Emek veren kalbin sesiyle...
Başkalarının hayatına hep imrenerek baktığında, yorulan sen olursun. Oysa onların teri, onların toprağını suluyor. Senin avuçların boş, ellerin cebinde, gözlerin ise başkalarının tarlasına dalmış…
İşte orada, içini kemiren o sessiz yangın başlıyor.
Oysa kendi ürettiğin, kendi emeğin kadar huzurlusun hayatta. Bir şeyi başardığında içinden taşan o sessiz huzur vardır ya, işte gerçek mutluluk o andır. Ne bir alkışa ihtiyacın olur, ne başkasının gözünden onay toplamaya.
Sen bilirsin çünkü emeğinle yoğrulan şey zaten kutludur.
Ama bir de, mutsuz, sessiz sinsi çukura düşenler var. Çalışmadan, emek vermeden başkalarının neşesine heves edenlerdir bunlar.
Kendi bahçesine su taşımadan, komşunun üzümüne göz dikmek gibi.
O heves, zamanla kıskançlığa evrilir, fark etmez bile. Önce “ben de isterim” der, sonra “neden ben değilim”e dönüşür. İşte o an, kalbiyle kendine duvar örer.
Oysa çözüm çokça kolaydır. Elini taşına toprağına daldıracaksın. Alın terinle yoğuracaksın hayatını. Başkalarının şarkısına kulak vermek yerine, kendi türkünü söyleyeceksin. Ne kadar sahici olursan, o kadar özgürleşeceksin.
Bir nehir düşün. Üstten bakanlar sadece suyun pürüzsüz akışını görür. O berraklığı, o huzuru överler. Ama kimse suyun dibinde neler döndüğünü bilmez. Çarpa çarpa, yara bere içinde yol alan suyu, kimse sormaz. Sanki o akış kendiliğinden güzelleşmiş gibi…
Senin mücadelen de işte tam böyle. Bugün ulaştığın refahı gören çok olur. “Ne güzel hayatın var” derler, ama sormazlar“ Kaç gece uykusuz kaldın? Kaç kez vazgeçip sonra yeniden başladın? Hangi taşları aşındırdın?” diye.
Dipteki taşlara çarpa çarpa akarsın. Her darbe sana sabrı öğretir. Her zorluk, çiziklerini çoğaltır bıçağını biler. Ama işin ironisi şu ki; insanlar o çiziklere değil, parlayan yüzeyine hayran olur.
Sen bilirsin, suyun altındaki savaşını. Sen bilirsin, o taşların senden neler götürdüğünü ve neler kazandırdığını. Hayatın özü de burada saklıdır. Görülmeyen mücadele, görünür olan başarıyı inşa eder.
Nehirler kimseyi ikna etmeye çalışmaz, sadece akar.
Başkasının gölgesinde büyüyen çiçek, ilk güneşte solar.
Dibi bilmeyen, yüzeyde ahkâm kesenler senin azmine çelme takmamalı vesselam...