Vahdettin Yiğitcan

Samimiyet Nedir?

Vahdettin Yiğitcan

Değerli okurlar,

Bebeklik döneminden itibaren başta anne ve babamız olmak üzere, kardeş ve akrabalarımıza ilaveten, konu komşulardan oluşan doğal bir çevrenin içerisinde gözümüzü açarız, olanı biteni aklımızın erdiğince gözlemler, izleriz.

Çocukluk evresinin ardından gelişen erişkinlik dönemi ile kendimize has öznel ufkumuzun sınırsızlığı açılır önümüze, delişmen bir heyecanla ergen dünyamıza ilk adımımızı atarız.

Asıl insanı özgün kılan evredir bu ergenlik dönemi, kişiliğin karakteristik temelleri bu evrede atılır.

Bu dönemde iyinin kötüden, güzelin çirkinden, sahinin yalandan, doğrunun yanlıştan, gerçeğin sahteden mutlak surette ayırt edilmesi, sağlıklı işleyen vicdan ve aklın gereği olarak kendini gösterir. Günümüzün amiyane tabiriyle insanın fıtraten fabrika ayarlarıdır ayırt etme özelliği.

Gerek kendimize, gerek tek tek en yakınlarımızdan başlayarak tüm insanlara ve hatta canlı cansız cümle yaratılanlara karşı sorumluluk bilinci de asıl bundan sonra başlar.

Özümüz ve sözümüzle, davranışlarımızın doğal akışı içerisinde kendiliğinden oluşan, güven ihdas etme zaruretidir, samimiyet.

Samimiyetin sayısız tanımını yapmak mümkündür.

En kısa ve kesin bir dille söyleyecek olursak: dürüstlüktür, samimiyet.

Günümüz dünyasının dolayısıyla insanlığın hasret kaldığı en asil haslettir, samimiyet.

Göstermelik dürüstlük samimiyet olmadığı gibi pespaye bir laubaliliktir.

Samimiyet Nedir?

Bir Yoğurtçu Dükkanında

1991 yılında İstanbul'da bir pazar sabahı kahvaltılık almak için gittiğim mahallemizin yoğurtçu dükkanının duvarında bir yazı dikkatimi çekti. Yazının başlığı "Eski Bir Tapınaktaki Yazıt" yazıyı okumaya başladım. Grip başlangıcı bir rahatsızlığım var yazının her bir cümlesini düşüne düşüne, yani sizin anlayacağınız sindire sindire okumaya çalışıyorum. Müthiş bir öneri ilkeleri vazediyor. 1991 yılından bu yana o yazıt hiç aklımdan çıkmadığı gibi bu yazıtın ilahi kutsal bir metin olabileceğine dair tahminlerimi muhafaza ediyorum...
Baştan sona samimiyetin şahikası cümlelerden müteşekkil ilahi umdelerle, insana pusula görevi görüyor.

İşte o yazıt:

Eski Bir Tapınaktaki Yazıt

"Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çaliş.

Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun, bağışla ve unut.

Ama kimseye teslim olma. İçten ol. Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.

Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikâyesi vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.

İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur.

Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın.

İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.

Ve unutma ki insanların Yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsalın tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın. O çöl ortasında yemyeşil bir vahadır. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.

Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.

Bu dünyada bırakabileceğin en büyük miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla.

Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.

Ara-sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.

Bir düşün doğduğun zamanları. Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse.

Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin.

Görmeye çalış ki bütün pisliğine rağmen dünya, insanoğlunun biricik güzel mekanıdır."

Eski Bir Tapınak Yazıtı (Xsentius, M.Ö. IX. yy.)

Samimiyet Nedir?

KAYNAK: https://husrevcakmak.com/eski-bir-tapinak-yaziti-xsentius-m-o-ix-yy/

Yazarın Diğer Yazıları