‘Bir insanın hayatı, tekrar eden davranışlarının toplamıdır.’ Aristoteles
Hayatımızın ne kadarını otomatik pilotta yaşadığımızı hiç düşündünüz mü? Sahi, son yirmidört saatte yaptıklarınızın ne kadarını gerçekten bilişsel bir farkındalıkla gerçekleştirdiniz? Harvard Business Review (2018) göre, yetişkinler günlük kararlarının %43-50'sini alışkanlıkların yönlendirdiği davranışlarla şekillendiriyor. Günümüzde otomatikleşmiş düşünce-davranış dizileri olarak tanımlanan alışkanlıklar, bilişsel kaynaklardan tasarruf ederek gündelik işleri hızlandırmak için başvurulan uygulamalar olarak değerlendirildiğinden, ontolojik olarak bireyin şahsiyet olma potansiyelini ortaya çıkarma gücü göz ardı ediliyor gibi. Bununla birlikte alışkanlıkların yalnızca eylemleri değil, varoluşsal duruşumuzu da biçimlendiren temel ahlâki ulamlar olduğunu vurgulayan çeşitli psikolojik teori ve düşüncelerin bulunması rahatlatıyor bizleri. "Benlikle uyumsuz olan davranış kalıcı olmaz" şiarıyla yazdığı Atomic Habits kitabıyla James Clear, alışkanlık geliştirmenin dört aşamasına (İpucu, İstek, Tepki, Ödül) karşılık gelen “Davranış Değişikliğinin Dört Yasası” başlıklığıyla yayımladığı modeli bunlardan biri. İnsan ve davranışları üzerine bugüne kadarki tüm psikoloji, felsefe ve hatta dini pratiklerden ilham almış feraset dolu bir sentez.
Bu modele göre yeni bir alışkanlık edinmek için ilgili alışkanlığın tetikleyicisi (ipucu) görünür kılınmalı; sevdiğimiz başka bir eylemle “birleştirerek” (istek) cazibesi artırılmalı; alışkanlığı daha kolay adımlara bölerek başlangıç eşiği düşürülmeli (tepki); ve davranışın hemen ardından küçük bir ödülle (ödül) pekiştirilmelidir. Bu bakış açısı "Büyük atılımlar yerine küçük, tutarlı adımlara odaklanın" mottosuyla İslami bir kavram olan Sırat-ı Mustakîm ile; "sürekli iyileştirme" manasındaki Kaizen aksiyomuyla ve "Binlerce kilometrelik bir yolculuk, tek bir adımla başlar" düsturuna benzerlikleriyle unutulmuş kadim sırların modern dildeki bir yansıması olabilir mi?
Alışkanlık geliştirme döngüsünün ilk ilkesi olan “ipucunu görünür kıl” aşaması, uyarıcıların iyi alışkanlıklar için daha görünür hale getirilmesini lakin kötü alışkanlıklar için saklanmasını önererek, alışkanlık döngüsü için modern psikolojideki uyaran kontrolüne atıfla, çevresel manipülasyona başvurmayı gerekli görür. Bu ilke Stoacı kontrol dikotomisindeki "kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimiz" ayrımındaki kontrol edilebilir alana odaklanma felsefesini akla getiriyor. Farkındalık (mindfulness) pratiği gerektiren bu ilke aynı zamanda Budizmin en temel becerisine atıfta bulunuyor sanki. Bununla birlikte dini ritüelleri icra etmek için bilinçli bir farkındalık yaratmaya yönelik ezan, cami, niyet gibi dini olguların, alışkanlıkları düzenleyen görünür işaretler olarak işlev gördüğünü düşündürüyor bir bakıma.
Alışkanlık oluşturma sürecinin ikinci ilkesi olan “çekici kıl” aşaması, ilgili davranışların bilinçli olarak sürdürülebilirliği için motivasyonun ve içsel çekiciliğin önemini vurgulamakta ve bir zorunluluk halinden ziyade içsel bir arzuya dönüşümünü ululamaktadır. Hiçbir şey doğası gereği "cazip" veya "itici" değildir ve onlara anlam atfeden kendi yargılarımızdır manasındaki Stoacı düşünceyi anımsatan bu ilke alışkanlıkların bizzat kendilerini "doğru" ve "karaktere uygun" olarak yeniden çerçeveleyerek cazip kılmaya yönlendiriyor bizleri. İslam literatüründe de, yapılan tüm ibadetleri Allah'ın huzuruna varmış olmanın verdiği manevi haz ve sevab edinme olarak tefekkür etme becerisi de amelleri cazip kılmayla yönelik olduğunu çağrıştıyor sanki.
Otomatikleşmiş davranışların çaba gerektirmediği için tercih edilir olduğunu altını çizen üçüncü ilke “kolay kıl” prensibi, hedefe ulaşmak için mümkün olan en az enerji, zaman ve kaynakla hareket etme eğiliminde olduğumuzu savunan psikolojik En Az Çaba Yasası ile uyumluluk göstermektedir. Bu kaide, Kur'an'ın 23 yılda aşamalı olarak (tedricen) indirilmesi ve İslamdaki "kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız" ilkesinin büyük değişikliklerin ancak kolay adımlarla uygulanabileceği düsturuyla da benzerlik taşımaktadır. Ayrıca "Çabasız eylem" veya "akışla gitmek" anlamına gelen Wu Wei, bir alışkanlığı zorlamak (irade gücü) yerine, onu yapmanın önündeki engelleri kaldırarak (kolaylaştırarak) "akışa" girmesini sağlama düşüncesi de bu prensibin esin kaynağı gibi algılanabilir.
James Clear’ın alışkanlıkların kalıcılığını sağlayan duygusal ödül mekanizmasını merkeze alan dördüncü “tatmin edici kıl” ilkesi, Skinner’ın davranış sonrası gelen ödülün o davranışı artırdığını ileri süren pozitif pekiştirme kuramı ve alışkanlıkların duygusal kodlamasında kritik rol oynayan ödül beklentisiyle davranışı motive edildiğini vurgulayan mesolimbik yol ile örtüşüyor. Stoacılığın (İçsel Tatmin) olgusuyla da ilişkili olan bu ilke doğru olanı yapmış olmanın verdiği içsel tatmin, yani erdemli bir eylemde bulunmuş olmanın huzuru, eylemin kendisinin ödülü olduğu inancı tatmini sürdürülebilir kılıyor. İslamın bir ibadeti veya iyiliği tamamladıktan hemen sonra "Elhamdülillah" diyerek bu nimeti fark etmek (şükretmek), beyne "bu iyi bir şeydi" sinyalini gönderdikten sonra hissedilen manevi huzurun eylemi pekiştiren güçlü bir ödüle dönüşmesi şuuruna referansta bulunuyor.
Zaman ve mekanla sınırlı yaşamımızda, etrafımızdaki uyarıcılara verdiğimiz otomatik tepkiler üzerinde tefekkür edip onları sıradan bir alışkanlıktan kim olduğumuzu belirleyen kimlik ve inançlarımızı temsil eden bir ritüele dönüştürmektir aslolan. Tesadüfler ve anlık duygularımızın baskısıyla her an tehdit altında olan irademizi aşırı zorlamak yerine, zihnin çalışma prensipleriyle çevremizi tasarlayarak yaşamımızı daha verimli ve etkili kılabiliriz. Ki bu Rabbimizin stres veya can sıkıntısı gibi karşılanmamış duygusal ihtiyaçlarımızın bizleri yönlendirdiği kötü ortamlardan ve insanlardan uzak durun emriyle hemhal olmamızada vesile olur. Unutulmamalıdır ki arzu ettiğimiz dönüşüm bir gecede yapılan devrimlerle değil, derin bir amaç ve anlam arayışıyla her gün küçük ve tutarlı adımlarla ilmek ilmek işlenen bir karakterdir. Benimizi görünür kılmak ve ötekilerin beğenisini toplamak için edinmeye çalıştığımız alışkanlık putlarını yıkıp, bizleri gerçekten iyi, güzel ve doğru bir şahsiyet kılacak alışkanlıklar edinebilmemiz temennisiyle…