Abdullah Ergün

Yeni Malatya'yı beklerken

Abdullah Ergün

6 Şubat’ta yaşanan depremlerden sonra Malatyalıların dayanışma noktasında ortaya koydukları dayanışma yıllar öncesinde yaşanan güzelliklerini hatırlattı.  
Yardımlaşmanın zirve yaptığı yılların Malatya’sını yaşamış birsi olarak bugün ortaya çıkan tabloda bazı benzerlikler yaşıyorum.
Deprem sonrası yerleştiğim Teknopark Konteynerkent’te tek başına yaşanan depremzedelere komşuların yaptıkları yardımlar, yakın zamanda görmediğimiz ama her zaman yapılmasını istediğimiz görüntüleri ortaya koyuyor.
Konteyner içinde faaliyetlerde bulunan bazı özel ve resmi kurumların hedefi depremzedelerin kalıcı konutlara yerleşene kadar sorunsuz bir sürecin yaşanmasına yönelik oluğunu görüyoruz.
Deprem sonrasında Konteynerkent’te depremzedelere yönelik çalışmalara imza atan ve bunu halen devam ettiren 9 Eylül Üniversitesi övgüyü sonuna kadar hak ediyor.
Bir başka sosyal destek ise Elidor’dan geliyor.
Kadın Destek Merkezinde hergün onlarca bayana başta mental destek olmak üzere yapılan diğer destekler dikkatlerden kaçmıyor.

 ***
 Yaşanan asrın felaketinden sonra geçmişle günümüz arasında yaşanan bağlantıyı konuşurken veya yazarken duygulanmamak elde değil.
 Malatya’nın her konusu ile ilgili bilgi ve birikimleri paylaşmak bana büyük keyif veriyor. Gerek yerel medyada gerekse yaygın medyada Malatya ile ilgili haberleri kaçırmamaya özen gösteriyorum. Son yıllarda iletişim anlamında yanşan hızlı değişim bu konuda daha çok çeşitliğin ortaya çıkmasına neden oldu. Artık Malatya ile ilgili haberleri ve diğer yazıları daha çok okuma şansını yakalıyoruz.
Yıllar önce Malatya’dan ayrılan Malatyalıların Malatya’ya olan özlemleri depremlerden sonra farklı noktalara taşındığını görüyoruz. Daha önce yaptığım söyleşilerde hemen çocukluk dönemlerinden kalan anıları konuşmaya başlıyor. Uzun zamandır görmedikleri arkadaşlara olan özlemleri ve nerelerde olduğunu dair sorularla sohbet birden duygusal bir hale geliyor.
Malatya dışında yaşayan Malatyalılar bulundukları ilde mutlaka bir araya geliyorlar, bazen kurdukları dernekle birlik ve beraberlikleri daha aktif bir hale getiriyorlar.
Yıllar önce Çanakkale’de ana cadde üzerinde “Malatyalılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği “yazısını gördüğüm zaman mutlu olmuştum. Çanakkale’de bulunduğum süre içinde derneğe uğramak alışkanlık yapmıştı. Herkesin ortak duygusu mesafe olarak çok uzaklarda kalan Malatya’yı burada yaşamak ve o güzelim yıllara ait anıları yaşamak ve dernek vasıtasıyla Malatya’yı sindire sindire yaşamak olduklarını söylüyorlardı.
Benden yaşça büyük olanların Malatya ile olan anılarını dinlerken bazen hüzünleniyor bazende duygulanıyordum. Yıllardır göremedikleri Malatya’yı anlatırlarken gözlerinin içi parlıyordu.
Malatya’nın 1960 ve 70’li yıllarını yaşamış olanlar şehirde herkesin birbirlerine saygı ve sevgi gösterdiklerini, kültür ve sanat anlamında çok ileri olduklarını söylüyorlardı. Ben 70’li yıllarda bu güzellikleri de yaşamıştım. Kışla caddesinin üst tarafına “Hüseyin Bey Köprüsü” demeye devam ediyorum. Gerçi “Tofiğin Damı”nı fazla görmedim. Çünkü o yıllarda o bölge fazla ziyaret ettiğimiz yerlerin başında gelmiyordu.  Yıllarca Malatya’nın garajı konumda olan ve şimdilerde atıl durumda olan yer bizim için hala “Büyük Garaj” dı. Sümerbank ve Tekel fabrikaları kadar Sıtmapınarı için garaj da çok önemliydi. Sevinçlerin ve hüzünlerin yıllarca yaşandığı eski garaj Sıtmapınarında yalanlar için çok şeyler ifade ediyor.

***

Zaman çabuk geçiyor. Bizden büyüklerimizi gördüğümüz zaman Malatya ile ilgili anılarını dinlemeye çalışıyoruz. Sayı olarak ta azaldılar. Malatya’da yıllarca yaşamanın avantajını onlardan dinleyerek gelecek nesillere aktarmaya çalışıyoruz.
İlkokul dönemlerinde hiç büyüyeceğimizi düşünmemiştik. Hayatımızın futbol, gırgır ve şamata üçgeninde devam edeceğini düşünüyorduk.
Sıtmapınarından kalabalık grup halinde sinemaya gitmek, günlerce filmin kafamızda tekrarını okul bahçelerinde yeni versiyonunu anlatmak, gün boyu süren futbol maçlarının verdiği tatlı yorgunlukla akşam Radyo’da “ Arkası Yarın “ veya “ Spor Stüdyosu” ile haftanın maçalarının değerlendirmelerini dinlemek, Develeme, hollik, Davin atacağı, Bilyelerle bu sefer değişik oyun türleri ile geçiş süresine yolculuk yapıyorduk.
“Köln Bülbülü” Yüksel Özkasap’ın Sıtmapınarındaki evlerinin önü ünlü sanatçı geldiği zaman panayır yerine dönüyordu. İlk defa gördüğümüz “Mercedes “taksinin arkasında koşanları izlemek bize eğlenceli geliyordu.
Arkadaş kavramının en popüler olduğu dönemleri o yıllarda yaşamıştık. Hiç acıklı günümüz olmamıştı. Günler hep neşe içinde geçiyordu. Naylon toplar her ne kadar istediğimiz hareketlerin yapılmasına engel olsalar bile yine o topun peşinde koşmak büyük keyif veriyordu. Meşin futbol topu olanların parmakla gösterildiği dönemlerde artık bizimde bir topa sahip olma zamanı gelmişti. Bu iş için mahallede bir komisyon kurmuştuk. Ama bu o kadar kolay değildi. Komisyonda yer alan Mehmet Karadeniz, İbrahim Coşkun, Sahabettin Yetiş, bizlere rakamı söyledikleri zaman bu işin zor ama imkansız olduğunu düşündük. Gerekli tasarruflar yapılarak özlemini çektiğimiz futbol topuna kavuşmuştuk. İlk defa bir futbol topumuz olmuştu. Artık bundan sonra futbol maçları daha zevkli olacaktı. Futbol tapu ile ilk maçı yapmak için şu anda viraj da bulunan Yetiştirme Yurdunun olduğu yere gittik. Yapılan dualar sonrasında maça başladık. Maçın ortalarına doğru oyun alanının dışına giden futbol topu kamyonun altına girdi, arkasından çıkan ses sahadakileri şoke etmişti. Yıllarca özlemini çektiğimiz ve büyük zorluklar sonrasında aldığımız futbol topu daha ilk maçta aramızdan ayrıldı. Günlerce bu olayın etkisinden kurtulamadık. Bu süreçte yine naylon topa dönüş yaptık.
Ama futbola alan ilgimiz giderek artıyordu. Mahalleden yetişen futbolcular gibi iyi futbolcu olmak istiyorduk. Bunun için yapılması gerekenler yapılacaktı. O yıllarda mahalleler arası maçlar oldukça popülerdi. Bu maçlar futbolcu olma özlemimize katkı yapacağını biliyorduk. Önce Koyunoğlu, Hasanbey, Çukurdere, Çavuşoğlu gibi birinci etap mahalle maçlarını yapmamız gerekiyordu. Daha sonra büyük deplasman sayılan, Fuzuli, Kernek, Cingenlik gibi büyük mahallelere deplasmana gidiyorduk. Malatya amatör küme takımlarının ağır topları bu maçları izleyerek kendi takımlarına futbolcu seçiyorlardı. İşte bir dönem Malatya futbolunda söz sahibi olan futbolcular bu maçlar sonrasında vitrine çıktı.
Hilal Gençlik kulübünden Bıyık Necati, Yıldız Gençlik kulübünden Yüksel Mazmanoğlu, Adafı Gençlik kulübünden Recep Menekşe, Malatya Gençlik kulübünden ise Erhan Kırçuval’ın bu yapılanmada büyük katkıları olduğunu herkes biliyor.

***

Deprem öncesindeki Malatya çok değişmişti. Bu konu ne zaman gündeme gelse Malatya’nın yıllar önce daha iyi olduğunu yaşanan güzelliklerin o zamanlarda daha çok olduğundan bahsediyorlardı.
Başta futbol olmak üzere bazı konularda halen o yılların kalitesine yaklaşılmadığını belirtmek istiyorum.
Malatya hakkında yazı yazanlar, bunun nedenlerini ayrıntılı şekilde belirtiyorlar. Yukarıda da belirttiğim gibi yaşça bizden büyük olanların anlattıkların artık kalıcı olacak şekilde değerlendirilmesi lazım. Bu konuda ortaya çıkan eserin yıllar sonra Malatya’nın konumuna büyük katkı yapacağını düşünüyorum.
Yaşadığımız asrin felaketiyle birlikte anıların hafızalara kazıdığı yerlerde ortadan kalktı.
Şehrin her metresinde yaşananların Yeni Malatya’ya aktarım noktasında geçmişle günümüz arasında bağlantıya tanıklık edenlere büyük görev düşüyor.

Yazarın Diğer Yazıları