Vahdettin Yiğitcan

Diyarbakır'da Bayram Coşkusu

Vahdettin Yiğitcan

Diyarbakır'da Bayram Coşkusu

Diyarbakır Ulu Cami Bayram ziyaretine gelen insanların ilk uğrak mekânı idi...
---------------------------------------------
Değerli okurlar,

Evvel zamanlar önce...

Bildiğiniz üzere, Kurban Bayramları, kurban kesebilecek kudrete sahip aileler için hayli heyecanlı ve meşakkatli geçerdi.

Son 25-30 yıldır "Kurban Bağış" organizasyonları sayesinde millet böyle bir meşakkatten imtina ederek "Kurban Bağış Modasına" uyarak kurbanlarını başka diyarlardaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere bağışlar oldular. Bağışlasınlar, hiçbir beis yok, hatta kardeşlik gibi, yardımlaşma gibi manevi yönden güçlendirici etkisini göz ardı etmemek lazım.

Bu bağışın adı olsa olsa sadaka ya da infak olabilir, fakat kurban olamaz...

Kurbanın kesildiği mahalde yaşayan ihtiyaç sahiplerinin hakkı olan "kurban", bir başka diyara gönderilmekle kurban ibadeti hakkıyla yerine getirilmiş olabilir mi, diye bir istifham beliriyor zihnimde...

Tekrar bahsimize dönelim:

Günümüzde istisnai de olsa geleneksel alışkanlıklarını devam ettiren köklü aileler, topyekün seferber olarak kurban kesiminden başlayarak, payların ayrılması ve yerli yerinde ihtiyaç sahiplerine isabetle dağıtılmasına kadar bir yığın işi bizzat kendileri tatlı bir telaş ile yaparlar. Hasılı, bayramın ilk gününü kurban mesaisi ile tamamlarlar. Fırsat bulupta sakatat ağırlıklı kurban kavurması yiyebilirlerse keyifle yerine getirirler görevlerini.

Çocukluğumun Kurban Bayramlarının ilk günü böyle geçerdi. Konu komşu, eş dost ve akraba ziyaretleri bayramın ikinci günü başlar ve dördüncü güne kadar devam ederdi.

Bayramın ikinci günü İstanbul'da yaşayan ve Kurban Bayramı münasebetiyle Malatya'ya gelen değerli arkadaşım, kadim dost Nurettin Yaşar telefonla aradılar, bayramlaştık, bayramın üçüncü günü için önce Diyarbakır'a bir ziyaret, ardından bayram dolayısıyla Elazığ'da bulunan müşterek arkadaşımız Ömer Serdar'la bayramlaşmak üzere sözleştik.  

Bayramın üçüncü günü Nurettin Yaşar'ın kaptanlığında değerli dost Fuat Tokaç'la beraber üç arkadaş kuşluk vakti Malatya'dan Diyarbakır'a doğru yola revan olduk.

Güneşli pırıl pırıl bir günün sabahında, İzollu ilçesinin yemyeşil yapraklarıyla gülümseyen, yaşanılan zirai don afeti nedeniyle meyvesiz kayısı bahçelerinin arasından süzülerek geçerken, meyve meftunu Fuat arkadaşımızın İzollu'da yetiştirilen lezzetli çileklerin satıldığı çardaklar dikkatini celp ediyor. Bir çardağın önünde durarak Fuat arkadaşımızın ihsanıyla çilek ikmali yapıyoruz. Her ne kadar çileğe meyve demeseler de bu fakir, muhteşem tadıyla çileğin yerini meyveler sınıfında baş köşeye oturtuyor. Reçeli ise, eşi menendi olmayan bayıltan bir rayiha kaynağı...

Çilek hassas meyve, toprağa yakın yetiştirildiğinden yıkanarak yenilmesi gerekli, bu nedenle subaşı birpınarda mola vermemiz elzem.

İzollu'yu geride bırakıp Kömürhan Köprüsünü geçtikten sonra Elazığ il sınırlarına girmiş oluyoruz.

Günümüzden 30-40 yıl öncesine kadar Elazığ'ın çıplak dağları ağaçlandırılmış ve yemyeşil bir görüntüye bürünmüş. Elazığ Orman Bölge Müdürlüğünü başarılı bu ağaçlandırma çalışmaları nedeniyle tebrik ediyorum.

Bitmedi Elazığ şehir merkezine en az 30 kilometre kala sağlı sollu yol kenarlarındaki ağaçlandırma gayretleri de her türlü övgüyü hak ediyor. Aynı zamanda Elazığ'ın çıkış güzergâhı da aynı şekilde ağaçlandırılmış. İnsana, çevreye ve doğaya verilen değer bu olsa gerek...

Diyarbakır'a doğru giderken Maden ilçesi yakınlarında yol kenarında bulunan derme çatma, salaş bir dinlenme tesisinde çilek yemek ve çay molası veriyoruz.

Doğal kaynaktan gelen buz gibi suyla yıkanan çileklerimizi kemalî afiyetle yiyoruz, ardından da usulen çaylarımızı içip yola koyuluyoruz.

Diyarbakır'da Bayram Coşkusu

Diyarbakır'da tarihi ve kültürel mekanları ziyaretçiler doya doya teneffüs ettiler.
----------------------------------------------

Yol boyunca adeta Diyarbakır'a doğru bir araç konvoyu akıyor. Ülkemizin her şehrinden araç plakaları dikkatimizi çekiyor.

Şehir merkezine girerken eski mahallelerin daracık sokakları hınca hınç otomobillerle istila edilmiş sanki, güçlük ve korkuyla ilerliyoruz. Nurettin kaptanın usta şoförlüğü sayesinde arabamızın başına bir kaza gelmeden labiretimsi sokakları adım adım arşınlıyoruz. Şehrin acemisi olduğumuzdan zorla bulduğumuz otoparktan çıkıp tekrar aynı otoparka gelmek zorunda kalıyoruz.

Aracımızı otoparka yerleştirdikten sonra şöyle bir oh çekip öncelikle Kadim zamanlardan kalma Diyarbakır Ulu Camiyi ziyaretle gezimize başlıyoruz. Fuat kardeşim Ulu Caminin özellikleri hakkında edindiği derin bilgilerini cömertçe anlatıyor. Şam'da bulunan Emevi Camisi ile benzer özellikler taşıdığını, şaşırtıcı bir biçimde kıble yönlerinin aynı olduğunu söylüyor.

Kurban bayramının üçüncü günü Diyarbakır yerli ziyaretçi akınına uğramıştı sanki...

Böylesine yoğun bir ilginin altında, ülkemizi kırk yıl boyunca kan gölüne çeviren, bölge insanına kan kusturan terör örgütü PKK'nın kendini fesh ederek, emperyalist ülkelerden edindiği silahlarını teslim etme kararı yatmaktadır.

Ulu Caminin ardından Dört Ayaklı Minare, Diyarbakır Şehir Surları ve İş Hanları görülmeye değer tarihi ve kültürel eserlerdi.

Diyarbakır'a gelmişken mutfak kültürünün çok önemli sembolleşmiş yemeği olan kaburga dolması ve sac kavurması ziyafeti ile damaklarımızı şenlendirdi Nurettin kardeşimiz.

Diyarbakır'da Bayram Coşkusu

Diyarbakır'da Kurban Bayramı coşkusu esnafların yüzünü güldürdü.
-----------------------------------------------

Diyarbakır'dan ayrılırken hava kararmıştı.

Bizi Elazığ'da bekleyen değerli, sevgili dost Ömer Serdar'la bayramlaşıp, hasbihal etmek için yola çıktık. Yol gösteren ve ölçüm cihazımız saat 22.00 sularında menzilimize erişeceğimizi bildiriyordu.

Cihazın kılavuzluğuyla Serdarların Malikanesine vaktinde ulaştık.

Değerli Ömer Serdar kardeşimizin kalabalık bir misafir grubu vardı, onlarla da tanıştık, bayramlaştık.

Ömerlerde o akşam misafir olan çok değerli kardeşim Selim Erdoğan'la karşılaşmam ise benim için Rabbimin güzel bir ikramı oldu.

İki saat gibi bahçede yarenlik ettik, güldük, eğlendik. Tadı damaklarımızda kalacak, zaman ilerledikçe de her hatırladığımızda genzimizi sızlatacak doyumsuz bir ziyaret ve sohbet gerçekleştirdik.

Böylesine unutulmaz bir günün mimarı olan Nurettin Yaşar'a, böyle bir günün olmazsa olmazı değerli Fuat Tokaç arkadaşıma en derin muhabbetlerimle.

Yazarın Diğer Yazıları