Enes Tarım

Kutsalı büyütmek

Enes Tarım

Nebi (as) hayattayken kendisine tazimde aşırılığa gidenlere: “Bende sizin gibi kara derili bir kadının oğluyum…” diyordu... 
O halde neden hala birileri ısrarla aynı İsa’ya olduğu gibi onu yarı tanrı gösterecek hikâyeler uydurup durur ki?
İnsanoğlu neden birilerini Allah’a denk tuttuğunda ona eşler koştuğunda bir şeyleri yücelttiğinde kendini bir o kadar dindar hisseder ki?
Kutsalı büyütmek insana cazip geliyor... 
Sadece Allah’ı birlemek insana yetmiyor galiba… 
***
“Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” (İncil, Yuhanna,1/1) gibi İncil’de geçen cümlelerin benzerlerinin nebi as için de kullanılmış olması ve bunun kesin inanç olarak İslam kaynakları arasında yer alması dini tahriftir... 
Aşırı yüceltici rivayetler Allah resulünü kul olmaktan çıkarıp Tanrının bir parçası haline getiren, yeryüzünden kovup göklere çıkaran sürecin başlangıç eşiğidir... 
Nebi hayattayken bu tehlikeyi görüp dikkat çekmişti:  “Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı surette methettikleri gibi, sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz ki, ben sadece bir kulum. Onun için bana sadece Allah’ın kulu ve resulü deyiniz.” (1)
“Ey insanlar Allah’tan sakının! Sakın şeytan sizi aldatmasın, ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve resulüyüm. Allah’a yemin ederim ki beni Allah’ın bana verdiği makamın üstüne çıkarmanızı sevmiyorum.” (2)
***
Hz peygamberin ölümünü müteakip bilerek ya da bilmeyerek dinin aslı olmayan kutsallar yaratıldı... 
Dindarlar aynı geçmiş müşrik ataları gibi yeni inanç şekilleri geliştirdi...
Bir kısmı züht elbiseleri giyip, tarikatlar üzerinden kutsal kılıflarda bir lokma bir hırka misali kenara çekilip sadece ritüellerle oyalanırken; bazısı da sahabeyi ya da ehli beyti kutsayarak dini tahrif etti. 
Masumiyet, hatadan beri olma ve seçilmiş imamlar, veli kullar kültü üzerinden dini alanda bir kutsal insanlar hiyerarşisi oluşturuldu.
Hz peygamber de diğer sahabeler de kutsal sayılmayı hiç kabul etmemişti aslında. 
Hatta onlar hayattayken bilakis böyle şeyleri yasaklamıştı… 
Ama onlar dindarlık adına, tazim adına elçinin parmaklarını sürmesiyle suların akması, yemeğin çoğalması, oturduğu minberin dile gelerek konuşması gibi aşırı yüceltmeci uyduruk rivayetlerle dini tahrif etmeye devam etti...
Diğer bazıları da Ali ve Fatıma üzerinden abartılı uyduruk rivayetlerle bir kutsal ehlibeyt üzerinden bir kutsal alan oluşturdu… 
Kutsallık sıradanlaştı, her alanı kapsadı.
Öyle ki bazı insanlar peygamberin ruhani varlığı ile görüşen, istişare eden, öğütler alan ve mensuplarına bu emirleri aktaran bir konuma yükseltildi. 
Şeyhlere velilere müritlerin gizli hallerine muttali olan, hastalıkları iyileştiren, yaratıcı ile kullar arasında aracılık yaparak müritlerini topluca cennete götürebilen bir makam verildi.
Yanmaz kefenlerle kabir azabından koruyup cehennem ateşinden kurtaran yeni teknikler keşfedildi…
Hülasa; aslında Peygamberi Allah’ın kulu olmaktan çıkarıp, yeryüzünden kovup göklere çıkarmak, övmek değildir bilesiniz... 
Öyle ki bu iftiralara, tahriflere karşı Kur’an’ın verdiği cevap yoruma gerek bırakmayacak kadar nettir: 
“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir.”  (Ali İmran 144)
Selam ve dua ile… 
Dipnotlar:
(1) -Buhari
(2) -Ahmed b.Hanbel, Müsned

Yazarın Diğer Yazıları