
Boykot Mücahitliği
Enes Tarım
İsrail’in Filistin’deki zulmü tüm hızı ile sürüyor ve yaklaşık ikinci ayına girdi.
Resmi kaynaklar on üç bin Gazze’li masumun ölüm rakamını verirken gayrı resmi rakamlar yirmi binlerden bahsediyor.
İnsanlık dışı bir soykırım, tüm hızı ile devam ediyor.
Uluslararası hukuk kuralları hiçbir şekilde işlemiyor ve lanetli kavim
İsrail, Filistinli çocukların kanına doymuyor.
Yaşlı kadın çocuk bebek ayırt etmeksizin öldürmeye devam ediyor...
***
Gazze’nin bize öğrettiği şey aslında hepimizin yalnız ve sahipsiz olduğu gerçeği.
Günümüz Müslümanlarına güvenerek yola çıkılmaması gerektiği...
Ve yapılan tek şeyin sadece İsrail malı olan tüketim malzemelerine boykot uygulama kampanyaları olduğu başkada bir şey olmadığı…
Ona da kırk yıldır şahidiz; Yahudi Malı diyebileceğimiz ürünleri boykot etmenin duygusal tatmin dışında hiçbir faydası yok...
Çünkü hali hazırda kullandığımız tüm alet edevat araç gereç ve eşyalar hep Yahudi malı.
Tembel milletiz.
Onlar üretiyor biz tüketiyoruz.
Sonra kalkıp sanki uygulayacakmış gibi çarşaf çarşaf boykot listeleri yayınlıyoruz.
Oysa hiçbirimiz bu listeleri alışverişinde uygulamıyor.
Eminim listeleri hazırlayan gayretli arkadaşlarımız da buna dahil...
Üç beş ürün dışında her şey eskisi gibi devam ediyor.
Kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Bir vicdan karartması başka şey değil...
Onlar orada ölüyor; biz de bakın işte burada bir şeyler yapıyoruz kandırmacası oynuyoruz...
Tükettiğimiz her ürün onların ürünü...
Yediğimiz dondurmadan hamburgere, kullandığımız cep telefonundan bilgisayara, giydiğimiz ayakkabıdan gömleğe hatta kravata, altımızdaki arabadan kullandığımız televizyon ve bilgisayara ya da bebeğimizin çocuk bezinden deterjana kadar her şey ama her şeyi onlar üretiyor...
***
Geçen gün gördük; bazı aklı evvellerimiz boykot listelerinde yer alan bir kafeye yıldırım baskın yaparak müşterilere hakaretler yağdırmıştı kameralara bakarak...
Oysa çoğunun cebindeki telefondan sigaraya, içtiği şişe suyundan cübbesinin kumaşına veya belindeki donun lastiğinden her gün düzenli kullandığı tansiyon hapına değin tümünün
Yahudi malı olduğundan haberri dahi yok.
Hele hele boykot için Yahudi Mallarını marketlerden satın alıp kameralar önünde dökenler var ya...
Ne kadar gülünç olduklarının farkında dahi değiller.
Hepimiz biliyoruz ki evlerimiz tıka basa onların ürettiği ve sattığı mallarla dolu.
Tüm temel ihtiyaç malzemeleri onlara ait...
***
Şunu demeye çalışıyorum;
Evimizdeki çamaşır makinasını veya televizyonu camdan dışarı atmak yerine sokağa kola dökmek çok ucuz bir kahramanlık gösterisi.
Ve hepimiz balık hafızalı bir millet olarak çabuk unutuyor, yoruluyor ve çok çabuk vazgeçiyoruz.
Boykotumuz da öfkemiz de kızgınlığımız da saman alevi gibi.
İsrail’in yaptığı soykırım hız kesmeden devam ederken şimdiden hepimiz yorulduk ve sıcak evlerimize döndük.
Geride üç beş şehir turu ve bir Kürecik gazvesi bırakarak…
Gelecekte torunlarımıza anlatacağımız çok destansı malzeme var elimizde artık.
Ve çoktandır; “Ya kardeşim iktidarı da yıpratmamamız lazım, büyüklerimiz uğraşıyor işte onlara engel olmayalım” ucuzluğuna başladık.
Mitingimizi kahramanca yaptık, çok sinirlendiğimizi gösterdik, “kahrolsun Amerika ve onun uşağı İsrail...” dedik ve evlerimize döndük.
Daha ne yapalım ki...
Mitingler duygusal bir rahatlama, bir boşalma aracı idi bizim için ve geldi geçti...
***
Ha...
Unutmadan şunu da belirtelim;
Elbette boykotu bir yaşam biçimi haline dönüştürerek iğneden ipliğe her şeye hassasiyet gösterenlere lafımız yok.
Sözümüz biz kafası karışıklara...
Birer ateşli mücahit olarak miting alanlarında çok bağırıp çağırsak da, şu bir vakıa ki; her geçen gün hassasiyetimiz azalıyor, normalleşiyor ve yaşanan ölümleri kanıksıyoruz.
Bir şeyler yapacak halimiz yok...
İçimizdeki kor ateş küllenmeye yüz tutmuş...
Hani Kuran’da zikredilen ve imtihan edilen Talut’un kavmi vardı ya...
Talut, askerleri ile yola çıkınca onlara; “Allah sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir; kim de ondan doyasıya içerse benden değildir” demişti de çok azı hariç o sudan doyasıya içmişti ya...
Sonrasında; “Bugün Calut’a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz yok” diyerek imtihanı kaybetmişlerdi ya...
Onlara ne kadar da benziyoruz...
Selam ve dua ile...