. 

Engellilerin şehirde daha görünür olmalarını sağlamak için öncelikle erişebilirlik sağlanması gerekmektedir. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar, toplu taşıma araçları... aklınıza gelen her sosyal alan engellilerin kullanımına uygun hale getirilmelidir. Tekerlekli sandalyeler için rampalar, işitme engelliler için işaret dili hizmeti, görme engelliler için Braille alfabesi gibi uygulamalar, şehir yaşamında engelli bireylerin yaşamını kolaylaştıracaktır. 

Ayrıca bu bireylerin istihdam edilmeleri ve sosyal hayata aktif bir şekilde katılmaları teşvik edilmelidir. Eğitim, iş ve sosyal etkinliklere erişimleri desteklenmeli ve hakları korunmalıdır. Toplumsal farkındalık için organizasyonlar yapılmalı, engellilerin hakları ve ihtiyaçları konusunda bilgilendirmeler yapılmalıdır. İlkokullardan başlayarak işyerlerine kadar verilen acil durum eğitimleri var ya, bir benzerinin de aynı ölçekte engelliler konusunda verilmesi gerekiyor.  

Bir şehir gelişmiş midir diye bana sorarlarsa, engellilerin sosyal hayata karışma oranları ne kadar diye sorarım. Şehir, gerçek anlamda engelli dostu olmalıdır ki biz o şehre medeni diyebilelim. Toplumun kapsayıcı olması, zor durumda olanları kendi hallerine bırakmaması, zor durumda olanların kendi kendine düşünemeyecekleri şeyleri de düşünüp tedbir alması gerekir. Engelli bireylerin yaşadıkları güçlüklerin farkına varmak, onlara karşı daha duyarlı ve anlayışlı olmak, sadece altyapı iyileştirmeleri ile kalmayıp toplumda bir farkındalık ve kabul kültürü oluşturmak engelli bireylerin karşılaştıkları fiziki zorlukların yanında duygusal, sosyal ve psikolojik zorluklarla başa çıkmalarını da sağlayacaktır. 

Yazarın Diğer Yazıları