Malatya'daki gerçek tablo Reis'e gösterilmedi: Yıkımı gizlemişler…
CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba, Ağbaba, Malatya'nın depremi en ağır yaşayan illerden biri olduğunu vurgulayarak, iktidar yetkililerini 'Reis üzülür' endişesiyle depremin gerçek boyutunu gizlediğini savundu.
ESNAFIN ÖTV’SİZ ARAÇ DESTEĞİ TALEBİ VAR
Ağbaba, deprem bölgesindeki esnafa pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini belirtti. Esnafa hibe verilmesi gerektiğini vurgulayan Ağbaba, “Hala konteyner işyerinde faaliyet gösteren esnafa uzun vadeli ve faizsiz kredi imkânı sağlanamadı, mutlaka hibeler verilmelidir diyoruz. Esnafın ÖTV'siz araç desteği talebi var, 2016 yılında uygulanan ÖTV'siz araç desteğinin deprem bölgesinde ticari taşıma yapan esnaflar için yeniden uygulanmasını istiyoruz. Deprem ve pandemi nedeniyle araçlarını yenileyemeyen şoför esnafına bu imkân tanınmalıdır” dedi.
BAĞKUR PRİMLERİ ÇOK YÜKSEK
Küçük sanayi sitemizle ilgili çok ciddi problem olduğunu, esnafın ne yapacağını bilemediğini kaydeden Ağbaba, “Esnaf hâlâ ne yapacağını bilmiyor, esnafımız ağır hasarlı binalarda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Yine, KOSGEB destekleri konusunda dün söyledim, bugün de söyleyeyim. Maalesef KOSGEB destekleri de yeterli değil. Esnafın bir başka meselesi, Bağ-Kur primleri yüksek, en düşük Bağ-Kur primi 8.971 lira, emekli maaşının 16.681 lira olduğunu düşününce bu miktar hakikaten çok yüksek geliyor. Şimdi, çalışırken esnafımız aç, emekli olurken de aç kalmaya mahkum" dedi.
Veli Ağbaba’nın konuşmasında haklı ve acil talepleri olan bir zeminin üzerine politik refleksleri bindirerek hem meşru kaygıları sulandırdığı hem de taban konsolidasyonuna yönelik pratikler sergilediği görülüyor. Depremden zarar görmüş esnafın, çarşının ve mahallelerin hâlâ ayakta duramaması gibi somut, gözlemlenebilir felaketler var — bunlar siyasi polemik konusu olmaktan ziyade çözüm bekleyen insani ve idari sorunlardır. Ancak Ağbaba’nın dili zaman zaman bu gerçek mağduriyeti, “iktidar karşıtlığı”nın ve muhalefet tabanını güçlendirme stratejisinin hizmetine sokuyor: “3’üncü kışa mı gireceğiz?” gibi vurgu ve merkezi hükümete yönelik genel suçlama, meseleleri somut çözümler yerine duygusal ve kutuplaştırıcı bir çerçeveye taşıyor. Benzer şekilde kayısı meselesinde de tehlikeli bir genelleme-potansiyeli var. Malatya’nın kayısı itibarını koruma kaygısı haklı; fakat “başka ülkelerden sahte/kaçak kayısılar geliyor” iddiasını tartışmaya açmadan, teknik, denetim ve ithalat düzenlemeleri bağlamına yerleştirmeden yüksek sesle söylemek, piyasada panik ve kamplaşma yaratabilir. Bu tür söylem, seçmene güven veren çözüm önerileri yerine “düşman arama” mekanizmasını harekete geçirir; sonuçta tabanı konsolide eder ama toplumsal işbirliğini zedeler. beyefendinin iki özelliği (1) Arlanmadan kanaat önderi olmaya çalışmak — yani ilkelerden uzak ama popüler söylemlerle otorite iddiası; (2) Taban konsolidasyonu için inanca/kimliğe dayalı veya korkuya dayalı kamplaşma yaratma eğilimi. Ağbaba’nın konuşması, acil taleplerimizi konuşarak bu iki eğilimi besleyecek söylem örnekleri taşıyor. Şurda yanlış konumlanıyor “devlet düşmanı–devlet fetişisti” gibi hızlı dönüşlere açık popülist refleksler, güvenilir muhalefet algısını zayıflatır: Dün eleştirdiği kurumları bugün mutlak başarısızlık madalyonu olarak göstermek, yarın farklı bir pozisyona evrildiğinde tutarlılık problemleri üretir.
Bakmadan Geçme