Ali Yiğit

Sevdiklerimizden infak etmek..

Ali Yiğit

Kur'an Kursu yapımına  başlamanın heyecanı ile inşaat devam ediyordu..

Fazla değil bir yıl içerisinde bayağı yol kat etmişti..

İnşaatın ince işleri dediği kısma gelinmiş, kapı pencere, sıva, elektrik su işleri tamamlanmış bir an önce açılması, ve hizmete başlanması için gayret gösteriyordu..

Hamdolsun gittiği yerlerde eli boş dönmedi gönülden bağış yapanların katkısına  dua  etti her zaman..

İnşaatın son işleri olan fayans, mermer ve bir kaç ince işler için yardıma ihtiyaç vardı..

Ve bunlar için aklında olan bir kaç yere gitmeye karar verdi..

Aklında olan ilk yere gitti..

Kişinin zenginliğini ve variyetini çok iyi bildiği için  aklından burada en azından bir kalem ihtiyacı karşılarım diye düşündü..

Ve  dediği yere gitti..

Selam ve hal hatırdan sonra konuya girmek için ortamın oluşmasını bekledi..

Velhasıl zordu bir şeyler istemek..

Ve  ortam oluşunca inşaatı devam eden Kur'an Kursu’ndan bahsetti ve   ihtiyaç olan bir kaç kalemden söz ederek  yardım talebinde bulundu..

Nakdi yardımdan ziyade malzeme alımı olabilir dedi..

Kursun ihtiyacından olan kalemlerden birisinin hemen yan taraftaki depo da yığınla olduğunu görünce bir iki palet  olursa iş görülür diyerek sevinmeye başladı..

Tam o sırada onlara bakıyorsan onlar kaliteli marka onlardan veremeyiz dedi..

İçindeki sevinç bir anda hüzne dönüştü ve şu ayeti kerime aklına geldi..

''Sevdiğiniz şeylerden ( Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir'' Al-i İmran suresi 92

Ne yapacağını şaşırdı..

Gönülden  gelerek sevdiği maldan infak edilmeyen şeyi almak ne kadar doğru olur diyerek kalkmayı düşündü..

Gelen kişiye mahcup olmamak için bir iki bir şey vermek isteyince şimdilik kalsın dedi..

Almadan  gitti..

Ve düşünmeye başladı..

Variyeti trilyonları  bulan ve kendisine geniş rızık ihsan eden Allah rızası için harcamaktan çekinmenin adını koyamadı.. Kaliteli olanı değil de daha ehven olan bir üründen   bir iki parça vermek onun için sadece vicdanını rahatlatması ve gelen kişiye karşı mahcup olmamasıydı..

Oysa istediği devede onun için bir tüy kadar azdı..

Ama nefis bırakmıyor..

Şeytan sağdan yanaşıyor..

Zaten zekatını veriyorsun şimdi birde kalkıp daha fazlasını mı dağıtacaksın telkininde bulunan nefsine teslim oldu..

Elbette yardım etmediği için günaha girmiş olmuyor..

İnfak etmek takvadandır...

Allah için ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir..

Kullanılmayan eşyayı ihtiyaçlıya vermeyi, dibine dökülen meyveyi dağıtmayı, elinde kalmış değerlendiremeyeceği ürünü nasılsa artık para etmiyor  hayrıma dağıtayım demek sadece komşuluk ilişkileri içerisinde değerlendirile bilinir..

Ayeti kerimede ifade edildiği üzere ''Sevdiğiniz şeylerden İnfak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz''

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Medine’de ensar arasında en fazla hurmalığı bulunan Ebû Talha idi. En sevdiği malı da Mescid-i Nebevî’nin karşısındaki Beyruhâ adlı hurma bahçesiydi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu bahçeye girer ve oradaki tatlı sudan içerdi.

Enes (sözüne devamla) dedi ki:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz” âyet-i kerîmesi nâzil olunca, Ebû Talha Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in yanına geldi ve:

- Yâ Resûlallah! Cenâb-ı Hak sana “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, en iyiye eremezsiniz” âyetini gönderdi. En sevdiğim malım Beyruhâ adlı bahçedir. Onu Allah rızâsı için sadaka ediyorum. Allah’dan onun sevabını ve âhiret azığı olmasını dilerim. Beyruhâ’yı Allah’ın sana göstereceği şekilde kullan, dedi.

Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- “Âferin sana! Kârlı mal dediğin işte budur! Seni duydum, Ebû Talha. Onu akrabalarına vermeni uygun görüyorum.”

Ebû Talha:

- Öyle yapayım, yâ Resûlallah, dedi ve bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları arasında taksim etti. (Buhârî,

Yazarın Diğer Yazıları