Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

YARINLAR EVET, YARINLAR…

“Yarınların insan için neleri gizlediğini, yarınların sahibinden başkası bilemez.”

Büyük bir emek ve maddî birtakım fedakârlıklar neticesinde üniversite sınavını kazanabilmiş, Erzincan’ın yolunu tutmuştum. Aynı sınıfta okuduğumuz bir kız arkadaş vardı. Herkes gibi o da nice uykusuz gecelerden, on binlerce soru çözümünden ve sınavı kazanana kadar yaptığı birçok maddî harcamadan sonra hayâllerini kurduğu üniversiteye adımını atmıştı.

Birinci sınıf, ders yükü bakımından en zorlayıcı seneydi. Hamdolsun hem ben hem de bahsettiğim arkadaş, ilk seneyi zor da olsa yüz akıyla geride bıraktık. Güzel bir yaz tatili beni bekliyordu, diyemeyeceğim. Zira, bir sonraki sene için para biriktirmem lazımdı. Okul tatil olup memleketime dönünce ailem ve arkadaşlarımla pek vakit geçiremeden çalışmak, para kazanmak için İstanbul’un yolunu tutmuştum.

Tatil bitip tekrar üniversiteye gidince ummadığım ve üzüldüğüm bir haber aldım. Yukarıda bahsi geçen sınıf arkadaşım vefat etmişti. Yaz tatilinde babasının kullandığı araçlarıyla, hafızam beni yanıltmıyorsa, İstanbul’a doğru giderlerken yolda babası direksiyon başında kalp krizi geçiriyor.  Neticede araba kontrolden çıkıyor ve hem babası hem de kendisi vefat ediyor. Rabb’im her ikisine de merhametiyle muamelede bulunsun.

Hayatı hep bir plan dahilinde yaşarız. Bu, gayet tabii ve makul olandır. Lakin, insan bir şeyi isterken yahut bir şeyden kaçarken  tüm kontrolü elinde tutmaya azami çaba harcamamalı. Zira her şeyin kontrolünün sende olduğunu sandığın bir anda hiç ummadığın bir şey olur ve sen olduğun yerde kalakalırsın. Hayat, dümeni sadece senin kontrolünde olan bir gemi değildir. Hayatlarımızı etkileyen başka faktörler de var.

Şöyle etrafıma bir bakıyorum da gencecik dimağlar, fakülteli olma hayâlleri kurarken acaba o çok istedikleri üniversitelerin hayırlı olmasını ne derece diliyorlar? Belki de ölüm meleği, bizi en çok istediğimiz yerde bekliyordur… Belki de ısrarla istediğimiz şey, bizim için büyük bir şerdir. Yazar ve aynı zamanda üniversite hocası olan Cüneyd Suavi’den dinlemiştim. Diyordu ki: “Üniversite okumak için memleketlerinden kopup gelen nice kızlar gördüm. Zamanla öyle bir değişime uğradılar ki keşke üniversiteye gelirken bir kaza geçirip ölselerdi de bu hâle gelmeselerdi.”

Yarınlar hep kötü şeylere mi gebedir? Tabii ki hayır… Yarınlar da vardır ki vuslattır, sevinç gözyaşları akıttırır. İnsan, beklediği kadar sabırlı; sabrettiği kadar kazançlıdır. Yarınlar, bir ölüm mahkûmu için hürriyete, bir âşık için sevdiğine açılan bir rahmet kapısıdır belki de… Bir talebe, hayâlindeki mesleğe; kıt kanaat geçinen bir dar gelirli, hayâlindeki eve belki yarınlarda sahip olacaktır. En mühim olanı da cennet yarınlardadır.

O vakit umutla bakalım yarınlara… Nazım Hikmet’in dediği gibi “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.”  diyelim ve bahşedilen hayatı umutla planlayalım, programlı yaşayalım fakat çok da kasmayalım. Elden geleni yapalım ama elden gidene de ağlamayalım. Kaderimiz, gayretimizle barışık yaşasın.

Ölümün, hemen yanı başımızda kol gezdiğini unutmadan yarınlara hazırlanalım. Biz, bize düşeni yapıp hazırlanalım… Kararlarımızda âdil olarak hazırlığımızı yapalım. İyi bir insan olarak hazırlığımızı yapalım. Akrabalarımız başta olmak üzere yakın çevremizden uzağa doğru insanlara maddî ve manevî yardım ederek hazırlığımızı yapalım. Çirkin işlerden ve azgın hareketlerden kendimizi muhafaza ederek hazırlığımızı yapalım. Sonrasını da yarınların sahibine  bırakalım. Elbette O, niyeti ve ameli güzel olana güzel bir karşılık verecektir.

Vesselam…  

Yazarın Diğer Yazıları