Ruh ‘un gemisine yükledikleriyle
Nuh'un gemisine binecekti insan
...
Bir şey olmak zorundasın, çünkü bu dünya, sessizliğin sofrasında harcanan mazlumların ağıtlarıyla yankılanıyor. Bir kıvılcım, bir ışık, bir söz olmalısın mesela ... Şimdi değilse, ne zaman?
Bir şey yapmalı bir şey olmak zorundasın!
Ya zalime atılan taş, ya o taşı tutan el, ya da içinde olamadığın geminin ruhundan bir parça!
Duyan duyuran...
İçindeki ses, vicdanınla, insanlığın masum çocukların sesi olmalı.
Bir şey olmak zorundasın, zorundayız!
Boykotun takipçisi, çocuklarını Kudüs bilinci ile yetiştiren olmak.
Çocuklarımızı birer Kudüs eri olarak büyütmek, onların adalet meşalesini taşımasına öncülük etmektir, bu bilinç. Zulme kalbini alıştırmayan...
Yetmez yaptıklarımız! Yapsak da durmadan yine bir şey yapmak zorundasın. Katliam hiç durmadan devam ediyor. Yaptıklarımız bir işe yaramıyor demeden en küçük adımı önemseyerek.
Kalbin Kudüs 'ü ne kadar taşır kalbinde.
Çoğalmak çoğaltmak için neler yapmak zorundasın! Bunları bilmeli..
O taş, zalimin tahtını sarsacak güce sahipse; o el, taşın yolunu bilirse; giden o gemi ve öncekiler insanlığın umudu olursa... İşte o zaman, kalbinin Kudüs'ü anlam kazanır. Çünkü Kudüs bir coğrafya değil, bir vicdandır. Mazlumun kanayan yarasında, yetimin gözlerinde, anaların sessiz çığlığında saklı bir vicdan.
Boykot, yalnızca bir tercih değil, bir direniş ahlakıdır. Sessizliğin zincirini kıran, hakkı haykıran bir eylemdir. Zulmü yalnızca protesto etmek yetmez; onu tanımak, ona karşı bilinçle ve irfanla donanmak gerekir.
İki parmağın ucunda devrimler saklı. Yaz, paylaş, konuş! Dünyanın bir köşesinde bir kalemi kımıldatan kişi, diğer ucunda kelepçeleri gevşetir. Çünkü söz, susturulmuş çığlıkların yankısıdır.
Yazı, vicdanın sessiz devrimidir.
Ömür dediğimiz uzun kısa, derin bir hakikat yolculuğudur.
Seni yok sayacaklar, çünkü varlığın onların çürük düzenine ayna tutar. Seni görmezden gelecekler, çünkü sesin onların sessizlikten ördüğü kaleyi çatlatır. Ama bil ki bu, onların korkusudur. Sen, o korkunun karşısında bir dağ gibi büyüyeceksin.
Seni küçümseyecekler, ama unutma!
Bir kıvılcım, karanlığı utandırmaya yeter. Bir damla su, taşın inadını aşındırır. Seni yok saydıkça, sen daha çok var olacaksın. Çünkü bir fikri öldüremezler, bir hakikat direnişini bastıramazlar.
Unutma, bir çiçek, betonun arasından filizlenir. Bir kuş kafeslerden göğe süzülebilir. Seni susturmaya çalıştıkça, sen şarkını daha gür söyleyeceksin. Onlar gölgelere sığınacak, sen ışığın ta kendisi olacaksın.
Var olmanın yolu, kendi hakikatinle yürümektir. Seni duymayan kulaklara inat, yankını büyüt! Seni görmeyen gözlere inat, varlığınla göz kamaştır!
Daha çok var ol. Daha çok diren. Susulan yerde başlayan hikayelerin kıymetini biliriz.
Gözünün önünde bir katliam varsa, göz kapakların neden bir kalkan olsun? Gördüğünü söylemekten korkmamalı, hissettiğini haykırmaktan geri durmamalısın. Çünkü bu sessizlik, yalnızca zalimin hanesine cesaret yazar.
Dünya, sustuğu her an insanlığından bir parça kaybeder. Bir çocuğun düşen gözyaşı, bir annenin boğazında düğümlenen çığlık, bir halkın kendi toprağında sürgün edilişi... Bütün bunlar, bu sessizliğin kara kitabında yazılı.
Sessizlik, zulmün ortağıdır. Ama bir ses, bir ışık, bir hareket; zalimin en büyük düşmanıdır. Öyleyse, susmak değil, haykırmak zamanıdır! Kalem, kılıçtan keskindir; söz, bombadan güçlüdür. Çünkü adaletin yankısı, en yüksek duvarları bile aşar.
Katliamın gölgesinde susan dünya, insanlığını yitirir. Ama sen, bu sessizliğe karışan değil, bu sessizliği yıkan olmalısın. Sesini, gücünü ve vicdanını birleştirip bu karanlık düzene bir ışık yakmalısın.
Dünya bu kadar sessiz olmamalı! Ama unutma, dünya sensin. Dünya benim. Dünya biziz. Ve biz sustukça, bu sessizlik büyür. Oysa içimizdeki kudret, bu sessizliği paramparça etmeye yeter!
Hadi, ses ol! Söz ol! Direniş ol! Çünkü başka türlü yaşamak, vicdanımıza ihanettir. Madleen gemisi içinde vicdanların sesi olan 12 kişiye selam olsun!