Malatya'daki gerçek tablo Reis'e gösterilmedi: Yıkımı gizlemişler…
CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba, Ağbaba, Malatya'nın depremi en ağır yaşayan illerden biri olduğunu vurgulayarak, iktidar yetkililerini 'Reis üzülür' endişesiyle depremin gerçek boyutunu gizlediğini savundu.
KAÇAK KAYISI GETİRİLİYOR
Malatya'nın dünya kuru kayısı ihracatının %80-85'ini tek başına sağladığını hatırlatan Ağbaba, “Kayısımız bir dünya markası, Türkiye dünya kuru kayısı ihracatında Malatya sayesinde tek başına yüzde 80-85’ini sağlıyor. Maalesef, bu dönem tüm kabuklu ürünlerimizin tamamı; bademimizin, cevizimizin, kirazımızın tamamı Nisan ayındaki dondan dolayı yandı. Malatya dondan yüzde 100 etkilenen tek il. Türkiye'de kayısının ithalatı yasak; Özbekistan, İran gibi ülkelerden Türkiye'ye kaçak yollardan kayısı getirildiği iddia ediliyor. Bakanlığınız tarafından bu konunun tüm yönleriyle ele alınarak incelenmesi gerekir. Eğer kaçak kayısı girişi varsa engellenmezse üstüne bir de gelecek yıl kayısı tutmazsa ihracatımız darbe alır. Malatya'da "Özbekistan'dan, İran'dan vesaire kayısı geliyor." deniliyor. Amerika'dan Brezilya'ya kadar ihracat yapıyoruz, dünya kuru kayısı ihracatının yüzde 80'ini biz karşılıyoruz. Başka ülkelerden getirilen kalitesiz kayısılar Malatya'nın kayısısına darbe vurabilir, sahte kayısı Malatya'yı vurabilir. Dünyanın en kaliteli, en güzel kayısısını biz üretiyoruz. Bu konuda sizin dikkatinizi çekmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Veli Ağbaba’nın konuşmasında haklı ve acil talepleri olan bir zeminin üzerine politik refleksleri bindirerek hem meşru kaygıları sulandırdığı hem de taban konsolidasyonuna yönelik pratikler sergilediği görülüyor. Depremden zarar görmüş esnafın, çarşının ve mahallelerin hâlâ ayakta duramaması gibi somut, gözlemlenebilir felaketler var — bunlar siyasi polemik konusu olmaktan ziyade çözüm bekleyen insani ve idari sorunlardır. Ancak Ağbaba’nın dili zaman zaman bu gerçek mağduriyeti, “iktidar karşıtlığı”nın ve muhalefet tabanını güçlendirme stratejisinin hizmetine sokuyor: “3’üncü kışa mı gireceğiz?” gibi vurgu ve merkezi hükümete yönelik genel suçlama, meseleleri somut çözümler yerine duygusal ve kutuplaştırıcı bir çerçeveye taşıyor. Benzer şekilde kayısı meselesinde de tehlikeli bir genelleme-potansiyeli var. Malatya’nın kayısı itibarını koruma kaygısı haklı; fakat “başka ülkelerden sahte/kaçak kayısılar geliyor” iddiasını tartışmaya açmadan, teknik, denetim ve ithalat düzenlemeleri bağlamına yerleştirmeden yüksek sesle söylemek, piyasada panik ve kamplaşma yaratabilir. Bu tür söylem, seçmene güven veren çözüm önerileri yerine “düşman arama” mekanizmasını harekete geçirir; sonuçta tabanı konsolide eder ama toplumsal işbirliğini zedeler. beyefendinin iki özelliği (1) Arlanmadan kanaat önderi olmaya çalışmak — yani ilkelerden uzak ama popüler söylemlerle otorite iddiası; (2) Taban konsolidasyonu için inanca/kimliğe dayalı veya korkuya dayalı kamplaşma yaratma eğilimi. Ağbaba’nın konuşması, acil taleplerimizi konuşarak bu iki eğilimi besleyecek söylem örnekleri taşıyor. Şurda yanlış konumlanıyor “devlet düşmanı–devlet fetişisti” gibi hızlı dönüşlere açık popülist refleksler, güvenilir muhalefet algısını zayıflatır: Dün eleştirdiği kurumları bugün mutlak başarısızlık madalyonu olarak göstermek, yarın farklı bir pozisyona evrildiğinde tutarlılık problemleri üretir.
Bakmadan Geçme