Tarık İnce

Çözüm Odaklı Düşünme

Tarık İnce

Kendinizi biçare hissettiğinizde, bir çare bulmak için başvurduğunuz kitapların, uzmanların, arkadaşların veya bilirkişilerin sözleri sizi de hayal kırıklığına uğratıyor mu? İçerisinde bulunduğumuz içsel veya dışsal çatışmalardan kurtulmak için çabalarken okuduklarımız, dinlediğimiz tavsiyeler ya da maruz kaldığımız nasihatler durumumuzu daha da vahim bir hale dönüştürüyorsa artık geçmiş odaklı, travma eksenli veya sorun merkezli yöntemlerle vedalaşmamız gerekiyor demektir. Epistemolojik çoğulculuğun norma dönüştüğü postmodern dünyamızda, meydan okuyucu zorluklar karşısında oturup mevcut sorunlarımıza sermaye harcamanın çare olmadığı aşikar. Yok mu derdimize bir çare peki? Var gibi. Öğrenmeyi hızlandıran stratejik bir zihniyet olarak tanımlanan Çözüm Odaklı Düşünce: deneyimlediğimiz problemleri pasif bir kurban olarak değil, büyüme ve başarı için muhteşem fırsatlara dönüştürebilen aktif bir özne olarak karşılamak.  

1980’lerde Steve de Shazer ve Insoo Kim Berg tarafından  geliştirilen bu psikolojik yaklaşım, diğer terapi yöntemleri gibi geçmişteki hataları analiz etmeye odaklanmak yerine çözümlere odaklanarak, kısa sürede yüksek etki yaratmaya ve birey üzerinde hızlı dönüşüm sağlamaya yönelik yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Dönüşümün özünde irade, farkındalık ve eylem olduğunu (Ra’d 13:11) savunan bu yaklaşım hem Batı’nın hem de Doğu’nun düşüncelerinden izler taşımaktadır. Herakleitos'un "Her şey akar, hiçbir şey kalıcı değildir" sözü, Taoizm ve Budizm’in sürekli akış prensibi (Anicca) bu yaklaşımın sürekli değişim ve akış prensibi ile uyuşmaktadır. Kendi yaşamımızın ve çözümün uzmanı olduğumuz varsayımı ise Sokratik sorgulama yöntemi (Maieutik), Carl Rogers'ın bireyin kendi çözümünü bulma kapasitesine inancı ve Konfüçyüsçülüğün kendini var etme ilkesi ile örtüşmektedir. Son olarak Küçük adımlarla ilerleme ilkesi ise Japon felsefesindeki  sürekli ve kademeli iyileştirme anlamındaki Kaizen ve Stoacı felsefenin şimdiki eyleme odaklanma ve kaygılarından uzak durma öğretisiyle paralellik göstermektedir. Böylesi eklektik bir zemine sahip olan çözüm odaklı düşünce hayatın bize verdiği limonlardan limonata yapabilmek için makul bir tarif sunuyor gibi.

Gerçekliğin keşfedildiğini savunan modern paradigmanın aksine, icat edildiğini öne süren postmodern bakıştan yola çıkan çözüm odaklı düşünme, yapılamayacaklara değil, yapılabileceklere odaklanarak sorunlara çözüm bulmayı amaçlamaktadır.  “Neden başaramadım?” yerine “nasıl daha iyi yapabilirim?” sorusunu sorarak başlayan bu süreç, sınav stresi, öğrenme baskısı, iletişim sorunları ya da başarısızlık korkusu gibi duvarları bizi hedefimize hızlı, verimli ve yüksek performans göstererek ulaştıracak birer basamağa dönüştürebilir. Bu dönüşümün ilkeleri sorunun nedenlerinden çok, çözüm yollarına odaklanmak, “Daha önce ne işe yaradı?” sorusunu sorarak geçmişteki başarıları, becerileri ve kaynakları ön plana çıkarma; ulaşılabilir hedefler belirleyerek küçük adımlarla ilerlemek; “yapamıyorum” yerine “henüz yapamıyorum” gibi ifadelerle olumlu ve gelecek odaklı dil kullanma; spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ve zaman sınırlı (SMART) hedefler belirleme; arzu edilen geleceği somut, gözlemlenebilir bir şekilde tanımlamaya yarayan mucize sorular sorma ve arzulanan sonucu soyutluktan somut dönüştürülebilir bir adıma dönüştürebilmek için likert tipi ölçeklendirme kullanılmasıdır.

Çözüm odaklı zihniyet sadece engelleri aşmakla ilgili değil tam aksine krizleri fırsata dönüştürebilmek ile ilgilidir. Yaşamımızda neyin işe yaradığını bilmek, başarılı yada başarısız olduğumuz deneyimlerimizi mercek altına alıp gerçekçi bir şekilde analiz etmek, arzuladığımız sağlıklı değişimin devrimle değil evrimle olabileceğini kabul etmek, kullandığımız dili olumluya çevirmek,  kendi senaryomuzda baş kahraman olduğumuza inanmak ve menzili zihnimizde canlandırmak dönüşümümüz için hayati öneme sahiptir. Çözüm odaklı düşünmeyi benimsemek, zorluklarla doğrudan yüzleşmemizi ve daha güçlü ve yetenekli olarak ortaya çıkmamızı sağlayacak, yaşamboyu sürecek bir beceridir. En karmaşık problemlerin cevapları en sade şekliyle problemin özünde saklıdır. Bu öze sirayet edebilecek hikmet nazarına sahip olabilmemiz temennisiyle.

Yorumlar 1
Merhaba 17 Ekim 2025 14:48

Epistemolojik çoğulculuğun norma dönüştüğü postmodern dünyamızda, meydan okuyucu zorluklar karşısında oturup mevcut sorunlarımıza sermaye harcamanın çare olmadığı aşikar. Çerçeveletip odama asacağım. Teşekkür ederim

Yazarın Diğer Yazıları