Değerli okurlar,
Ömrümün önemli bir bölümünü dünyanın göz bebeği, Türklerin Dünya Tarihine imzasını attığı İstanbul'da ikmal ettim.
Tam tamına gençlik yıllarımın 43 yılını İstanbul'da geçirdim. Orta öğrenim dönemim İstanbul'da tamamlandı. Çok özel meraklarım sayesinde sıradışı bir öğrencilik yaşadım. Hani idare-i maslahatçı öğrencilerin ilke edindikleri 5'den şaşma 6'yı aşma düsturunca dersi derste dikkatle takip ederek, defter kitap açmadan kazasız belasız Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesinin Tesviye Bölümünden yüzümün akıyla mezun oldum.
Sıradışı öğrenciliğime gelince, yıl içerisinde öğrencilere tanınan devamsızlık hakkının tamamını yarım gün kalana kadar hesaplı kitaplı kullanırdım. Havanın puslu, sisli, yağmurlu veya kar yağışlı olduğu günlerde beni okulda ara ki, bulasın. İlk zamanlar eski kadim semtler ve müzeleri makân edinmiştim. Daha sonraları ise İstanbul havasının birebir solunduğu, gıcırtıyla açılan ahşap kapısından içerisine girilen mahalle kahvehanelerine dadanmıştım. Koltuğumun altında günlük gazetem ve mutlaka bir şiir kitabımla kahvehanenin loş ortamında adeta kendimden geçer kaybolurdum. Sabahın vermiş olduğu taze bir ruh haliyle güne başlayan yaşlı semt sakinlerinin saygılı sohbetlerine kulak misafiri olmak bambaşka bir haz verirdi.
O yıllarda, 1960 ve 1970'li yıllarda İstanbul yeni yeni Anadolu'nun kuşatması altına girdiği yıllardı. İstanbul kültürü henüz yok olmamıştı, hatta gelişmeye kapalı İstanbul Boğazı'nın iki yakasında bulunan kadim eski semtlerinde büsbütün yaşatılan bir İstanbul Kültürü vardı. Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Kandilli, Kanlıca, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Yeniköy gibi semtler kısmen korunmuş mahallerdi.
Hiç unutmam, Tepebaşı Deneme Sahnesinde her ay gerçekleştirilen Şiir Gecelerinde Behçet Necatigil, Ercüment Behzat Lav,
Hilmi Yavuz,Can Yücel, Arif Damar ve daha birçok şairin son şiirlerini kendilerinden dinleme şansım oldu.
Muammer Karaca'yı, İsmail Dümbüllü'yü, Cüneyt Gökçer'i, Altan Erbulak'ı, Nejat Uygur'u, Metin Serezli'yı, Gazanfer Özcan'ı, Genco Erkal'ı ve daha ismini sayamadığım nice tiyatro sanatçısını İstanbul'da izleme imkânı buldum.
Ya sonrası, sonrası geçim sıkıntısı, serbest ticaret derken gazetecilik bir hayli didinmenin ardından emeklilik ve hiç eksilmeden sürekli artan, Annemin vefatının ardından yakıp kavuran daüssıla hasreti.
Biricik Cennet Mekân Annem, zavallı, mazlum annem. Hamarat mı hamarat, fedakâr mı, fedakâr tam bir adanmış mü'min dindar evcimen bir hatun... Babama gelince, annemin tam aksine geldi şen, gitti harap cinsinden düşüncesiz ve bencil bir yaratık. Babam hakkında hak etmesine rağmen daha fazla ağzımı bozmak istemiyorum.
Annem, Malatya'nın tanınmış ailelerinden Karakaşlılar'a mensup Cemil Efendi'nin kızı ve dolayısıyla Karakaş Çiftliğinin varislerinden. Sözün kısacası ben ise, annemin manevi hatırasının mütevazı yansıması olarak annemden kalan toprak parçasını yeşertmek amacıyla Malatya'ya 2016 yılının son aylarında kalıcı olarak adımımı attım.
2016 Yılının son aylarında döndüğüm Malatya'yla 43 yıl önce terkettiğim Malatya aynı şehir değillerdi. Diyeceksiniz ki, elbette aynı olamazlar aradan geçen 43 yıllık değişim ve gelişmenin neticesidir aradaki fark... Siz itirazınızda haklı görünebilirsiniz ancak Malatya'nın yaşadığı aklın ışığında hesaplı ve kitaplı bir gelişme ve serpilme değil, düpedüz aklıevvel talancı ve köy zihniyetli basiretsizlerin elinde hercümerç oluştu...
Muhteşem Malatya Manzumesi
İstanbul'da bulunduğum yıllar içerisinde Malatya ile alakâmız hiç eksilmedi. Hatta yıllar ilerledikçe daha da artan bir özlemle Malatya ile ilgili haberleri yakından takip etmeye başladım. Hangi yıl olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Bir gün "malatya haber com" sitesinde Celal Yalvaç imzalı "Malaya Manzumesi" adlı bir manzumeye rastladım.
Malatya'nın sosyo kültürel tarihini 127 kıtalık muhteşem Malatya Manzumesinden çıkarmak mümkün....
-------------------
Okumaya başladım ama ardı arkası kesilmiyor hikâyenin, her bir mısrasıyla beni bulunduğum ruh halinden alıp çocukluk yıllarıma, oradan alıp muzip şakalar yaptığımız oyunlara, yetinmeyip memleketin kötü yönetilişine varıncaya kadar Malatya'nın tüm kültürel değerlerini ve ahalinin ahvaline varıncaya kadar şehrimizin bütün serencamını dizelerinde nakış nakış işlemiş bir sanatçı kanaati oluşturdu bende Celal Yalvaç imzası... Malatya'nın sosyo kültürel tarihini bu 127 kıtalık manzumeden çıkarmak mümkün. Öylesine zengin kültürel veriler işlenmiş ki, hiç zahmetsiz araştırmacılar için hazır toplu kaynak. Bu gayret ve azmin adı olsa olsa kültür alpernliğinden başkası olamaz.
Malatya Manzumesini okumamış olan Malatyalılar bu eksiklerini derhal tamamlamalıdırlar. Hafıza tazelemesini ihmal etmemek gerek. Adres çok basit : "Malatya Manzumesi malatyahaber.com"
Yıl 2016'nın son ayları, Malatya'ya gelmişim, sudan çıkmış balık gibi adeta nefessiz kalmışım. Eskimalatya'da ikamet ediyorum. Hoş bir tevafuk eseri Malatya Haber Sitesi yazarlarından Bülent Korkmaz'la tanışmış olmanın huzurunu yaşıyorum. Çok sık olmasa da Vilayet Konağının arkasındaki Bülent'in iş yeri Turizm Danışma Ofisine yolum düştükçe uğruyorum. Bu arada Malatya Manzumesinin yazarı Celal Yalvaç ağabeyi soruyorum Bülent'ten, Celal ağabeyin rahatsızlığını söyleyerek görüşmemizin mümkün olmayacağını belirtiyor. Aradan hayli bir zaman geçtikten sonra Bülent bana bugün Celal Amcayı ziyaret edelim diyerek müjdeyi veriyor.
2 Şubat 2022'de Yazdığım Yazıdan Kısa Bir Bölüm:
"Ziyaret günü gazeteden Yakup arkadaşım da bize katıldı ve muhterem Celal Yalvaç'ı Kütüphanesinde ziyaret ettik.
Bizleri kapıda karşılama nezaketi gösteren Celal Bey çalışma masasının arkasında tüm heybetiyle ve gazeteci yeleği ile de dimdik ayakta olduğunun resmini veriyordu...
Söze kendimi tanıtmakla başladım. Kendisini ziyarete gelenin kimlerden ve kim olduğunu yakından bilmesi için.
Kendimi Karakaşlılar'dan Cemil Efendi'nin kız evladı torunu olduğumu söyleyerek kısaca tanıtmış oldum.
Meğerse Celal beylerle dedemler Paşaköşkü’nden arazi komşuları imişler... Paşaköşkü'nün üst kısmındaki arazi de Celal beylerinmiş.
Karakaşoğlu Cemil ve kardeşi İsmail efendileri bazı hususiyetleriyle yakından tanıyan Celal Bey başladı dedemleri ve komşuları Kasım dayıyı anlatmaya. Ben bu anlatılanları hayran hayran ağzı açık dinliyorum. Celal bey iştahla o günleri gözlerinin içi parlayarak hatırlıyor ve zevkle ve yüzünden hiç eksik olmayan tebessümüyle bizlere hatıra ziyafeti çekiyordu..
Nefis çayların eşliğinde devam eden sohbetimizi çok fazla uzatarak Celal beye sıkıntı vermek istemiyoruz.
Bu gönlü bol "Vakıf İnsan Celal Yalvaç"ın daha fazla zamanını almaktan imtina ediyoruz.
Ben kendisine okuma iştiyakını soruyorum, Eskiden bir kitabı iki üç günde bitirirken şimdilerde yatmadan önce ancak 20-30 sayfa okuyabiliyorum, diyor...
İzlenimlerime gelince pırıl pırıl bir hafıza ve berrak bir zihin. Fiziki yıpranmışlığın ötesinde her şey yerli yerinde.
Kim Celal Yalvaç'a "Malatya'nın Hafızası" yakıştırmasını yapıyorsa fena halde çuvallıyor!...
Ne demek Malatya'nın Hafızası? Malatya'nın hafızası olsa olsa müzeleridir... Sessiz sedasız bir yığın obje, bu mudur bir insanla mukayese edilen nesneler!...
Celal Yalvaç yazdıkları ve gözlemleriyle Malatya'nın iyisi ve kötüsüyle yitip giden değerlerine ışık tutan bir fener işçisidir. Gözümüz, kulağımız ve idrak gücümüzdür ve hep öyle kalacaktır.
Sizi tanıdığıma çok mutlu oldum, sağlık içinde size bereketli bir ömür diliyorum sevgili Celal Yalvaç ağabeyim..."
Okuduğunuz bu satırları Celal Ağabeyimin sağlığı yerindeyken yazmış olmanın huzuru içerisindeyim.

Merhum Celal Ağabeyimi ziyaret hatıramız...
--------------------------
Celal Yalvaç Ağabeyimi fırsat buldukça sağolsun Bülent Korkmaz'la birlikte ziyaret ederdik.
Merhum Celal Ağabeyimin benim gönlümdeki yeri müstesna bir imtiyaza haiz, çünkü onlar, benim merhum Cemil Dedemin komşularıymış. Dolayısıyla benim kim-liğime dair soyumun son şahidiydi-ler.
Celal Ağabeyimin vefatıyla daha bir kimsesizleştim, yalnızlaştım...
Celal Ağabeyim ki, dervişmeşrep bir mizaç sahibi, incinse de incitmeyen nezaket üslubu ile maruf bir tevazu örneğiydi.
Kütüphanesi dergâh huzuru bahşediyordu.
Salih bir insan ve müsterih, asude bir ruh sükûnetinin timsaliydi.
Mekânın Cennet, Makamın âlî olsun sevgili Celal Ağabeyim.
2023 yılında 6 Şubat Depremlerini yaşayan Celal Yalvaç, evinin ve kütüphanesinin bulunduğu sokakta...
---------------------------------
Malatya Manzumesi'den Tadımlık Dörtlükler
…Koyunun yoğurdunu, sitilde çalkalardık.
Güz geldikçe nöbetle değirmene kalkardık.
Doldururduk ambara bulgur ile yarmayı,
Böylelikle düşlerdik kışı da çıkarmayı.
Kavurma yapmak için keserdik koyunları,
Kış günleri -masal-la süslerdik oyunları.
Cin, Peri’den bahsedip ürkütürdük herkesi,
Ziyaretle korkutup keserdik çıkan sesi.
Ay’ın tutulmasıyla, Güneş’in tutulması,
Büyük olay olurdu onların kurtulması.
Teneke, kap-kacağı ne bulursak çalardık,
Kurtarınca onları çok hülyaya dalardık.
Evlerde banyo yoktu, lüküstü -gusulhane-,
Hamama gitmek için ancak buydu bahane.
‘Öfeleme’ yenirdi, ‘Samut’ kokardı hamam,
Bu ziyafetten sonra banyo olurdu tamam.
‘Gelin Hamamı’ ile ‘Kırk Hamamı’ çok hoştu,
Yapılan eğlencenin, halk keyfinden sarhoştu
Darbuka eşliğinde çalınıyordu sazlar.
Neş’e ile oynardı müşteri kadın, kızlar.
Her zaman kuvvetliydi, güçlüydü imanımız,
Arkadaşlık uğruna feda idi canımız.
Kalbimiz zengin idi belki azdı nakdimiz,
Buna rağmen neş’eyle geçer idi vaktimiz..."

