Değerli okurlar,
Bir şehrin asaleti, kültürü, anlayışı, irfanı, tarihi, gelenek ve görenekleri hatta mimari estetiği evvelâ o şehrin insanının içselleştirdiği ruhuna siner.
Böylesi bir ruhla donanmış insanlardan teşekkül etmiş toplumların yeknesak karakterleri kendilerine özgü ayırt edici özellikler taşır. Bildiğiniz üzere ülkemizin kimi şehirlerinin insanı kimi özellikleriyle anılırlar, bu yaklaşım mutlak doğru olmasa da içinde hakikate taalluk eden örnekler de barındırdığı bir gerçektir.
Bir şehrin asaleti, kültürü, anlayışı, irfanı, gelenek ve görenekleri o şehrin sosyal yaşantısının gerektirdiği tüm alanlarda hizmetle görevli resmi, yarı resmi ve sivil toplum kuruluşlarının işleyişine de yansır. Sadece bu alanla da sınırlı kalmaz, şehirde faaliyet gösteren ticari hayat başta olmak üzere aklınıza gelebilecek her iş kolundaki, büyük küçük farketmez, bütün işletmelerin hizmet kalitelerine o şehrin asaleti, kültürü, gelenek ve görenekleri damgasını vurur. Vurmalıdır, eğer bir şehrin karakteristik özelliklerine dair özgün bir özelliği yoksa o şehrin asaleti, kültürü, anlayışı, irfanı, gelenek ve görenekleri de yok hükmündedir.
Çocukluk dönemimin Malatyası ile günümüz Malatyası'nın adından başka hiçbir benzer yanının kalmadığını içim acıyarak görebiliyorum.
Bu yakınmalarımda 2023 Yılında yaşanılan Asrın Felaketi olarak nitelenen Depremlerin öncesinden söz ediyorum.
Depremlerden sonra ise tamamen şehrimizin şakülü şaştı. Hindistan benzeri bir keşmekeşin içinde bulduk kendimizi. Şehrimizin dört bir yanında barakalar doldurdu her yeri. Bu arada mesleki anlamda hiçbir kurum yol ve yön gösterici olmadı. Adeta kafalarını kuma gömdüler. Depremzede vatandaşlar gelişigüzel kurulan konteynerlere serpiştitildiler.
Deprem Öncesinin Çarşı ve Pazarı
Bir yörenin yeme içme ve beslenme alışkanlıklarının en iyi gözlenebilen yerleri pazarlardır. Kısacası bir yörenin mutfak ve alışveriş kültürünü anlayabilmek için pazarlar en sağlıklı gözlem sahasıdır.
Depremler öncesinde Malatya, merkez çarşısını tek bir noktada odaklamış ve oradan ihtiyaçları karşılamaya çalışmıştır. Gelişme hesapları yapılmadan artan talebe karşın yetersiz ve güdük kalan, şımarık ve küstah esnaflarca işletilen sebze meyve çarşısı bırakın ihtiyaçları karşılamayı, alışverişe gelen hınca hınç insan kalabalıklarını bin pişman edercesine insanlığından utandırmıştır.
Sebze, meyve ve kasap pazarının böylesi salaş ve savruk, üstelik esnaflarının küstah yaklaşımını şehrimizin önemli bir bürokratıyla konuştuğumda duyduklarım beni daha da dehşete düşürdü! O bürokrat bana, Belediye Zabıtasının o esnaf bozuntularından korktuğu için birşey yapamadığını söyledi. Vehametin dibi bu olsa gerek...
Şire Pazarına Gelince: Bir Başka Kanayan Yara
Bildiğiniz üzere Dünyanın Kayısı Başşehri Malatya. Kayısımız ise, şöhretini hak etmiş eşsiz güzellikte bir değerimiz.
Malatya'ya gelen ziyaretçilerimizin en vazgeçilmez uğrak yeri hediyelik kayısı ticaretinin yapıldığı yer Şire Pazarı.
El hak, hakkı teslim etmek gerekir, kayısı ve kayısı çeşitlerinin sergilendiği raf ve vitrinlerin albenisi, ışıklandırılması oldukça iyi.
Ancak, şire pazarında 250 esnaf varsa bunların sadece 10-15 tanesinde satılan onlarca ürünün fiyat etiketi var, geride kalan 235-240 esnafın dükkanında satılan onlarca ürünün fiyat etiketi yok... Bu mudur, çağdaş alışverişin usulü.
Öncelikle insan fiyat sormaya utanıyor. Diyelim bir dükkana adımınızı atıp girdiniz, derhal baktığınız üründen hemen ağzınıza tıkıştırılmak üzere bir ikram hamlesi. Açıkça, alışveriş yapmaya icbar teşebbüsü.
Asıl mesele şu ki, bu şehrin öncelikle Ticaret ve Sanayi Odası, Belediyeleri, Meslek Birlikleri sahayı her daim gözlem ve gözetim altında tutmalıdır. Aksayan hususları giderme yoluna gitmelidir. Şehirde sinerji yaratarak güzelliklerde zımni bir yarış başlatmalıdır.
Aksi halde, havanda su dövmekle hiçbir yere varılamayacağı bu günkü Malatya'nın Ticaret Ahlakı göstermektedir.
Tarihimizde Ahilik Teşkilatımız Vardı...
Bugün hasret kaldığımız ehliyet ve liyakat esas alınarak Milletimizin teşkilatçılık kabiliyeti uygulama alanına konulmuştur. Kendi içerisinde ehil olanların seçildiği bir sistem, yeni bir yönetim modeli uygulanmıştır. Ahilik sistemi, insanları ötekileştirmeden bir dayanışma ve kardeşlik modeli ortaya koymuştur. Ahilik Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenleri işbaşında eğiterek insanların kaliteli ve üretici olmasını sağlamıştır.
Ahilik ve İktisadi Sistem: Ahilik Selçuklu ve Osmanlı iktisadi sisteminin özünü oluşturmuştur. Bu iktisadi anlayışın temelinde çalışmak, üretmek, kalite, emeğe saygı, dayanışma, helâl kazanç, helâl lokma, yardımlaşma, israftan kaçınma… gibi islâmi kurallar vardır. Ahiler bu alanda da inançlarını hayata geçirmişlerdir. Ahiler ihtiyaçlarından fazlasını ihtiyacı olana dağıtmışlardır. Onlar kârda değil, hayırda yarışmışlardır.
Ahilik ve Sosyal Güvenlik: Ahiler toplumda denge unsuru olmuşlardır. Kurdukları vakıflarla hayatı ilgilendiren bütün alanlarda faaliyette bulunmuşlardır. Fakirleri, garipleri, kimsesizleri, savaşa gidenlerin ailelerini, işinde zarar edenleri, misafirleri, yolcuları korumuşlar, onlara yardım etmişlerdir. Kısacası ahiler kimsesizlerin kimsesi olmuşlardır.
KAYNAK: https://www.kirsehir.gov.tr/ahi-evran-ve-ahilik


