Çevrenizde hata yapmaktan korkan, başarısızlığı dünyanın sonuymuş gibi gören insanlar var mı? Muhtemelen cevabınız evet olacaktır. Onlar, hatta dürüst olmak gerekirse bizlerde bazen küçücük bir hata yaptığımızda bizden birşey olmaz deyip çekilmiyor muyuz kabuklarımıza? Böylesi bir bakış açısını 'Sabit zihniyet', yani başarısızlığı, gelişim fırsatı olarak algılamak yerine yetersizliğin kanıtı olarak görmek olarak tanımlıyor Carol Dweck. Aslında çaba, azim, zorluklar ve dahi kendi hatalarımızdan öğrenerek gelişme potansiyeli olarak tanımladığı 'büyüme zihniyeti’ kavramını öneriyor araştırmacı. Büyüme Zihniyeti (Growth Mindset), bireylerin yeteneklerinin, zekâlarının ve becerilerinin öğrenme yoluyla geliştirilebileceğini ve başarısızlıklarını birer öğrenme fırsatı olarak değerlendirip gelişmeye odaklanması gerektiğini vurgulayan bir teoridir. Amerikalı psikolog profesör Carol Dweck büyüme zihniyetinin başlıca ilkelerini şu şekilde özetleniyor;
● Zekâ ve beceriler doğuştan sabit değildir; öğrenme, pratik ve deneyimle geliştirilebilir. Bu aslında sabit zihniyet olarak tanımlanan ve birçok özelliğimizin değişmez olduğu fikrinin karşında olmayı gerektiren bir bakış açısıdır.
● Başarısızlık ve hatalar bir yetersizlik değil, gelişim sürecinin doğal bir parçasıdır. Her olumsuz deneyimden sonra“Bu bana ne öğretiyor?” diye sorabildiğimizde o durum bizim için bir öğrenme fırsatına dönüşebilir.
● Çaba, uzun vadeli pratik, odaklanma ve azim, yetenekten daha belirleyicidir ve başarıyı getirir. Burada da sebat etmenin sonuç elde etme konusunda ne kadar önemli olduğunu vurguluyor bir bakıma.
● Eleştiri, kişisel saldırı değil, gelişim için bir araç olduğu için değerlidir. Özellikle bizden beklenen performansı gösteremediğimiz durumlarda çevremizden gelen yorumları farkındalık kazanmak ve gerçek potansiyelimizi ortaya koyabilmek için kullanabilme
● Zorluklar konfor alanımız için bir tehdit değil, öğrenme kapasitemizi artırmak ve beyni yeniden şekillendirmek (nöroplastisite) için gelişim fırsatıdır. Kendimizi yeniden inşa etmek ve gerçek potansiyelimizi görebilmek için yeni bir pencere açmaktır.
● Merak ve keşif isteği, yeni şeyler öğrenmeye, soru sormaya ve farklı yollar denemeye açıklık vardır. Zira her yolculuk, merakla başlar, keşfettikçe bir derinlik kazanır, sabrettikçe dönüşüme uğrar ve edindiğimiz birikimle mükemmelliğe doğru yol alır.
● Potansiyel yani kişinin gelecekte neye dönüşebileceği önceden bilinemeyeceği için gelişim sınırsızdır. Bu yüzden de gelişim kapasitesi sınırlı, sabit ve değişmezmiş gibi algılamamalı, gelecek önceden belirlenmiş bir güzergâhmış gibi değil; keşfedilmeyi bekleyen imkânlar olarak değerlendirilmelidir.
Peki, nedir bu ‘büyüme zihniyeti’nin alamet-i farikası diye merak edip biraz araştırınca kadim geleneğimizin büyük düşünürleri ve dahi kutsal kitabımızdan öğretiler çıkıyor karşımıza. Hem mütefekkirlerimizin biyografilerinde hem de kitabı mukaddeste birçok kıssa da aslında tamda modern psikolojinin büyüme zihniyeti olarak kavramsallaştırdığı şeyin var olduğunu görüyoruz. Biraz araştırınca şüphe, mücadele ve nefsin tekamülünü gerçekleştirmenin timsali olan İmam Gazali’yle kesişiyor yollarımız. Büyüme Zihniyeti olarak tanımlanan yaklaşımın temel ilkelerinin hayat bulmuş hali sanki İmam Gazali.
Mukaddes Kitabımız Kuran'da: zekâ ve becerilerin doğuştan sabit olmayıp; öğrenme, pratik ve deneyimle geliştirilebilir olduğu (Tâhâ 20:114; Yusuf 12:22; Necm 53:39), başarısızlıkların insanın yetersizliği değil, gelişim sürecinin bir parçası olduğu (Âl-i İmrân 3:139; Zümer 39:53; Tâhâ 20:115-122), başarının doğuştan yetenekten değil çaba, uzun vadeli gayret, sabır ve azimden kaynaklandığı (Ankebût 29:69; Ra’d 13:11; Şûrâ 42:43), eleştirinin kişisel saldırı değil, gelişim için yapıcı bir öğüt ve hatırlatma olması gerektiği (Nahl 16:125; Âl-i İmrân 3:159; A’râf 7:199), sıkıntıların insanları mahvetme amacı taşımadığı ve her zorluğun ardından kolaylık ve kemalin geleceği (İnşirah 94:5-6; Muhammed 47:31; Yusuf 12:33-34), soru sormayı, düşünmeyi ve farklı yolları araştırmayı teşvik (Enbiya 21:7, Fussilet 41:53; Hud 11:17), insan kapasitesinin öğrenerek, gözlemleyerek ve düşünerek mütemadiyen gelişebileceği (Zümer 39:9; Tâhâ 20:114; Fussilet 41:53) gibi büyüme zihniyeti üzerine güçlü bir manevi ve pedagojik temel sunuyor.
Bu ilkeler ve öğretiler bizlere doğuştan gelen ve sabit birtakım melekelerle sınırlı olmadığımızı; tecrübe ettiğimiz her başarısızlığın, göğüslediğimiz her sıkıntının, sual ettiğimiz her sorunun ve yaşadığımız her imtihanın bizi daha donanımlı, şuurlu ve iradeli kılmak için hayatımızda olduğunu hatırlatıyor. Büyüme zihniyeti yalnızca başarıya giden yol değil, aynı zamanda hayatımıza manâ katmanın ve sahip olduğumuz potansiyeli keşfetmenin anahtarı gibi sanki. Tıpkı mukaddes Kitabımızın rehberliğinde ve kadim düşünürlerin öğretilerinde işaret edildiği gibi, hakiki tekâmül gayret, sabır, merak ve öğrenme şevkiyle mümkün olabilir ancak. Bu nedenle, başarısızlık kaygısıyla konfor limanımızda yelkenleri indirmek yerine, öğrenme tutkusuyla ilerlersek; hayat yolculuğumuzda gerçek özgürlüğe ve sonsuz okyanuslara yelken açabiliriz. Yolculuğumuzun Yunus peygamberin ki gibi meşakkatli olmaması temennisiyle…