Kerem Yıldırım

Vicdan hakkın sesidir

Kerem Yıldırım

Mütefekkir ve Eğitimci Nurettin Topçu; “Vicdan, Cenâb-ı Hakk'ın kalbimizdeki sesidir.” der. 

Vicdan; kalple hissetme, iyiyi kötüden ayıran ve seçen bir yapıya sahip olan kalpteki gizli his.

Vicdan: Buna kalb gözü de denilir. Allahu Teâlâ'nın ruha yerleştirdiği insaf ve merhamet hissidir. Ruhun, hayrı şerden ayırd eden fitri bir özelliğidir. 

Hakka ve iyiliğe yönelmek, şer ve kötülüklerden nefret etmektir. 

Vicdan; haksızlık ve şer karşısında üzülmek, iyilik karşısında sevinmektir. 

Vicdanın varlığı yeryüzündeki bunca kötülüğe karşı tüm insanlığın umududur. Çünkü kötülükte ve fenalıkta çoğunluk ittifak etse dahi vicdanlar izin vermez bu ittifaka. Şahsi menfaatler adaletsizliği mazur göstermeye çalışsa da itiraz içeriden gelir. Allah’ın her insanın içine yerleştirdiği “vicdan”, O’nun kötülüğe en tesirli müdahalesidir aslında. 

Zira vicdanın varlığı “Dünyada bunca kötülüğe, her şeye gücü yeten yaratıcı neden müdahale etmiyor?” serzenişini de ortadan kaldırmaktadır. 

Vicdan insan için bir kontrol mekanizmasıdır. Yanlış bir şey yapacağı vakit sahibini uyarır. 

Peygamberimiz (sav) vicdanın kötülük ve günahlardan rahatsız olacağını şöyle beyan etmiştir:

"Bir (iyilik ve taat) güzel ahlâktır; ism (günah ve kötülük) de vicdanını tırmalayan, seni rahatsız ve huzursuz eden ve insanların muttali olup bilmesini istemediğin şeydir" buyurmuştur. (Sahih-i Müslim)

Vidanın duyarlılığını kaybetmemesi son derece ehemmiyet arz etmektedir.

Vicdan bir şeye evet dediyse onu ne akıl yalanlayabilir ne de duyular. Bazı durumlarda ötelenebilir haller vardır ancak vicdan için bu geçerli değildir. Hislerin akıl karşısındaki durumu ile aklın vicdan karşısındaki durumu aynıdır. Bir şeyi vicdanen biliyorsak bunu çürütebilecek başka bir kaynak yoktur. 

Kötülükler karşısında üzüntüyü ve azabı akıl değil vicdan duyar. Nitekim “aklım kabul ediyor ama vicdanım el vermiyor” tanımını sıkça kullanırız. Bu noktada “vicdanın bozulması” kavramını da ele almak gerekir. 

Vicdan; bozulmaya, maniple edilmeye müsaittir. 

İman eksikliği, empati yoksunluğu, isyan ve nefsin arzuları gibi sebeplerle vicdan aşınmaya uğramaktadır. Bozulmaya neden olan etkenler bir süre sonra kişiyi kontrolü altına alır ve kişinin iç dünyasına hükmetmeye başlar. 

Bu durum menfi etkenlerin benimsenmesiyle ve vicdanın bastırılmasıyla neticelenir. Artık insan özünde barındırdığı “vicdan” hassasiyetini kaybetmiş ve enaniyeti doğrultusunda hareket eden kalpsiz bir makineye dönüşmüştür. 

Bu da özgürlük kavramına tamamen ters düşen bir durumu doğurmaktadır. 

Çünkü başkalarıyla bir arada yaşayabilmek için isteklerimize ve arzularımıza göre yaşamaktan yer yer vazgeçmeliyiz. 

Eğer iç muhasebemizi yapabileceğimiz değer yargılarımız yoksa dışarıdaki terazinin kefelerine koyabileceğimiz bir şeyimiz de yok demektir. 

Maalesef modern dünya, güçlünün ayakta durabileceğini söyler bizlere. Oysa gerçek güç; savaşlarla, kavgalarla, gayri ahlaki yollarla kazanılanlar değil vicdan muhasebesinde paha biçilemez cevherlere sahip olmakla elde edilebilir. 

Burada en büyük görev ailelere düşer. Aslolan, İslam fıtratı ile doğan ve vicdanlı olma adayı bireyleri bu temeller üzerinde yetiştirmektir. 

Şimdilerdeki gibi rekabet edip başkalarını ezerek yukarı tırmanmayı öğretmek değil. Vicdanlı olma adayı olarak dünyaya gelip gerçekten vicdan sahibi olarak hayatı sürdürmek olmalı amaç. Çünkü vicdan; insanı oluşturan düşünce, duygu ve davranışların tümünü kapsayan insani bir vasıftır.  “İnsan” olmaktır, olabilmektir.

Vicdan Hakkın sesidir; hakkaniyeti gözetmemiz için daima ikaz eder bizleri.

Ey insan! Allah’ın(cc) bahşettiği vicdanı kötü emellerine esir etme ki nasır bağlamasın.
Terazin vicdanın olsun;  hem kendini kurtar hem çevreni, senin yüzünden kimse ağlamasın.
Vicdanı elden bırakırsan; Hakkın hatırını incitirsin, haksızlığın müsebbibi olursun.
İmanın vicdanına hükmetsin; işte o vakit hem dünyada hem de Ukba’da huzur bulursun.

Yazarın Diğer Yazıları