Şikâyet odaklı yaşamak, sürekli aynı karanlık odada dönüp durmak gibidir; perdeleri açmaz, kapıyı aralamaz, sadece gölgelerle konuşursun.
Veya, yağmurun altında şemsiyen kapalı beklemek gibidir. Ne kadar ıslansan da tek yaptığın, yağmuru suçlamaktır
Oysa çözüm odaklı yaşamak, eline bir anahtar almak demektir. Bazen kırık bir kilidi onarmak, bazen de yeni bir kapı bulmak.
İnsan, hayatın içinde iki yoldan birini seçer.
Ya sorunların çevresinde dönüp durur, ya da onlardan çıkış kapısı arar.
"İçinden çıkamadıklarını içinden çıkarmalısın” Çaresizlik durumlarında bazen vazgeçmek de bir çözümdür.
Şikayetin insan ruhuna yüklediği ağırlığı, ölçü birimleri tartamaz elbet. Kalbin tahammülü ise ruhu, bedeni yıpratır.
Şikâyet, sana sürekli başkalarının, şartlarını hayatını anlatır. Dilin hep “neden” sorusuna takılı kalır “Neden böyle oldu? Neden ben? Neden onlar?”
Çözüm ise sana “nasıl”ı sorar. “Peki, bunu nasıl düzeltebilirim? Nasıl daha iyi olur ‘u “öğretir.
“Neden” seni geçmişe, başka hayatlara zincirler, “nasıl” seni geleceğe ve kendine taşır.
Şikâyet odaklı bir hayat, seni seyirci yapar. Elinde bilet, tribünde oturur, oyunun kötü gidişini izler durursun. Çözüm odaklı bir hayat ise seni sahneye çağırır. Rolünü oynamanı, repliğini söylemeni, hikâyeyi değiştirmeye çalışmanı ister.
Hayatta sorunlar bitmez. Dalga dalga gelirler. Senin gücün, dalgayı durdurmak da değil, üzerinde durup yoluna devam edebilmektedir.
Bir şikâyet cümlesi kuracağın her sefer, kendimize şu soruyu sormalıyız “Bu söz, bana yol mu açacak, yoksa önüme taş mı koyacak?”
Ya aynı şikâyet çukurunda debelenip dururuz…
Ya da bir taş koyar, üstüne basar, yolumuza devam ederiz.
Şikâyet eden insanlar için mesele, sorunu çözmekten çok, onu konuşmaktır. Sesleri yüksektir ama adımları yoktur. Şikâyet, onlara anlık bir rahatlama verir; fakat gerçekte yerlerinden kıpırdatmaz.
Çözüm üreten insanlar ise aynı sorunu görür, belki aynı can sıkıntısını yaşar ama adım atar. Ellerini taşın altına koyar. Onlar, konuşmanın yetmeyeceğini bilir. Sesleri belki az çıkar ama izleri yolda kalır.
Şikâyet edenler, sorunun büyüklüğünü anlatır.
Çözüm üretenler, yapılabilecek ilk şeyi yapar.
Aradaki fark basittir.
Biri seni beklemeye mahkûm eder, diğeri yürütür.
Hayat, sorunu konuşanlarla sorunu çözenleri ayırır.
Şikâyet, başkalarının elinde olanı konuşur, çözüm, kendi elindekini harekete geçirir.
Çünkü sorunlar, denizdeki dalgalar gibidir; onları durduramazsın. Ama dümeni eline alıp yön değiştirebilirsin.
İnandığımız değer verdiğimiz şeyler olsun istiyorsak adımlarımız daim olmalı. Konuşmak kolay çünkü...