Zarar ediyorsa özelleştirilsin

Sultansuyu Harası ile ilgili tartışmalara dahil olan SP Malatya İl Başkanı Osman Marasalı, Sultansuyu Harası'nın üretime dönük olarak çalıştırılmasından yana olduklarını söyledi. Marasalı, Sultansuyu'nun ehil ellerde zarar edeceğine ihtimal vermediği belirterek, 'Ülkede tarım zarar etmez, zarar ettirilir. Onun için özelleştirilecekse özelleştirilsin. Ama hakkıyla özelleştirilsin. Yani Türkiye'de tank palet fabrikası gitmiş, şeker fabrikası özelleştirilmiş. Bütün her şey gittikten sonra tarımının bizim elimizde kalmasının bize pek bir faydası olacağını zannetmiyorum' dedi.

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Zarar ediyorsa özelleştirilsin

Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Saadet Partisi (SP) Malatya 7. Olağan İl Kongresi'nde yeniden İl Başkanlığı görevine seçilen Osman Marasalı, kentteki bir restoranda basın mensuplarıyla bir araya geldi.  Ülke ve Malatya gündemine dair açıklamalarda bulunan Marasalı, Milli Görüşün öncüsü Necmettin Erbakan'ın mücadelesini ve siyasetini; 'Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya' üzerine inşa ettiğini, bu hedefleri gerçekleştirmek için gayret sarf ettiklerini belirtti.

Bağımsız bir partiyiz 

Marasalı, iktidar partisinin, Türkiye'de, ekonomi, ,işsizlik, kadın cinayetleri, intiharlar, aile faciaları konuşulmasını istemediğini vurguladı.  İttifak tartışmalarına değinen Marasalı, "Cumhur ittifakı kendi içerisinde nasıl başarılı oluru mu tartışmıyor, karşı tarafı nasıl başarısız hale getiririz, nasıl parçalarımın mücadelesi içerisinde. AK Parti'den Saadet Partisine gelen herhangi bir ittifak teklifi yoktur. Seçim içerisinde değiliz ve her hangi bir parti ile ittifak içerisinde de değiliz. Daha önce millet ittifakı içerisindeyiz ama 2018 seçimlerinden sonra bu ittifak içerisinde de değiliz. Biz bağımsız bir partiyiz. Cumhur ittifakını da bir birine bağlayan hedef birliği değil, koltuk birliğidir" diye konuştu.

İstanbul Sözleşmesi gündem değiştirmeye yönelik

İstanbul Sözleşmesi'nin gündem değiştirmeye yönelik bir operasyon olduğunu söyleyen Marasalı, "İstanbul sözleşmesi aslında Türkiye'de tam olarak tartışılmadı, iktidarda bunun tartışılmasını istemedi. Sadece üstün körü, taraf olanlar, taraf olmayanlar. Taraf olanlar neye taraf olduklarının bilmiyor, taraf olmayanlar neye taraf olmadıklarını bilmiyorlar. İstanbul sözleşmesinde mahkemeler erkeği her daim haksız, kadının haklı bulsun demiyor. Ama 6284 sayılı yasayla iki taraf mahkemeye gittiğinde kadının beyanı esas alındığı için en büyük sıkıntı burada çıkıyordu. Bu yasa dururken İstanbul sözleşmesinin terk edilmesi yada terk edilmemesi çokta fazla bir şeyi ifade etmeyecektir. Bunun yanında bütün kötülükleri, bütün kadın cinayetlerini İstanbul sözleşmesine akdedilmesi de yanlıştır. Kadının, yada çocuğun zayıflığının karşısında 'ben istediğim zulmü yaparım' diyen erkek hakkı değil, kuvveti üstün tutmanın sonucudur. Bu anlayışı terk etmeden, ret etmeden kadın cinayetlerinin, kadına, çocuğa zulmün yada aile facialarının son bulması mümkün değildir" şeklinde konuştu.

Üçkâğıt ekonomisi

Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınmasıyla ilgili olarak Marasalı şu ifadeleri kullandı; "Merkez Bankası'nın bağımsızlığı esastır diye tam 1999 yılından beri söyleniyor. Hergelen iktidar kendisine bir merkez bankası başkanı atıyordu. Fakat bu iktidar bunun takozunu biraz kaçırdı. 'Merkez bankası başkanlarına faiz arttırın, azaltın' söylüyorlar ama günah keçisi olarak oradaki başkanı görüyorlar. Son görevden alınma konusunda Naci Ağbal, faizleri arttırdığı için görevden alındıysa, hemen yerine gelen vatandaş bir kararname ile bu faizleri geri çekebilirdi. Ama faizler yerinde duruyor. Sayın Erdoğan, Bahçeli, Elvan, üçü bir ağızdan 'biz liberal ekonomi, serbest piyasa ekonomisine devam edeceğiz,' demesi bunun Türkçesi, Londra'daki faizcilerin, bize para verenlerin 'dediklerini yapmaya devam edeceğiz' anlamında. Ama kendilerine bir günah keçisi lazımdı ve Naci Ağbal'ı görevden aldılar. Yerine gelen vatandaşta aynı politikayı devam ettirecek. Nedir bu politika? Üçkâğıt ekonomisi.  Aynı sonucu farklı kişilerle deneyip, farklı sonuçlar alacağımızı zannediyoruz." 

Ak Parti son on yılı kibir içerisinde geçiriyor

Marasalı, yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili olarak, "Ben yaparsam iyi, sen yaparsan kötü' zihniyetine dayanıyor. AK Parti iktidara geldiği ilk 10 yıl içerisinde mütevaziydi, halka karşı alçak gönüllüydü. Ama maalesef 10 yıldan sonra kibir içerisinde geçiriyor. 'ben istediğim adamı istediğim yere atayabilirim, istediğim kanunu değiştirebilirim, anayasa mahkemesi de kimmiş, kararlarının uygulamayabilirsiniz, istediğim yasayı bir kararname ile kaldırırım, getiririmin' en güzel tezahürü lokantalar kapalı olacak, esnaf kapalı olacak, vatandaş evinde tıkılı kalacak ama ben kongre yapacağım zaman bir gün öncesinde otobüslerin bir koltuk boş bırakılarak taşınması önce kaldırılacak akabinde hınca hınç yada kendilerini ifadesiyle 'lebalep' salonlar doldurulacak. Bu 'bana serbest, size yasak' demenin en güzel göstergesi. Bunu vatandaş görüyor mu? Maalesef görmüyor. Ama muhalefet bundan hoşnut mu? Ben bir muhalefet temsilcisi ve vatandaş olarak hoşnut değilim. Tepeden bakan her türlü zihniyeti ret ediyoruz" dedi.

İhaleler şeffaf değil

Sultansuyu Harası'nın üretime dönük olarak çalıştırılmasından yana olduklarını vurgulayan Marasalı, "Ülkede bir metrekare toprağın bile boş bırakılmamasını istiyoruz. Ama bu yapılırken de hak, hukuk çerçevesinde ihalesi yapılır, ihale sonucunda en yüksek teklifi veren kimse oraya verilir. Ama Türkiye'de kamu ihale kanunu da 80-180 defa değişti. Dolayısıyla ihaleler şeffaf değil. İhaleler öncesi görüşmeler belirleniyor algısı var halkta. Devletin zarar ettiği her kurum, Refah yol hükümetinde kar açıklamıştır. Siz bir kişi ile yapılacak işi beş kişiyle yaparsanız, ihaleleri yandaşlara verirseniz, işi bilmeyen yöneticileri sırf kendinizden olduğunu bildiğiniz kişileri yönetime getirirseniz bunun kaçınılmaz bir sonucu vardır. Ben Sultansuyu'nun ehil ellerde zarar edeceğine ihtimal vermiyorum. Ülkede tarım zarar etmez, zarar ettirilir. Tarım nasırlı ellerle yapılır. Onun için özelleştirilecekse özelleştirilsin.  Ama hakkıyla özelleştirilsin. Yani Türkiye'de tank palet fabrikası gitmiş, şeker fabrikası gitmiş, bankaları özelleştirilmiş. Bütün her şey gittikten sonra tarımının bizim elimizde kalmasının bize pek bir faydası olacağını zannetmiyorum" şeklinde konuştu.

Bahçeli'nin tak diye emretmesinden hoşnut değilim

Marasalı, HDP'ye açılan kapatma davasıyla ilgili olarak da, "Türkiye'de 4 partisi kapatılmış bir siyasi geleneğin temsilcisi olarak karşınızdayım. Dolayısıyla parti kapatmanın ne kadar acı verici bir şey olduğunu biliyoruz. Bunun bir çözüm olmadığının da farkındayız. HDP'nin kapatılacağına ihtimal veriyor musunuz? Ben ihtimal vermiyorum. Sadece MHP istediği için bazı şeyler yapılıyor. Tıpkı Gergerlioğlu’nun Cuma günü akşamleyin Devlet Bahçeli'nin çağrısı üzerine Cumartesi sabah 6'da abdest alırken gözaltına alınması gibi. Türkiye'de tak diye emredip, şak diye yapma pozisyonu var. Bende Sayın Devlet Bahçeli'nin tak diye emretmesinden hoşnut değilim. Sayın Şentop'un da şak diye emri yerine getirmesinden de hoşnut değilim" ifadelerini kullandı.