Cafer Çelik

Ceza ve Mükafat

Cafer Çelik

İnsan yaşayışında ceza-mükafat çok etkilidir. Yapmaması gerekli olanların yapılması halinde görüldüğü, tespit edildiğinde gerekli cezanın verildiği yönetim ve kurumlarda, yanlış-yakışıksız durumlar azalır. Uygun hallerin adil değerlendirildiği, görüldüğü, mükafatlandırıldığı yerlerde verimliliğin arttığı görülür. İşlerin aksaması, yapılmamasına sebep ilgililerin vazifede gerekli titizliği göstermeden gün geçirmesidir. Milletle ilgili bir görevde, şahsi işten fazla gayret gösterilmelidir. Şahsi işte ihmalden kendi, memur-amir olanların ihmalinden çok kimseler etkilenir.                                            

Bir kurumda gayretli bir amir, kurum çalışanlarını faal duruma getiriyor. Amir olmak isteği yanında, çok faydalı olmak için çalışma da olmalı. Memur şahsından, amir, emrindekilerin çalışmasından sorumludur. Vazifeli yapması gereklileri, yapmak için azami gayretini göstermezse, mesuliyeti ifa etmiş olmaz, dünyevi-uhrevi cezadan kurtulamaz.

Ceza ve mükafatı gerektirir haller, memurluk-amirlik, dünya ile sınırlı değildir. Ahiret mükafatı, cezası da vardır. Allah’a karşı da kulun vazifelerinde, ilahi yasalara uyup-uymaması karşılığı da ceza ve mükafatla değerlendirilecektir. Dünya mükafatı, cezası; makamı-menfaati geçici, ahiretinki ebedidir. Korunmak, kazanmak için, yaşamda yasaklardan korunmalı, emirler yapılmalıdır.

Yetkililerden, gizlemek-gizlenmek mümkün olur. Allah, sınırsız görücü-işitici, her şeyi noksansız kayıt-tespit ettiricidir. Gizlemek ve gizlenmek mümkün olmaz. Geçici dünya makam-menfaatine gösterilen özenin daha fazlası, ahiret cezasından korunmak, makamını-mükafatını kazanmak içinde gösterilmelidir.

Allah vardır, birdir. Ahiret vardır. İşlenen şer-hayır karşılıksız kakmayacaktır. Yüz yirmi dört bin peygamberin tebliğ ettiği ilahi yasalarda öz olarak, tekrarlanarak tebliğ edilmiştir. Bu inanca erişemeyenler, kendilerini emniyette gördüklerinde, nefislerinin istediği dünyevi-uhrevi ceza gerektirir, yanlış, yakışıksız haller sergilemekten korunamamışlar, korunamayacaklardır.

Bu inançta oldukları sanılanların sergiledikleri yanlışlar-yakışıksız haller; özde değil, sözde inandığını sanan, aldanan ve aldatan, gerçek inananlara leke olanlardır. İlim, bilmeli ki inansın, iman etmeli ki gereğini yapsın, gerekli amellere devam ederek, imanını muhafaza etsin, ahlakını yüceltsin. Bilenler, inananlar, inancını tüm hal ve hareketlerine etkin kılanlar, ceza gerektirir hallerden korunmaya, mükafata eriştireceklerini yapmak için devamlı gayret gösterirler.

Yazarın Diğer Yazıları