Mehmet Zeki Dinçarslan

Bereketi yitirmek

Mehmet Zeki Dinçarslan

Evlerimizde bereketi yitirdiğimizi düşünüyorum ne zamandır. Çoğumuz için de böyle olduğunu zannediyorum. Her şey hızlıca tükendiği gibi tadı tuzu da kalmıyor. Ne cebimizdeki paranın bereketi var ne kilerimizdeki bulgurun. Hızlıca tükeniyor, lezzet vermediği gibi içimizde bir doymamışlık hissi bırakıyor. Bir arkadaşıma anlattım bunu, "misafire yedirmiyoruz ondan" dedi. Bireyin kutsandığı bir çağı kapattık ve geçen seneden beri evde, çekirdek aile ile kalmanın kutsandığı yeni bir çağa giriyoruz. Bayramları bile kimsenin kapısını açmadan geçirdik. Komşunun hakkını gözetmiyoruz, kim aç kim tok bilmiyoruz. Hastalık nedeniyle çok insan evine ekmek götüremez oldu. Hikmet nazarıyla bakmadığımız hadiseler bunlar. Gayret göstererek ihya etmemiz gereken toplumsal hassasiyetlerimiz var. Misafir ağırlama, komşu hakkı gözetme, ihtiyaç sahibini arayıp bulma gibi oturduğumuz yerden yapamayacağımız toplumsal hassasiyetlerimizi bir yolunu bulup yeniden farklı formlarda da olsa diriltmeliyiz.

Sofra kültürümüz son yıllarda çok fazla değişikliğe uğradı. Tabaklar, yiyeceğimiz kadar değil porsiyon usulü hazırlanıyor ve her yemekte dünya kadar nimet çöpe gidiyor. Çöpe attığımız ekmekler ve yemekler aç insanlara dağıtılsa dahi artacak kadar çok. İsraf etmeyi "hayatı yaşamak" olarak addeden bir akımın kuklaları haline geldik. Bol bol yapılsın, taşsın, saçılsın gibi bir zihniyetimiz oluştu. Nimetle fotoğraf çekiyoruz, nimeti sofrada bekletiyoruz, nimete gereken hassasiyeti göstermeyip sonrasında çöpe döküyoruz. Savaşları, yoklukları görmüş olan kuşaklar birer birer göçüp gittikleri için nimetin değerinden bahseden kimse de kalmadı artık. Vahşice yiyelim, hazzın zirvelerine çıkalım modası var. Nimeti döktüğümüz çöpler, taneleri kaçırdığımız kanalizasyonlar da bereketin kaçma sebebi. Yemek artınca kediyi kuşu düşünen de, tanelerin kanalizasyona gitmemesi için tedbir alma inceliği gösteren de kalmadı neredeyse. 

Sonra sular niye azaldı, kuraklık niye yayılıyor, bereket neden kaçıyor diye hayret ediyoruz. Hayret edecek bir şey yok. O kadar mazlum açlıkla savaşırken yemek dökmek ne demek. Evlerine ekmek götüremeyen insanlar varken hazzın başka zirveleri de var mıymış diye arayışta olmak ne demek? O mazlumun, o çaresizin ahı yeri göğü yakmıyorsa yine Allah'ın bize acımasındandır. İnsanoğlu, teknik ilerleme ile birlikte yeryüzü kaynaklarına vahşi bir şekilde dalmaya başladı. Daha verimli tarım için toprağı verimsizleştirdi, daha fazla üretim için atmosferin ısısını yükseltti, daha fazla zevk almak için tüm erdemlerinden soyundu. Neticede verimsizlik, kuraklık, kıtlık günlerine de hazır olması gerekiyor artık. 

Kişisel olarak da baksak, toplumsal olarak da baksak berekette bir azalma var. Hepsi de nezaketsizlikten, tevazu eksikliğinden kaynaklanıyor. Misafir ağırlamaktan ekmek parçasını öpüp başa koyup yüksek bir yere koymaya kadar onlarca davranışı artık yapmaz olduk. Hâlbuki her birisi, yüzlerce yıldır denenmiş ve faydaları görülmüş hikmetli davranışlardı. Yaşadığımız dünyaya, içinde bulunduğumuz topluma saygı duymanın yollarıydı bunların her birisi. Kanaatkâr olmak, ekmeğini olmayanla bölüşmek, hatır sormak, ihtiyaç sahibini aramak gibi hikmetleri yitirmez, sürdürmeye çalışırsak kıtlığı da kuraklığı da durdurur, kaybolan bereketi yeniden kazanırız.

Yorumlar 2
ALİ HAMURCU 11 Ocak 2021 23:03

yazını çok beğendim Zeki

Ali yiğit 11 Ocak 2021 00:18

Kalemine sağlık üstadım.. Kullan at kültürü yeni çağın modası.2 milyon yani eski parayla 2 trilyon'a daireler alınıyor.Başımızı sokacak bir evimiz oksun denirdi şimdi başımızı sokacak evler satılıp kredi ile evler alınıyor.. Kıyıda köşede de olsa yerdekilere merhamet eden sofra bezini evin avlusuna silkeleyip kurda kuşa ekmek kırıntısı verenler var..

Yazarın Diğer Yazıları