Vahdettin Yiğitcan

Zorba 'Üslûb-u Beyan Aynıyla İnsan'

Vahdettin Yiğitcan

Değerli okurlar,

Şu güzelim bahar günlerinde, ışıl ışıl güneşin aydınlattığı, tabiatın yepyeni filizlerle gülümseyerek canlandığı bu günlerde sevgiden, umuttan, sevinç ve coşkudan söz etmek varken, inanın, insanın içini karartan "zorba" kelimesini yazacağım yazıya başlık olarak koymak istemezdim.

Ne yazık ki, hayatın her safhasında normal akışın hilafına çeşitli dayatmalarla karşı karşıya kalmamız olağanlaşmış durumda. Her geçen gün gelişen ileri teknolojik iletişim vasıtalarıyla herşey gözlerimizin önünde cereyan ediyor, şahidi oluyoruz. Gizli saklı hiçbirşey kalmadı dense yeridir.

Giderek, ülkemizde ve dünyada gücü yeten yetene aşikâr şekilde, serkeş bir eşkiyalık kol geziyor, hüküm sürüyor.

İstanbul'da yaşadığım bir dönem içerisinde, yanılmıyorsam 1994 yılında bir toplantı sırasında merhum gazeteci Mehmet Ali Birant : "Gazeteci, dünyanın derdini yazar da kendi yaşadığı dertlerini yazamaz" demişti.

Bugün bu fakir, toplumsal bir kangrene dönmüş olan kiracı - ev sahibi çatışmasına örnek olacak kendi başından geçenleri anlatacak.

Şu an oturmakta olduğum evi ben hastanede yatarken gazeteye verdiğim ilanla buldum. İlanın metni aynen şöyleydi: "1+1 Daire aranıyor. Telefon ...." Gazete arşivlerde mevcut. İsbatı mümkün.

İlanımıza dönüş sağlayan insanla beraber hastaneden izin alarak çıktım ve evi gördük. O günkü rayiç bedelin üzerinde 500 TL gibi bir rakamla evi kiraladım. o dönemde balkonsuz 40 metrekarelik 1+1 muadil dairelerin aylık kirası 350-400 TL civarındaydı.  Hastaneden iki hafta sonra taburcu oldum.

2021 yılının Ağustos ayında ev sahibiyle 5 yıllık kira kontratı yaparak evde yaşamaya başladım. Ev sahibi olan şahıs 2022 yılının Ocak ayında kira zammı talep edince, kiracılığımın 6.ayında zam yapamayacağımı belirtip reddettim. Kiralama dönemi olan Ağustos ayında kira zamlarını %25 ile sınırlayan yasaya rağmen ben %40 zam yaparak kira bedelini 700 TL'ye çıkardım.

Müzmin bir hal alan hastalığım sebebiyle tekrar hastaneye yatırdılar uzman hekimler. Bu kez Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde şifa bulamayınca, Hiperbarik Oksijen Tedavisi almak ve ameliyat yapılması gerekçesiyle İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesine naklen gittim. Yaklaşık iki ayı aşkın bir süre İstanbul'da tedavi gördüm.

Ev sahibi olan şahıs ben İstanbul'da hastanede yatarken elektrik, doğalgaz ve su aboneliklerini iptal ettirerek suyu, elektriği ve doğalgazı kestirdi. Oysa yürüme engelli olduğum için bütün abonelikler kendi adına devam ediyordu; öyle anlaşmıştık. Otomatik ödeme talimatıyla gelen üç fatura da günü gününe ödeniyordu. Resmen elinden gelen kötülükleri yapmaktan geri durmadı ev sahibim... Doğalgaz ve suyun kesilmiş olması önem arzetmazken elektriğin kesilmiş olması buzdolabında muhafaza ettiğim gıda maddelerinin bozulmasına ve maddi zararıma sebep olmakla beraber tüm binayı tahammül edilmez pis bir kokuya maruz bıraktı.

Gerek hastanede yatarken telefonla, gerekse de oturduğum binaya gelerek defalarca beni tehdit ve taciz etmekten vazgeçmedi. Bütün bu kötülükleri evini boşaltmam için yapıyordu. Deprem yaşamış, yerle bir olmuş Malatya’da kiralık ev bulmak bir emekli için imkânsız. Haliyle benim için tek çözüm yolu hukuka sığınmak olmuştu. Nitekim öyle de oldu, Arabulucu Avukat Kenan '......' beyin  huzurunda herhangi bir uzlaşma sağlanamadı. Mahkemelik olduk.  

Yeni Ev Sahibimle...

Eski ev sahibim takriben bir ay önce beni arayarak akşam evi satın almak isteyenlerin eve geleceğini ve görmek istediklerini söyleyerek haber verdi.

Geçtiğimiz Nisan ayı içerisinde bir akşam oturduğum daireyi satın almak üzere bir bayanla bir genç adam geldiler ve daireyi gördüler. . Benim daireyi boşaltıp boşaltmayacağımı sordular, ben de cevaben daireyi boşatamayacağımı, çaresiz ve yalnızlığımı belirterek mahkemelik olduğumu onlara söyledim. Onlar da "o halde biz daireyi almaktan vaz geçtik, sen rahat ol" diyerek, ayrılıp gittiler.

Meğerse bana yalan söylemişler. Niçin yalan söylediklerini anlayabilmiş değilim.

Onların ardından eski ev sahibi telefonla aradı ve dairesini o gelenlere sattığını ifade ettiler.  

Ertesi gün bende kayıtlı olmayan bir numaradan telefonum arandı, karşımda bir erkek sesi, benim ismimi sordu ve kiracısı olduğum evi satın aldığını söyleyerek benim evi 30-40 gün içerisinde evi boşaltmam gerektiğini ihtar etti. Buyurgan bir eda ile konuştuğu için mesajlaşma yöntemiyle haberleşmenin daha uygun olacağını söyledim beni arayan şahısa...

Mesaj yoluyla haberleşmemiz başlamış oldu...

Mesaj Diline Bakar mısınız?

Mesajlardan özet diyaloglar:

Evi satın alan şahıs: Evi 30-40 gün içerisinde boşalt.

Cevaben ben: Hukuk devletinde yaşıyoruz aramızda oluşacak sorunları hukuk dairesi içerisinde çözelim.

Evi satın alan şahıs: Ben çözecem dayı sen rahat ol. Ben o katı, evi boşaltırım, sen kendine pikap ayarla.

Cevaben ben: Size medenice durumu izah ettim, lütfen tehdit ve tahkir dilini bir daha kullanmayınız.

Evi satın alan şahıs: Tehdit etmiyorum. Ben olacakları söylüyorum. Ben sana size 2 ay müsade veriyorum evimi boşaltın. Boşaltmadığınız takdirde olacaklardan ben sorumlu değilim. Benim evime parama ortak değilsiniz.

Cevaben ben: Sen böyle tehdit ve tahkir dilini kullanarak resmen suç işliyorsun. Sabrımı taşırma. Cumhuriyet Savcılığına hakkında suç duyurusunda bulunmaya zorlama beni.

Evi satın alan şahıs : Sen laftan anlamıyor musun. Taşarsa taşsın benimki taşarsa seni kimse kurtaramaz. Bi de bizi mahkeme savcı tehtit ediyorsun.

Evi satın alan şahıs: Siz haziranın 10 na kadar evi boşaltın. Güzellikle evimi boşaltın.

Evi satın alan şahıs: Bizi sallarım diye düşünme bak günü varken seni uyarıyorum.

Evi satın alan şahıs: Niye cevap vermiyorsun, sen evde misin, Akşam gelem bi...

Bu mesajların ardından şahıs, kaydettiğim numarasından son kez telefon etti ve ağza alınamayacak küfürler ederek tehditler savurdu. Akşam eve baskına geleceğini söyleyerek "seni elimden polis de savcı da kurtaramayacak" dedi...

Beni telefonla aradığı gibi Malatya dışında yaşayan oğlumu da aramış...

Ben de bu söylediklerine karşılık "korkak" biri olduğumu ve kendisinden çok "korktuğumu" söyleyerek telefon görüşmemiz sona erdi...

Ciddi anlamda yaptığı tehditler nedeniyle benim sabrım taştı ve bölgemiz karakoluna giderek mesajlarıyla birlikte hakkında davacı olduğumu bir dilekçeyle ilgili mercilere sundum.

Karşımdaki şahsın yaklaşımı bu minval üzere, eskiler demişler ki: üslûb-u beyan aynıyla insan.

Son söz olarak:

Adli kurumların dikkatine:

Karşımdaki şahsın tekin biri olmadığı ayan beyan ortada, başıma bir hal geldiğinde birinci derecedeki zanlı bu şahıstır.

Yazarın Diğer Yazıları