Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

BÜLEND TOKGÖZ NİÇİN OKUNMALI -1-

Evvela, bu hususta niye yazma gereği duydum, onu izah edeyim.

“Alanında bir örneği daha olmayan tahliller” dersem mübalağa etmiş olmayacağım kitaplar ve kitapların müellifi, şayet hak ettiği değeri görmüş olsaydı ben de bu satırları yazmış olmayacaktım. Bu satırlardan sonra hak ettikleri değere kavuşmuş olacaklar, dersem de çok iddialı bir cümle kurmuş olurum. Bilesin ki benimkisi sadece bir teşebbüs. Bereketini ihsan edecek olan Allah’tır.

Asıl kelam etmesi ve sahip çıkması gerekenler kendilerine yakışmayanı yapıp “Görmedim… Duymadım… Bilmiyorum… Tırsıyorum…” denklemli  “dört maymun”u oynayınca benim gibi kifayetsizler, eline kalemi almak durumunda kalıyor.

Muhterem Dost,

Bu girizgâhtan sonra asıl mevzuya gelelim. “Bülend Tokgöz kim, eserleri neler?” gibi cevabını google üzerinden kolayca bulabileceğin teknik birtakım sorulara cevaplar vermekten ziyade, “İslam davasının şuurunda olan her Müslüman, Bülend Tokgöz’ün yazdıklarını niçin anlamak zorundadır?”  sorusunun cevabı üzerinde yoğunlaşmalıyız.

Evet, sevgili dostum, işte en çok önemsediğim nokta bu soruda mündemiçtir. Bence ne olmalıydı biliyor musun? Bülend Tokgöz kitapları okurla buluştuğu andan itibaren Bülend Tokgöz’e Türkiye’nin her ilinden davetler yapılmalıydı. Türkiye’nin hangi ilinde İslamî çalışmalar yapılmamaktadır ki? Her ilde vakıf, dernek sahibi Müslümanlar var ve bu Müslümanlar, insanların İslam ile tanışmaları için çalışmalar yürütmektedirler. İşte kilit nokta burası… İnsanların, İslam ile tanışmaları ve onu uygulama sahasına aktarmaları sürecinde bilmeleri elzem olan şeylerin bilincine ve tecrübesine vâkıf bir insandır Bülend Tokgöz. Bundan dolayı, bilhassa gençlerle birlikte, onun kitapları okunmalı ve kritiği yapılmalıdır diye düşünüyorum. Bilgiye kolaylıkla ulaşabilirsin ama tecrübe bambaşka bir şeydir. İşte bu tecrübeden Bülend Tokgöz’de ziyadesiyle olduğuna inanıyorum. Yekûnu binlerce sayfayı bulan eserlerini okursan bana hak vereceksin.

Bu ülkede Müslümanlar, oldum olası el yordamıyla ve deneme yanılma yoluyla bir İslamî faaliyetin içinde oldular. Hep birilerine, birilerinin yöntemine baktılar. O yöntem senin, bu yöntem benim diyerek birçok yönteme başvurdular da bir türlü asıl yöntem üzerine kafa yormadılar, yoramadılar yahut yormalarına birileri hep engel oldu. Bazen de en büyük engel, koca koca Müslüman önderler oldu. Kendi cemaatlerinin, vakıflarının, derneklerinin manifestolarını adeta kutsadılar. Dilleriyle bunu ikrar etmiş olmasalar da hâlleriyle bunu tasdiklediler. Ta ki gidişat, kendilerini yeni bir yönteme doğru sürükleyene kadar… Bu hâl, bu çizgide tekrar edip duruyor.  Hatta bazılarının, kendilerini tanıtan bir manifestosunun bile olmadığını düşünüyorum.

Bülend Tokgöz’ün şahitliği ve eserleri bu açıdan ehemmiyet arz etmektedir. Merak ediyorum –aslına bakarsan merak etmiyorum- kaç şehirden, kaç cemaatten, vakıftan, dernekten Bülend Tokgöz davet aldı? Bildiğim kadarıyla çok az sayıda davet aldı. Kaç İslamî yayınevi kitaplarını bastırmak için sıraya girdi? Bu kitapların tanıtımını karşı cepheden birileri yapmayacağına göre kaç Müslüman yazar bu kitapların hakkını vere vere tanıtımını yaptı? İslamî camia ile özdeşleşmiş, izleyicilerinin ve dinleyicilerinin kahir ekseriyeti de Müslüman olan kaç televizyon ve radyo kuruluşu, yazar ile programlar tertipledi ve Müslümanların ilgi alanına girmesine vesile oldu? Kaç, kaç, kaç… İyisi mi dostum, sen İslamcılardan kaç… İslamcılardan İslam’a kaç… İslam’ın Rabb’ine sığın. İslam adına işlenen yanlışlardan ve günahlardan uzak kalabilmek için de tecrübe sahiplerine kulağını aç.

Bülend Tokgöz’ü oku ki İslam’ın, “-cılık, -culuk”la işinin olmadığını kavrayasın. Oku ki cihadın intihar, kıyamın katliam olmadığını öğrenesin. Oku ki cihad gibi ulvî bir ibadetin, sıradan insanların eliyle değil, bu alanda ihtisas sahibi ve daha da önemlisi ahlâk sahibi Müslümanların eliyle yapılması gerektiğini fark edesin. Oku ki cihadın öldürmek için değil, yaşatmak için olması gerektiğini bilesin. Oku ki  birilerinin seni büyük bir resmin küçük bir yerine yönlendirip resmin bütününü nasıl idare ettiklerine şaşırasın. Kuklacıyı görmediğin için kuklacının sen olduğunu sanırsın da aslında asıl kukla sensindir, haberin olmaz.

(Devam edecek inşallah

Yazarın Diğer Yazıları