Süveyda Keskin

Düşünmek özgürlüktür

Süveyda Keskin

Üç aydır tüm medya kanalları gündemi, Corona üzerinden “ maske, entübe, enfekte, pandemi, covid-19” sihirli kavramlarıyla hastalık ve ölüm tellalığı yapıyor. Sözde yeni dalgalanmalar korkuyu, paniği canlı ve sürekli tutuyor. Yasaklar tekrar devrede.

Enteresandır Corona startının verildiği günlerde bunun bir nevi mevsimsel virüs olduğu, amansız bulaşıcılığının  (!) üst düzey ağızlarda üst düzey abartıldığını söyleyen uzmanlar birdenbire kayboldu.

Vücudu tehdit eden irili ufaklı her türlü hastalıkla baş etmenin ana etmeninin bağışıklık sistemini güçlendirmekten, radyasyon ve her türlü zehirli gazlardan arındırılmış temiz ve doğal bir çevreden geçtiğini, canhıraş savunan uzmanlara ne oldu? 

Bir zihin kontrolü, algı ve korku objesi olan maskenin oksijeni kesip, verilen karbondioksiti tekrar solunması halinde hücrelerin organlara saldırıya başladığını söyleyen, söylemesi gereken virologlar nerede? Üç ay içerisinde algılar ve yasaklarla oluşturulan maskeli kalabalıklar amansız hastalık ve ölüm korkusunu canlı tutarken, çareyi asıl yapılmak istenene, aşı ve cipe yönlendiriyor. Sihir, hedef ve varılmak istenen sonuç da bu iki kelimede yatıyor zaten. Aşı ve Cip. Çok da hızlı gelişiyor her şey.

Esasında maske gerçeğinde seksen iki milyonluk ülkemizde en az kırk milyon insanın maske taktığını, her biri bir defalıktan iki değişimi varsayarak bir günde 80 milyon maskenin devasa çöp ve maliyetten başka bir şey olmadığının yatmasıdır. 

Üstelik bu hesabın en asgari verilerle yapıldığını hatırlatmak isterim.

Aslolansa coronayla yapılan hipnozla insanlar ekonomilerin çöktüğünü, dünya nüfusunun büyük bir kısmını özellikle dar gelirlileri, tarihte eşine ender rastlanan boyutta yıkım, açlık ve işsizlik yarattığını düşünemiyor, göremiyor. Üç aydır verilen küresel korku startı, borçları erteledi, firmalar ve bankalar başta olmak üzere irili ufaklı iş sektörleri ciddi hasarlar aldı. 

DSÖ Başkanı, virüs salgınından sonra insanların eski hayata dönemeyeceğini belirtti, hatırlarsınız ki Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bazı bakanlar da bunu söyledi. Bu yepyeni dünya düzeninin ne olduğuna dair net bir nokta tespiti yapamasak da hayra alamet olmadığını anlamak için ne müneccim ne teorist olmaya gerek var.

Nihayetinde DSÖ Başkanı Tedros Adhanom, “En büyük tehdit virüs değil, küresel dayanışma ve küresel liderlik eksikliğidir, bu salgını bölünmüş dünyayla yenemeyiz.” demiş. Anlayacağınız küresel tiranlar, komutlarını tek merkezden tek dünya milleti ve tek dünya düzeni üzerine kurmak istiyorlar. Dünya teke dümen kırmış durumda. 

Özgür düşünüp, özgür yaşadığımızı sandığımız dünyamızda dışarıdan oluşturulan duygu, düşünce, davranışlar ve sonuçta algı bakış açımızı oluşturuyor. 

“Hakikat arayışını ÖZGÜRLÜK olmadan düşünme, araştırma ve tecrübe etme özgürlüğü olmadan sürdüremeyiz.  İnsanların her daim şüphe etme, tekrar bakma, ikinci bir görüş alma ve farklı bir yol deneme ÖZGÜRLÜĞÜ olmalı.” demişti Harari. Önümüze konulana balıklama atlamadaki özgürlük payımızı düşünmek durumundayız.

“Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla…” der Sokrates.

Düşünmek, sorgulamak, belki şüphelenmek, belki ikinciyi denemek acaba diyebilmek gözlem yapabilmek var olabilmenin, insanı insan yapabilmenin ulvi vasfıdır. 

İnsan kendi düşündükleriyle canlı kalır ancak. Bir başkasının düşüncesi, ona köle yapar sizi. Düşünebilmekse onurlu var olabilmenin, onurlu yaşamını sunar size. Düşünmek özgürlüktür. 

Tüm yaşamı boyunca özgür olmalı insan, insanlar.

SELAMETLE
 

Yorumlar 2
Asiye Yıldız 03 Temmuz 2020 15:02

Düşünmeden Yaşamanın Hareket Etmenin Sonuçları Bazen Hüsran ile sonuçlanır. Kutsal Kitabımızın birçok ayetinde bile Düşünmez misiniz ? DÜŞÜNÜN. Düşünen Toplumlardan diye bahsedilir. Önce Oku diyor Sonra Düşün Ondan sonra Uygula.Eyleme geçir. Boğularak ölenlere dikkat edin . Büyük çoğunluğu yüzme bilirler. Bu Yüzden açılır ve boğulurlar ( yüzme bilmeyenler mesela boyunu geçen yerlere gitmezler) Trafik kazasında da yine ölenlerin çoğu neredeyse şoförlükleri iyi olanlardır. Bu Yüzden hız yaparlar ve kaza yaparlar. (Ama acemi şoförler ölümcül hata yapmazlar ) . Neden ? Çünkü Düşünmeden hareket etmek işte böylesi durumlara bizleri mahkum kılar. Kuran neden önce oku diyor ? O şoför ile yüzme bilenler eğitimi almış kimselerdi. O işin ehli idiler. Kuran sonrasında DÜŞÜN diyor? Eğer biz okuduğumuz gördüğümüz bildiğimiz şeyleri düşünmeden Hayatımızda eyleme geçirirsek tepetaklak olur tüm işlerimiz. Kendimize ait düşünce olacak. Başkasının aklı ile hareket etmenin de bazı yenilgileri var. Meselâ kırkayağ a soruyorlar nasıl yürüyorsun? Kırkayak düşünmüş ve bir daha yürüyememiş. . Sen dinini bilmezsen evlat. Başkası gelir sana kendi dinini öğretir. Sen tarihini bilmezsen evlat başkası gelir sana kendi tarihini öğretir. Sen Seni bilmezsen evladm başkası sana seni sen olmadığını hatırlatır. Doğru yaşa doğru oku doğru düşün .. Afedersiniz demişler ki merkebe semer seçilirken fikri değil ölçüsü alınır. Eğer ki Düşünmeye tenezzül ederseniz ölçünüz değil fikriniz alınır. Doğru Okuyalm Doğru Düşünelim Doğru Yaşayalım ki Yanılmayalım. Bir saatlik tefekkür (düşünme) bin ibadetten daha hayırlıdır denilmiştir. Burdan düşünmeye kendimizi hazır edebiliriz... Ne fazla Ne de eksik ama tam yerinde İNŞALLAH

Asiye Yıldız 03 Temmuz 2020 14:15

AleykumSelam. İbni Sina birgün bir deney yapmış. İki kuzuyu aynı kafese koyuyor. Kuzular aynı kiloda aynı cinstir ve aynı yemlerle besler. Tüm şartlar eşittir. Ancak yan kafeste de bir kurt vardır. Kurdu sade kuzulardan biri görebilmektedir. Aylar sonra kurdu gören kuzu huysuz , huzursuz , zayıf ve çelimsiz duruma düşer ve ölür. Kurt , Kuzuya hiçbir şey yapmamasına rağmen kuzu yaşadığı korku ve stres yüzünden ölmüştür. Kurdu göremeyen diğer kuzular ise huzurlu olduğundan besili ve kiloludur. Bu deneyde Sina zihinsel etkinin,sağlık ve bünye üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerini deneyle göstermiştir. Başka bir örnek ile de şunu verebilirim ; yabancı bir doktor salgın olduğunu duyduğu bir ülkeye tedavi için gidiyor. Vaka sayısı TAM BELLİ değil ( dikkat edin bir belirti yok henüz) . Geri yurduna dönerken yolda bir adam ile karşılaşıyor diyor ki Bu ülkede 10 bin insan vakadan vefat edecek. Adamı korku sarıyor endişe telaş. Bir yutkunma oluyor ve evine çekiliyor. Bir yıl sonra o ülkede 20 binden fazlası vefat ediyor. Doktor yine o ülkeye uğradığında yol üzerinde o adama rastlıyor. Adam diyor ki Siz bana dediniz ki Bu ülkede 10 bin kişi vefat edecek. Ama 20 binden fazlası vefat etti. Doktor veciz bir ifade ile diyor ki ; O ölenlerin çoğu KORKUDAN , vakadan değil. 10 bin kişi Vakadan geri kalanlar ise KORKUDAN vefat etti. Diyor. Gereksiz kaygı korku endişe ve stresin insan bünyesine verdiği zararı hiçbir şey veremez. Böylesi salgınlı günlerde bilgi kirliliğinden gereksiz telaştan endişeden korku ve stresten uzak durarak kendimize ve sevdiklerimize iyilik yapabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları