Enes Tarım

Dijitalleşen nesiller ve biz

Enes Tarım

Tüm toplumların temel rahatsızlıklarından biridir sonraki nesillerle olan farklılıklar. 

İletişimsizlik, birbirini anlayamama, çatışma ve uyumsuzluk temel argümanlar olarak her kuşağın problemidir.

Geçmişte yaşanan onca şeyden habersiz bir nesle, bunların hiçbirini yaşamayan bir kuşağa yaşanmışlıkları anlatmak çok zor.

Dede ve babaannelerimiz de bize kendi yaşanmışlıklarını anlatamamıştı zaten.

Cumhuriyetin ilk yıllarında doğmuş, bir yönü ile iletişimden uzak, ağırlıklı olarak tarımla uğraşan, dünya ve ülke gündemini dünya savaşlarının gölgesinde ülke yönetiminin yönlendirmeleri ve telkinleriyle dünyaya ve ülkeye bakan, daha çok cumhuriyetçi, dindarlıktan uzak, etki altında kalmaya fazlaca maruz bir nesildi onlar.

Dine ait bakışı genelde, dünyaya geldiği ailenin geleneksel değerleri doğrultusunda ve cumhuriyet rejiminin gölgelemesi altında idi.

O yüzden çok dindar olduğu söylenemezdi.

Onlardan sonraki kuşak olan baba ve annelerimiz ise teknolojiden uzak bir hayat geçirdi. Diğer bir ifade ile teknolojiyi pek benimseyemediler.

En önemli özellikleri sadakatli ve kanaatkâr olmaları idi. 

El becerileri yüksek, çalışmaya ve emeğe odaklı, dini fazlaca bilmeyen, ülke ve dünya gündemlerini etkileşim altında gecikmeli olarak takip edebilen ve sistemin ideolojik propagandalarına maruz kalmaktan muhafazakar ama dindar değillerdi. 

Bize gelecek olursak;

Özellikle 80 sonrasını ve tüm dünyadaki İslami düşüncenin ve yönelişin yükseliş yılları diyebileceğimiz yıllara tanık olduk ve aidiyet duygusu güçlü, sadık, dinine bağlı, ibadet alışkanlığı kazanmış, dünyayı anlamaya çalışan, dış güçlere ve müdahalelere karşı özgürlük bakış açısı kazanmış, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanabiliriz kendimizi aslında.

İş, dernek, vakıf ve tüm sosyal faaliyetlerdeki yaşamlarında uyumlu olup emek/iş motivasyonumuz yüksekti. İnançlı ve sabırlı idik.  

Dünyaya gözlerimizi merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kasetçalar ve pikapla açmıştık ve pek çok dönüşüm yaşadık. Özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalıştık.

İslami kesimler olarak, İslam’ın devlet olabileceğini ve halklara hükmedebileceğini İran da görüp, devrim ateşini yaşadık. Afganistan da dünyanın süper güçleri olan önce Rusya ile sonra da ABD ile savaşıp, onların kâğıttan kaplan oluşlarını pratize edip tüm dünyada asrısaadete dönüş rüzgârları estirdik.

İnandığımız konularda sabırlı, çalışkan, itaatkâr, fedakâr ve azimli idik. 

***

Çocuklarımız mı?

Kuşaklar arası farklılığı ise en çok bizden sonraki çocuklarımız yaşadı. 

Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için istediler. 

Uyumsuzlar ve kendisinden farklı düşünenleri sevmiyorlar.

Aşırı bireyciler ve otorite tanımıyorlar. Kural da…

Onlar İslami düşünce adına “kayıp kuşak” olarak addedilmeliler. 

İslami düşüncenin savruluş yıllarını yaşıyor olmanın tüm olumsuzluğunu bünyelerinde barındırıyorlar.

İslami söylemlere/ düşünceye yabancı büyümenin getirisiyle fazlaca dindar olmayan, en fazlasından muhafazakâr, seküler ve ulus/milletçi bir düşünce ufkuna sahipler. 

Özellikle dini ibadetler alanına hapseden ve gelişen sosyal medya/teknoloji/internet bağımlılığı gibi dış etkenlerle de bireysel, içe dönük, kapanık, şiddet patlamalarına meyyal ve özgürlükçü bir nesil onlar.

İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı seviyorlar. Günümüzde yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her alanda aktifler. 

Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. 

Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları tabir edilir. 

Oyuncak yerine ipad’lerle oynadılar ve teknoloji ile birlikte büyüdüler.

Bu yüzden onlar çabuk tüketen bir nesil. 

Çocukluğunu, gençliğini mahalle ortamında arkadaşlık, dostluk, fedakarlık bağlamında yaşayan ve arkadaşlık ilişkilerinin çoğu zaman aile içi ilişkilerden daha güçlü olduğu zamanlardan gelen bizleri onların anlaması çok zor.

Ötesinde, teknolojik, sanal ve yapmacık ilişkilerin yaşandığı bir dünyada anlamakta zorlanacağımız ve ilişki kurmakta, iletişimde en zor zamanları yaşayabileceğimiz, birbirimizi belki hiç anlayamayacağımız teknolojik/makinamsı bir kuşakla karşı karşıyayız. 

Belki biraz bu cümleler abartılı gelebilir ama maalesef öyle…

Onları hiçbir zaman anlayamamamızın ve iletişim kuramamamızın en büyük nedeni de bu olsa gerek… 

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları