Enes Tarım

Mesajı Anlamamak Bir Özürdür

Enes Tarım

İslam; devleti ve iktidarı mı önceler?

Yoksa insanı, insan haklarını, hürriyeti, adaleti ve yardımlaşmayı mı?

İslam; müminlere ne olursa olsun muktedir olmayı iktidarı sürdürmeyi mi emreder? 

Yoksa ezilen sınıflar için gerekirse ezilmeyi, yenilmeyi, geri çekilmeyi hatta hicreti mi?

İslam; gayrı meşru şirk sistemlerine taraf olmayı, güçlü olmayı, muhalifleri ezmeyi imha etmeyi mi emreder?

Yoksa İslami prensiplerden ve ahlaktan taviz vermemeyi mi?

Bu soruların cevabı önemli…

Kuranı anlamamış olmak, onun prensiplerini amacını bilmeyip zulmü savunmak ve tüm bunlara rağmen iyi bir dindar olduğunu sanmak geçmiş yüzyıllarda da bir sorundu zaten. 

Üzülme… 

Yalnızlık hissetme…

İyinin yanında yer almak gerektiğini bilmemek bir mazeret sayılabilir.

Dinin kötünün karşısında uzlaşmaz olması gerçeği çoğumuzun sorunu zaten.

Düşük profilli olmak, yetkin olamamak cezai ehliyet için bir bahanedir zaten mecellede.

Üzülme…

Kitabın sömürüye dayalı her şeyi ama her şeyi reddettiğini anlamamak sıkıntı değil.

Şirki, nifakı, fitneyi, tefeciliği, zulmü, baskıyı, diktatoryayı, köleliği, kabileciliği ve saltanatı reddettiğini bilmemek te…

Dinin aslının kurulu zulüm düzenlerin hepsini hepten reddetmek olduğundan habersiz olmak bir özürdür.

Tevhidi dinlerin asıl gayesinin ritüeller değil; iyiyi, adaleti ve özgürlüğü insanlar arasında yaymak, hâkim kılmak olduğunu anlamamak ta…

Bilmemek özürdür zaten…

Üzülme…

Boş ver…

Fani yöneticileri Allah’ın yeryüzündeki eli olarak görmek geçmiş seleflerimizin de referansı 
değil miydi ki?

Devleti kutsayan, iktidara eklemlenen, insanı reaya gören kültürel bir birikimden geliyoruz.

Tarih boyu zulüm düzenlerine he aracı olduk.

Hangi dönem hak adalet ve özgürlük ilkelerini benimsedik, önemsedik, zayıf bırakılmışların yanında yer aldık ki…

Hiçbir zaman adil olamadık.

Muaviye’nin sağında otururken de kalbimiz mutmain değildi.

Yezidin ordusunda bayraktarlık yapıp tekbir getirirken de…

Ama biz her zaman liderleri kutsayıp putlaştırdık.

Şanlı tarihimizde zalimlere itaati mutlaklaştırmadığımız bir dönem oldu mu?

Hangi dönem güce tapmadık iktidarlarla olan ilişkilerimizi kalın çizgilerle çizebildik ki.

Allah resulü öldüğünde hemen ertesi gün yeniden dirilttiğimiz kabile kültü ve putperest iktidarları kutsama alışkanlığımıza yeniden dönmedik mi?

Üzülme… 

Boş ver…

Genlerimizde putlara tazim var bizim zaten…

***

O halde güçle olan ilişkilerimizi yeniden düzenlemek zorunda değil miyiz? 

Devletle olan ilişki biçimimizi değiştirmemiz gerekmiyor mu?

Artık güce yaltaklanmadan yüksek idealler perspektifi ile yol almak, adım atmak, yürümek zorunda değil miyiz?

Lideri merkeze alan ve kayıtsız itaati öngören eğilimlerimizi değiştirip puta meyilli yönümüzü törpülememiz gerekmiyor mu?

Dinin idealleri ile devletin istikbali çatıştığında artık devleti değil dinin ideallerini savunmayı öğrenme zamanımız gelmedi mi? 

Halkı tebaa gören tüm sistemleri reddetmeyi…

Ritüellere değil dinin eşitlikçi ve özgürleştirici yönüne vurgu yapmayı ne zaman öğreneceğiz?

Zira bunun aksi en büyük kötülüktür…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları